Konumuz EYT liler dahil, emeklilik hakkını kazanmış işçilerin 2024 yılı sonu itibarıyla “fiilen emekli olmaları” değil. “Emeklilik aylığı bağlatma” başvurularını yapıp yapmama konusunda yaşamak zorunda kaldıkları endişeli kararsızlık.
Neden “fiilen emekli olma değil” diye şerh düştüm? Çünkü, ülkemizde hem çalışma ve yaşam koşullarının ve hem de emekli aylıklarının giderek kötüleşmesi nedeniyle, insanlar çalıştıkları işten ayrılmak istemiyorlar ama aynı zamanda hak etmiş oldukları emekli aylığını da almak istiyorlar.
Aşağıda linkini verdiğim yazıda: Emekli maaşı bağlamada SGK’nın, prosedürel olarak dayattığı, “çalıştığı işten ayrılma“şartının, AYM tarafından iptal edildiğini; ancak, AYM nin iptal işlemine ve Yargıtay’ın bu yöndeki emsal kararına rağmen, SGK’nın mevcut uygulamasından vaz geçmeyerek, sigortalının çalıştığı işyerinin, “İşten Ayrılış Bildirgesi” düzenlemesini şart koştuğunu ve işyerlerinin de metazori olarak, buna ayak uydurduklarını, açıklamıştım.
Kuşkusuz sorun, yazının bu dar kapsamından ibaret değildi. Yani “işten ayrılmadan emekli aylığı bağlatıp bağlatamama” sorunundan ibaret değildi.
Başta EYT liler olmak üzere, emekli aylığı alma hakkına kavuşan çalışanlar, bu yıl ortalarından itibaren, endişeli bir kararsızlık yaşamaya başladılar. Çünkü, İş uzmanlarının yazılı ve görsel medyada detaylı olarak anlattıklarına göre, emekli olmak için 2025 yılını bekleyenler, 2024 yılında emekli olanlara kıyasla daha düşük bir “başlangıç emekli aylığı” alabileceklerdi. İçinde yaşadığımız yıl bitmediği için 2025 yılı emekli aylığı bağlatma katsayısını kesin olarak hesaplamak henüz mümkün değil. Ancak, şimdilik 11 aylık enflasyon gerçekleşmesine ve büyüme oranına göre hesaplanan bu katsayının geçen yıla kıyasla daha düşük çıkacağı kesin gibi. Çünkü, yapılan hesaplamalara göre geçen yıl yüzde 1,6612 olan bu katsayının, bu yıl yüzde 30 civarında daha düşük çıkacağı hesaplanıyor.
Diğer yandan, vatandaş en azından 6 aydır bu yanlış katsayılı hesaplama yönteminin, “kademeli emeklilik sistemi” ile düzeltileceği beklentisine de sokulmuştu. Yıl sonuna geldik ve bu düzenlemenin çıkmayacağı netleşti. Çünkü kasa tam takır. Çünkü böyle bir düzenleme, 2. Bir EYT etkisi yaratabilir diye düşünüyorlar. Sonuç itibarıyla gelinen aşamada, hak kaybına uğramak istemeyen yüzbinlerce sigortalının, 2024 katsayısıyla emekli maaşı bağlatabilmesi için önlerinde sadece 3 haftalık bir süreleri kaldı.
İlk yazımda açıkladığım üzere, sigortalıların emekli maaşı bağlatmak için yapacakları müracaat, bazı işyerlerinde, işçilerin çalıştıkları işten ayrılmalarına/atılmalarına yol açması riski taşıyor. SGK, emekli aylığı için başvuranlara “İşten Ayrılış Bildirgesi” düzenlenmesini şart koşmaya, hala devam ettiği için. Çoğu işyeri, tecrübeli personelini kaybetmemek adına, bu dayatmalara fazla takılmadan işçisinin emekli maaş hakkını almasını sağlayacak işlemleri yapıyor.
Ancak bazı işyerleri, bu konuda yasalara ve işçi aleyhine tavır takınarak, SGK ile paralel hareket ediyorlar. Bir yandan bildirgeyi göndermeyip, hiçbir şey olmamış gibi davranıyorlar. Diğer yandan, emekli olursan, burada çalışamaya devam edemezsin mesajı vererek, hak sahibi personelin emekli maaşlarını almalarına bir nevi engel oluyorlar. Olması gereken, işçinin işten atılma endişesi yaşamadan, özgür iradesiyle müracaatını yapıp hakkını alması. Ancak, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı doğrultusunda verilmiş emsal Yargıtay kararını da tanımayan SGK nın tutumu ile bazı işyerlerinin buna paralel tutumu arasında kalan işçi, işini kaybetme riskini göze alamadığı için karar veremiyor. Yukarıda belirttiğim üzere, yıl sonuna 3 hafta var ve emekli maaşını hak edip de henüz alamayan sigortalılar açısından kesin olan bir gerçek var: Bu yıl müracaat etmezlerse, 2025 yılında daha düşük bir maaş bağlanacak kendilerine.
Önceki yazıda, pilotlar ve lisanslı uçak bakım teknisyenleri gibi “temininde güçlük çekilen” personele bu konuda ayrıcalık yapılabileceğini söylemiştik. Maalesef tahminimizde haklı çıktık. Ayrıcalık yapılarak, SGK’nın istediği bildirge sadece bu gruplardaki personel için düzenlenmeye başlanmış. Ayrımcılığa uğrayan diğer personel de haklı olarak bu durumdan çok rahatsızmış.
Aslında yapılan ayrımcılık bir yana, uygulanan prosedür de muvazaalı gibi duruyor. Bu dahiyane buluşa göre, emeklilik başvurusu yapan pilot, teknisyen ve diğerleri için, önce “işten Ayrılış Bildirgesi”, ertesi gün de “İşe Giriş Bildirgesi” düzenleniyormuş. Formalite icabı tabi. Böylece işçi kesintisiz olarak işine devam ediyormuş gibi görünüyormuş.
Diğer yandan, kamuoyunda ayrımcılık olarak algılanan bu uygulamada, mevcut TİS den ilham alındığı iddia edildi. Bunun üzerine, Hava İş sendikası işverenle yaptıkları toplantılarda, personel arasında ayrımcılık yapan duyurunun düzeltileceğine dair söz aldıklarını yazılı olarak açıkladı. Sendikanın sayfasında yayınladığı bu duyuru üyelerini ne denli ikna etti bilmiyoruz. Ancak, işveren tarafından, bu açıklamaya bir cevap verildiğini de henüz duymadık.
Tabi burada asıl sıkıntı, SGK nın haksız ısrarına devam etmesinden kaynaklanıyor.
Şirket işçisini bugün işten atıyor ve ertesi gün geri alıyor. Ey SGK, sen devlet kurumu olarak bu muvazaalı işlemi bile bile kabul ediyorsun. Hatta öneriyorsun. Çünkü, vatandaşın hak ettiği emekli maaşını almasına, son tahlilde engel olamayacağını biliyorsun. O Halde, sigortalıya işini kaybetme korkusu yaşatmanın amacı, mantığı nedir? Neden insanların haklarını almalarını geciktiriyorsun? Anlaşılır gibi değil.
Eskiden çevremizde, emekli maaşı konusunda bazı ilginç yöntemler uygulandığını hep duyardık. Neydi bunlar? Hanım efendinin kocası ya da bekar kızın babası ölür, ama “ölüm belgesi” nüfusa verilmezdi. Çünkü rahmetlinin maaşı eşe ya da kız evlada resmen geçtiğinde, yüzdelik oranda kesintiye uğrardı. Hatta daha komiğini söyleyeyim. Rahmetli olan babasının emekli aylığını alabilmek için kocasından resmen boşanan ablalar vardı. (Burada ciddi risk var!) Ya da hala sıklıkla yapılan bir usulsüzlük var. Patron kaçak çalıştırdığı işçinin yerine kendi eşini, sigortalı gösteriyor. Böylece sevgili eşi, ev hanımlığından emekli oluyor. Bildiğim kadarıyla SGK, bu tarz usulsüz ve muvazaalı işlemleri/durumları tespit ettiği zaman, haksız ödenmiş bütün maaşları geri alıyor.
Bu örneklerden yola çıkarak sormak lazım. İşçiyi bugün işten çıkarıp, yarın tekrar işe geri almak, muvazaalı bir işlem değil midir?
SON SÖZ:
Emekli maaşını hak etmiş olduğu halde çeşitli mülahazalarla bugüne kadar maaş bağlatma başvurusu yapmayanlar doğal olarak şu soruyu soracaklardır. İyi hoş anlatıyorsun da biz şimdi ne yapalım?
Aslında ilk yazımda vermiştim bu sorunun cevabını. Bir kez daha özetleyelim. SGK ya müracaat etmekte geciktiğiniz her ay zaten kayıptasınız. Ancak, mevcut durumda yapacağınız tercihle, ya düşük maaşa razı olma ya da işinizi kaybetme riskiniz var. Bu durumda herkes, kendi özel şartlarını dikkate alarak; 31 Aralık itibarıyla emeklilik başvurusu yapmış olmanın getireceği avantajlar ve muhtemel riskleri, terazinin iki ayrı kefesine koyup; ağır basan tarafta seçimini yapmalıdır. Başka bir ifadeyle, ya erken kovulmayacağınız ümidiyle, müracaatınızı erteleyeceksiniz. Ya da 31 Aralık’a kadar yapacağınız müracaatla, yüksek emekli maaşı almaya başlayacaksınız. Bu yüzden sizi işten atamazlar. Atarlarsa, ceremesi (yani maddi kazancınız) büyük olur.
Her halükârda, hakkınızı almaya karar verirseniz, başlıkta belirttiğim acemi rehberin yanlış yönlendirmesine uyarak, emeklilik (maaşı) müracaatınızı sakın yanlış yere yapmayın. Yani çalıştığınız işyerine değil, bizzat SGK ya yapın. Gerekirse de hukuki takip başlatın.
Yorumlar