Merkezinde vasatlığın olduğu -daima para çıkarcı dayanışmanın- uzlaşma kültürü yaratıldı; “ideolojiler öldü; ne sağcıyız ne de solcu!”
Düşünce hapse atıldı. Düşünce ürkekleştirildi.
Dogmatik vasatlık böyle böyle iktidara taşındı.
Özünde üzerinde anlaşma sağlanan tek şey entrika becerisi oldu!
Buna karşı çıkan bir avuç insan “patolojik dinazor” olarak damgalandı! Matah olmayanlara -liyakatsizlere- boş sözlere her “kapı” açıldı…
Yani:
Mesele ne salt Erdoğan…
Mesele ne salt İmamoğlu…
Asıl mesele biziz! Yıkıma sürükleyen vasatın egemenliğine teslim olmuşuz.
Baksanıza:
Diploma olsa ne olur, olmasa ne olur; yaratıcı zihin katledildi. Entelektüel kıtlık yaşıyoruz.
İçi boşaltılarak teslim alınıp, yararsız hale getirilen üniversitelerin verdiği diplomayı bu derece önemli hale getirmek vasatlığı yüceltmektir.
Heyhat! Hiç okumayanlar diploma peşinde.
Kime ne anlatıyoruz ki… En dibe vurmadan hızlı yükseliş mümkün görünmüyor…
LA MÉDIOCRATIE
“Güç vasatların elinde. Onların imparatorluğu artık hayatın her alanına yayılmış durumda: sanat, ekonomi, bilim, hukuk ve siyaset. Çalışkanlar ve çabuk üreyebiliyorlar, son derece etkililer, öyle ki her tutkuyu söndürecekleri, her cesaret duygusunu bastıracakları ve her gerçek siyasi fikri lime lime edecekleri zaman uzak değil.
Bütün o karmaşık kalın kitapları bir tarafa bırakın, bir muhasebe ders kitabı iş görür. Gururlu, akıllı hatta rahat olmayın, kibirli sanırlar. Çok tutkulu olmayın, insanları korkutursunuz. En önemlisi, ‘iyi fikirler’ den uzak durun, kâğıt öğütücüsü onlarla dolu. O delici bakışlarınız insanları huzursuz ediyor, gözlerinizi açın ve dudaklarınızı gevşetin. Düşünceleriniz zayıf olmalı ve zayıf görünmeli, kendiniz hakkında konuşurken çok da matah birisi olmadığınızı bize hissettirin. Bu bizim sizi doğru kutuya koymamızı sağlayacaktır. Zaman değişti. Kimse Bastille’e baskın yapmadı, Reichstag yangını diye bir şey yoktu, Aurora’dan tek pare top atılmadı. Ne var ki saldırı başladı ve başarıyla sonuçlandı:
Vasat, iktidarı ele geçirdi.”
Alain Deneault 08 Ekim 2015
Bizdeki bazı gerçekler;
YOZLAŞMA: Türkçe ’deki en güzel kelimelerden biri. Toplumdaki çürümüşlüğün bir norm halini alması ve değerlerde geri dönülemez çöküş yaşanması anlamına geliyor.
CAHİL: Burada, okula gitme gün sayısı az olan kişi olarak değil, toplum normlarına uyabilecek düzeyde eğitilmemiş veya tersi yönde eğitilerek toplumun günlük hayatına tehdit oluşturan kişi olarak kullanılmıştır. Örneğin, herkes devlet dairesinde sıraya girerken, sıraya girmeyip kurnazlık yaptığını düşünen, yaya geçidinden geçen yayaya yol vermesi gerektiğini kavrayamayan kişi isterse dört üniversite bitirmiş olsun, cahildir.
APTAL: Türkiye dışında bu kelimenin aşağılama sayıldığı bir başka ülke var mı bilmiyorum ama Dünya üzerindeki her 3 kişiden 1’i ortalamanın altında zekaya sahipken, Ortalama Zeka’nın IQ-90 civarı olduğu Türkiye gibi ülkelerde, bu üç kişiden birinin zekası maalesef, “akıllı” olarak tarif ettiğimiz bazı şempanzelerin (IQ-85) altında kalıyor. Sonuç olarak toplumda gördüğünüz tanıdığınız her üç kişiden biri için Aptal demek bir hakaret değil, durum tespitidir. Bu insanların aptal olduğunu bilerek hayata yaklaşmak, pek çok durumda “ama niye böyle yapıyorlar anlayamıyorum?” sorunuzun cevabıdır. Öyle yaparlar çünkü kapasiteleri o kadardır.
Toplumlarda cehaletin önüne geçmenin kritik bir eşiği vardır. Bu eşik, birim aklı selim kişi başına düşen cahil sayısı olarak ifade edilebilir ve eşiği var eden şey de aklı selim kişinin eğitebileceği cahil sayısıyla sınırlı olmasıdır.
Bu eşik değer aşıldığında yozlaşmanın önündeki tek engel Devlettir.
Devlet, toplum içerisindeki cahillerin ve aptalların, toplumun geri kalanına zarar vermeyecek düzeyde eğitiminden sorumludur. Bunun en tipik örneğini hani yurtdışına giden herkesin söylediği, “Abi adamlar sıraya giriyorlar, kimse kimsenin hakkını çiğnemiyor, yaya geçidine ayağını atıyorsun duruyorlar” gibi yorumlarda görebilirsiniz.
Bahsedilen toplumlarda herkes bir filozof falan değildir, sadece Devlet, öncelikle vatandaşlarının hepsini topluma zarar vermeyecek düzeyde eğitmiştir. Bunun sonucu olarak karşınızdaki insanın aptal olması sizin için problem teşkil etmez, kapasitesi kadar bir işte çalışır ve toplum için faydalı bir birey olur. Çünkü cahil değildir. Daha yüksek kapasitesi olanlar da aynı temel eğitimi aldıkları için, kapasitelerini kurnazlık için değil toplum yararına kullanmaları gerektiğini aksi durumda hayatın sürdürülebilir olmadığını bilir. Bu sayede uygar toplumlardan daha az dolandırıcı, daha çok bilim adamı çıkar.
Üniversite ise bu mesleklerin seçilip öğrenildiği birer eğitim kurumudur.
Hiçbirini hakkıyla öğretmez isek, ahlaksız ve cahil bir nesil büyütmüş oluruz. Üniversiteye giriş için sınav soruları çalınabilir, girenler ayrıcalıklı olarak eğitimci yapılabilir ve en sonunda bir bakmışsın, dünyanın hiçbir yerinde görülmeyen senede 1000 (yazıyla BİN) profesör yetiştirmişiz.!
Seviniz, konuşunuz, okuyunuz, düşününüz, yaşlanınız ve geldiğiniz gibi gitmeyiniz.!
Yorumlar