Adaletsizliğin dik alasını yaşamış birisi olarak son günlerde yaşanan bu “hukuksuzluk” artık dayanılacak gibi değil. Ama mecburen sektörümüz ile ilgili yazmam gerekiyor. Her ne kadar mutsuz olsam bile yarınlar için umutsuz değilim.
Şu uçak bagajında unutulduğunu iddia eden işçinin anlattıkları bana hiç inandırıcı gelmedi. Biraz sordum, biraz düşündüm, biraz kafa yordum ama işin içinden çıkamadım. Kargo kapağı kapanırken çalan alarmı duymamak için uyumuş olmalısın. Başka izahı olamaz…
Özünde Hava Trafik Kontrolörleri genelde seyrüseferle ilgili her personele dağıtılan şu havacılık tazminatının ne çok taliplisi oldu. Bırakın DHMİ çalışanlarının, SHGM çalışanları da he hatta Meteoroloji bile beklenti içine girdi.
Olumsuz hava koşulları nedeniyle beklenen olmadı. Hatırlatalım; geçmiş yıllarda acemilik döneminde yollar kapanmış, uçuşlar iptal olmuş ve yolcular başta olmak üzere uçuş ekipleri mahsur kalmıştı. Bir şey olmaz denilen çatılar çökmüş ve yaralananlara olmuştu.
Hava Trafik Kontrolörleri geçen yıl “İnisiyatif Almadan Çalışma” (İAÇ) eylemi yapmıştı. Bu kararı da Hava Trafik Kontrolörleri ve Diğer Ulaştırma Çalışanları Sendikası’nın organize ettiği basına yansıdığı şekliyle biliyoruz. İAÇ’nin amacı; ATC’lerin özlük haklarının iyileştirilmesi idi.
Geçen yıl Ulaştırma Bakanı Abdulkadir Uraloğlu ile Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır Atatürk Havalimanı terminal binası içinde yapılacak olan “Terminal İstanbul” projesini duyurmuştu.
Evet, yaklaşık bir buçuk aydır yazamadım. Neden diye soracak olursanız, beyin kanaması geçirdim. Ama şükürler olsun ki dualarınızla ayaktayım. Artık gelecek hafta itibari ile tüm soru ve sorunlarınızla ilgilendiğimi göreceksiniz.
Kafam öyle karışık ki! Hangi konudan başlayıp nereye kadar yazalım bilemedim ama önemli olanları birer paragrafla anlatıp sektörümüzün bilgilenmesini sağlayalım. Tabi hatırlatılması gerekenleri yine hatırlatalım. Örneğin THY prim ya da kar payı adına ne dersen de!
Türk Hava Yolları’nın şirketi, Türk Hava Yolları Teknik AŞ’de çalışan çok sayıda teknisyen yurtdışına çıkmanın yollarını arıyor ve özellikle RyanAir gibi şirketlerle sık sık görüşmeler yapılıyordu. Yabancı şirketler THY’nin elinde bulunan yetkili teknisyenlere kanca takmıştı. Ancak teknisyenleri şok edici gelişmeler yaşanıyor.
Geçen hafta tam da olması gereken gibi bir bürokratla karşılaştık. Adım adım gezdiği, satır satır yazdığı, ilmek ilmek dokuduğu gibi yaptı. DHMİ’nin yeni genel müdüründen bahsediyorum. Yapmış olduğu atamalarla DHMİ’de süregelen kokuşmuşluğu ortadan kaldırdı. Umarım devamı gelir.
Önce olmaması gerekenleri söyleyelim. Bu sektörde biz sadece popülizmin kaymağını yiyoruz. Perde arkasında neler oluyor ve kimlerin canı yanıyor, kimler keyfine keyif katıyor pek de ilgilenmiyoruz. Ama işin gerçek anlamda perde arkasına indiğinizde film başlıyor.
Sabiha Gökçen Havalimanı yönetici öğütme değirmenine döndü. Kaç CEO eskitti, kaç deneyimli yönetici kaybetti say say bitmez. Gökhan Buğday’dan sonrası Malezyalıların iş bilmez, Türkiye’yi Malezya gibi gören anlayışından dolayı tam bir beceriksizlik hakim.
THY’nin karar vericisi, kim işten atılacak kim işe alınacak son imzacısı Prof Ahmet Hocam, haksız yere işten attığınız insanlara verdiğiniz umut beyhude çıktı. Ölümünü sağlayıp sonra suni teneffüs ile nefes almalarına izin vereceğinizi kesin bir dille onay verdiğiniz insanlara yine karalar bağlattınız.
Durun size gelişmelerden haber vereyim. THY’nin personele bakış açısını bir başka deyişle Ahmet Hocanın maharetini, ona akıl verenlerin nasıl hata yaptığını anlatayım. Sonra da gelinen noktaya dikkat çekelim. Nihayetinde de vicdan mı devreye girdi, rüyalarda ahiret mi görüldü bilemem ama gelinen noktada çok şeyler oldu.
THY’de ve iştiraklerinde beklenti yüksek. Özellikle TGS çalışanları “Senden başka sesimizi duyuracak kimse yok” diyerek arkası kesilmez mesajlar gönderiyor. Ne olacak bu geçimsizliğin sonu?
Öyle bir süreçten geçiyoruz ki, ne anlam verebilirsin ne de adaletin zerre miskaline inanabilirsin. Şirazeden çıkmış bir sistemin girdabında sektörümüzün sesi olmanın mücadelesini veriyoruz. Bu yolda asla pes etmeyeceğimizi, kimseye karşı diz çökmeyeceğimizi, gerekirse hapis yatacağımızı, her türlü cezaya katlanacağımızı yedi düvelin bilmesini bir kez daha haykırıyorum.
Bu hafta yine can acıtıcı, adalet terazisinin kimin elinde olduğuna dair bir konuyu işleyeceğim. Yine “Gücün adaleti mi, adaletin gücü mü” sorusunu bir kez daha kendinize soracaksınız. Bana göre bir kumpas katliamı göreceksiniz yazıda!
Türk Hava Yolları Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Bolat’ı Atatürk Havalimanı'nda gördük. THY ve iştiraklerinde çalışanlarına yönelik bir nevi motivasyon sağlayıcı TK FEST adını verdikleri bir buluşma organizasyonu gerçekleşmiş. Biliyoruz ki bu bir gelenek haline geldi THY’de.
Zaman daraldı. Sabredenler kazanacak demiştik. Süreç hızla ilerlerken, zaman da akıp gitti. Bu ayın içinde size hukuksal bilgiler vereceğim. Ama biraz daha sabır. Yine iki üç konuya değineceğim.
Birkaç konuya birden değineceğim. THY Teknik’teki zam konusu, İstanbul Airshow ve Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü’nün önlenemez başarısızlığı. Baştan sorayım; arkadaşlar bu sektör ile ne zorunuz var? Dünya sivil havacılığında en kötü günlerimizi yaşatıyorsunuz!
Bir kez daha anladınız değil mi? Biz olmasaydık sesinizi duyan olmazdı. Kabin memurlarına son zamanlarda şiddete varan sözlü saldırıları Airporthaber gündeme getirdi ve dolayısıyla Türkiye gündemine de gelmiş oldu. Biz yazana kadar ne THY’den ne de trollerden ses çıkmamıştı.
Evet, yıkılmaz denen kalelerin nasıl bir günde yerle bir edildiğini bir kez daha gördük. Aşılmaz denen surların nasıl yıkıldığını da gördük. Hüseyin Keskin DHMİ Genel Müdürü olduğu sıralarda kendisine birkaç uyarıda bulunmuştum. Dinlemedi. Sonuç; uyarımın akıbetine uğradı.
Bu köşeye ikinci kez konuk oluyorsunuz Sayın İbrahim Hünkar Han Çelikhatipoğlu. Tekrar hoş geldin. İlk konuda şirketteki aidiyetten bahsetmiştiniz, ayrık otları olduğunu bahisle çalışanları sınıflandırmıştınız. Ve bende bunu eleştirmiştim. İkinci konumuz adalet! Sizde adalet var mı?