Habertürk Genel Koordinatörü Fatih Altaylı, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile yaptıkları Amerika seyahatini kaleme aldı. İşte o uçakta yaşananlar...
Uzun bir aradan sonra Başbakan Erdoğan’la birlikte NewYork’a uçuyoruz. Son olarak 2007’de, bir Suriye seyahatinde bindiğim Başbakanlık uçağında değişen fazla bir şey yok.
Eski ekibin bir bölümü şimdi Meclis’te olduğu için ekipte yeni isimler var. Yeni gençler. Gazeteciler de hemen hemen aynı isimler. Benim dışımda hepsi yorgun. Cumartesi günü Mısır, Tunus, Libya turunu tamamlamışlardı. Bir gün dinlenip yeniden yola düşmüşler. Hemen hemen aynı ekip.
Mehmet Ali Birand’la benim dışımdakiler artık uçağın mütemmim cüzü olmuş gibiler.
Ankara’dan kalktıktan hemen sonra Başbakan gazetecilerin de olduğu bölüme geçti. Hoşgeldiniz demek için. Mehmet Ali Birand ayağa kalkmaya yeltenince, “Aman lütfen zahmet etmeyin” dedi. Bir kez daha geçmiş olsun dileklerini iletti. Sağlığını sordu. Birand moralli. Birkaç ay önce çok ağır bir ameliyat olan o değilmiş gibi. Hemen art arda soruları sormaya, yorumlarını yapmaya başladı. Özellikle de Libya’yla ilgili. Yaptığı yorumlara ben ve Egemen Bağış katılmayınca, “Benim fikrim değil, Fransız hariciyesi böyle söylüyor” dedi.
Sohbet daha çok Libya üzerinde yoğunlaştı. Libya’da Kaddafi’yi devirmeye çalışan grup da kendi içinde ikiye bölünmüş. Bunlardan bir bölümü İslam dünyasına ve haliyle Türkiye’ye daha yakın duruyor. Diğeri grup ise İngiltere ve Fransa ile aynı fotoğraf karesinde yer almaya çalışıyor. Ancak Libya’nın uzunca bir süre “işe yarar” hale gelemeyeceği çok belli.
Bu arada Türkiye, Libya’da sadece müteahhitlik işleriyle, inşaatla ilgilenmiyor. Vizyon değişmiş. TPAO ile birlikte Libya’da petrol işinde de yer alma niyetini sezdim kendi adıma.
Gazeteciler Libya’da gördüklerinden şoke olmuşlardı. Onu anlattılar. 13 yaşından büyük herkesin elinde bir silah. Büyük bölümü Kalaşnikof. Bazılarında ise ambalajından yeni çıkmış, daha modern silahlar varmış. Üniforma ise yok. “Kılık kıyafet köpeklere ziyafet” derler ya, tam öyle. İsyancıların üniformasızlıklarından bahsedilirken Başbakan taktıkları şapkalara dikkat edilip edilmediğini sordu. Herkesin kafasında farklı bir kep varmış. McDonald’s ve Coca-Cola’dan USArmy yazılı keplere kadar.
Gazetecilere göre Libya’ya gitmek ciddi bir cesaret işiymiş. Çünkü kimkime dumduma bir ortam. Herkesin elinde bir silah, ama silahın hangi amaçla taşındığı belirsiz. O ortamda Başbakan Erdoğan kalabalığın içine dalmış. Koruma görevlilerinin kalp krizi geçirmek üzere olduğunu tahmin edebiliyorum.
DIŞIMIZDAKİ İRLANDALILAR
Başbakanlık uçağı kısa menzilli bir Airbus olduğu için, herABD seferinde olduğu gibi yolda durup yakıt ikmali yapmak zorunda kaldık. Bu kez İrlanda’ya indik. Uçaktan VIP bekleme bölümüne geçtik. Tekrar uçağa dönerken İrlandalıların büyük terbiyesizliğiyle karşılaştık. O bölümden dışarı çıkmadığımız, sokakla hiçbir temasımız olmadığı halde, uçağa binerken hepimizi tek tek aradılar. Buna resmi heyettekiler de dahildi. Heyetten birisi, “İyi ki beyefendi bunu görmedi. Yoksa çok ciddi sorun çıkardı. Buna izin vermezdi” dedi.
Bugün bir yandan görüşmeler sürer ve onları izlerken, bir yandan da sokakları dolaştım. NewYork’un en güzel zamanı aslında. Hava 25 derece. Hafif bulutlu. Hatta biraz yağmurlu. Vitrinler rengârenk. Sokaklar cıvıl cıvıl. Televizyonlara ne zaman baksam herkes ekonomik krizden söz ediyor. Türkiye’de, Avrupa’da, Amerika’da. Sokakta kriz yok. Nerede bu kriz merak ediyorum. Acaba bankacıların kafasında mı?
(Fatih Altaylı - Habertürk)
Yorumlar Tüm Yorumlar (13)