Eskiden iş yerlerinde çok işitirdik bu sözü BİZ BİR AİLEYİZ. Yadırgamazdık. Neden mi? Yöneticiler de çalışanlar da bir aile olmanın gereklerini yerine getirirlerdi de ondan yadırgamazdık. Birbirimize kızmaz mıydık, hele hele bizler kızdırmaz mıydık üstlerimizi. Hem de nasıl. Biz hayli yaramazdık. Onlardan görülen tepki, sonuçta bir babanın çocuğuna gösterdiği tepkiden farklı olmazdı? İşte o dönemde topluluğu aile yapan buydu. 1900’lü yıllara kadar böyle yaşadık. Yüzlerce yaşanmışla örnekleyebiliriz. Şimdikilerin, inanması zor. Anlamaları ise mümkün değil.
Gıda erişimi, istihdam, liderlik performansı ve refah gibi dünya çapındaki en önemli konuları takip eden. Gallup’ un bir araştırmasına göre 2021 yılından bu yana iyiden iyiye gerileyen çalışan bağlılık oranlarının bugüne kadar ölçülen en düşük seviyelere ulaştığı görülmekte. Adı geçen araştırma şirketi işyerlerinde çalışanların genel olarak en azını yapmak, yapılması gerekenler dışında hiçbir şey yapmamak ve daha az sorumluluk almak gibi bir vazgeçiş sürecinin yaşadıklarını belirtiyor
Yapılmış olan araştırmaya göre kendisini iş yerine ait hissedenlerin oranı sadece yüzde 18,5. Araştırmaya katılan çalışanların yüzde 58,1’i çalışma hayatlarında iş-yaşam dengesini kuramadıklarını belirtirken “Bunu başarabiliyorum” diyenlerin oranı yüzde 41,9 oldu. “Hayatınızın ne kadarı özel yaşam odaklı?” sorusuna verilen yanıtlar, iş dışında yaşama ne kadar az vakit ayrıldığını gösterdi. “Hayatımın yüzde 30’undan azı özel yaşam odaklı.” diyenlerin oranı yüzde 41,1 iken sadece yüzde 30-50 arasında diyenlerin yüzdesi 36,4 oldu.
Şimdi çalıştığınız şirkete bakın. Yöneticilerine bakın. Ve de yukarıda ki maddeleri okuyun ve düşünün. Eminim ki şirketinizde bunların hiçbirini yaşamamışsınızdır. Başka bir deyişle yöneticileriniz sizlere bunu yaşatmamışlardır. İyi de aidiyet duygunuz durduğu yerde neden yıprandı ki? Hatta yıpranma ötesi çalışanlar bu duyguyu neden yitirildiler ki?
“Aidiyet, bireysel seçimlere dayanır. Başka bir deyişle bireyin bağlılık ve sadakat ilişkileri geliştirebileceği bir grupla özdeşleşme tecrübesi olarak kabul edilmelidir, bilindiği üzere aidiyet duygusu sosyal ve kültürel etkilerin sonucuna bağlı olarak güçlenip zayıflayabilir diyor Sn. Nadir Çomak. Bu konuda yazdığı bir yazıyı “Aidiyet ‘i Güven ve Adalet Duygusu Güçlendirir” şeklinde başlıklamış.
Aidiyeti güven ve adalet duygusu güçlendirir. Evet başlık buysa bu başlıktan bir iş yerinde “Adalet ve güven duygusu yoksa aidiyet duygusu sıfırlanır.” sonucu çıkar. Bunu kabul etmek gerek. Konunun özeti ve olmaz ise olmaz ’ı budur. Nasıl olsa üslenmezler ama bu oluşumdaki tüm hata saygın (?) yöneticilerimizdedir.
BİZ BİR AİLEYİZ SÖZÜ İŞ YAŞAMININ BÜYÜK YALANLARINDAN BİRİ. ŞİRKETİNİZE AİLE DEMEYİ BIRAKIN. EBEVEYNLER ÇOCUKLARINI DÜŞÜK PERFORMANSLARI NEDENİ İLE VEYA MASAYA YEMEK KOYAMADIKLARINDA EV MASRAFLARINI KISMAK İÇİN YUVADAN UZAKLAŞTIRMAZLAR. İŞERİNİZDE GÜVEN VE SAYGIYA DAYALI BİR EKİP OLMAYA ODAKLANIN. ŞİRKETİNİZ SÖZLERİNİZLE DEĞİL EYLEMLERİ İLE TANIMLANIR
Geçen hafta yayımladığım yazımı beğenmeyen bir okur (10 Şubat 2025, Pazartesi 14:42:03) Kızmayın ama başlığı ile “Pilotlarında umurunda değilsiniz. Bu yazınızda bunu da görmüş olduk. Yer personeli zaten yönetime saldırılarınızdan sonra sizden vazgeçmişti. Tavsiyem, siz moda, müzik vb. konularda yazı yazın. Belki okuyacak kimseler çıkar. Eskiler sizi boş yere gözlerinde büyütmüşler. Onlarda bunu size destek olmayarak zaten gösteriyorlar” şeklinde bir yorum göndermişti. Ben söz dinlerim. Buyurun müzik ile ilgili bir yazı. Holding CEO’ su kim? Bilmem ki Türkiye de 1000’i aşkın holding olduğunu okumuştum seneler önce. Son 15 seneye ilişkin bir kayıt intenette bulunmuyor. O holdinglerden birinin CEO’ suna veya Büyük şirketlerden birinde aynı unvanla görev yapan birine hitap ettiğimi düşünün.Size zahmet Yer Personeline söyleyin benden vazgeçişlerini sürdürsünler. Doğru yöneticilere rağbet etsinler.
Mehtap Demir, orkestra nedir?” derseniz, tek kelimeyle “disiplindir. Sonra da “saygıdır. diyor Aslına bakarsanız bu kelimeler bir işyerini de tarifliyor.
Orkestra çaldığı besteciye saygı duyar. Kilometrelerce uzaktan, biletini alıp gelen dinleyiciye saygısı vardır. Onları yöneten orkestra şefinin ise hem besteciye hem orkestra elemanlarına hem de seyircisine sonsuz saygısı vardır. O saygı düzeninde çalışır, üretimini yapar. Ayrıca, orkestrasının kendisine saygı duymasını da sağlamalıdır. Evet şimdi büyük bir şirketin CEO’ su düşünün. Ne kadar birbirlerine benziyorlar değil mi? O da çalışanlarına saygı duyuyordur herhalde(?)
Orkestra ve tüm enstrümanlar usta ellerdeyken, konser salonu akustik açısından istenilen düzeydeki konumunu korurken, hele hele dinleyiciler müzik dinlemenin adap ve kültürüne sahipse, bu konserde orkestrayı yönetmek, orkestra şefliği yapmak zor mu? Düşününce herkes işinin ehli olduğuna göre zor olmasa gerek diye düşünüyor insan.
Kötü şans, konserin tam yükseliş anında ön plandaki baş enstrümanlardan biri akort kaçırırsa veya baş kemancının enstrümanının teli koparsa, bu arada ön sırada oturan seyirci Mehmet beyin telefonu da zırıl zırıl çalmaya başlarsa, bu durumda şefimiz sakin konumdayken gösterdiği yönetim performansını sergileyebilir mi sizce? Tabii ki hayır.
Peki, dinleyiciler bu şefin usta bir müzisyen olup olmadığını ne zaman anlar? Tabii ki orkestranın ideal çalışma şartları bozulunca. Hani bir söz var ya.” İYİ YÖNETİCİ KRİZ ANINDA BELLİ OLUR” Eğer sakin konumda dinlediğimiz müzik kalitesini, düzenin bozulmasını takiben de alabiliyorsak, şartların bozulduğu o anda işittiğimiz müzik kulaklarımızı tırmalamıyorsa, dinleyiciler ideal müzik yapma şartlarının o an için şu veya bu nedenle bozulduğunu fark etmiyorsa şefimiz ustadır.
Evet orkestra baş kemanının re telinin konser anında koptuğunu ve de bu virtüözün devre dışı kaldığını, bas seslerin ön planda olduğu bir anda kontrbasın akordunun düştüğünü ve bozuk ses verdiğini bir düşünün. Ve de dileyiciler bu aksaklıkları fark etmesinler. Yönetirken enstrümanları sürekli dinleyen gözlemleyen şefin o anda süratle vereceği bir karar sonucu ikinci keman baş enstrümanın yerini hemen, bir saniyeden de az bir sürede alabiliyorsa ve de en
Önemlisi provalarda bu durum öngörülerek gerekli geçişin vakti ve zamanı konusunda çalışma yapılmış ise aksaklığın dinleyiciler tarafından fark edilmesi mümkün değil tabii ki. Falan kemancıya torpil yapıp, tün konseri riske edip vasat bir çalgıcı’ ya o görevi verirler mi? Tabii ki hayır. Nedeni basit. Şayet bunu yaparlarsa kendileri başarısız olacaktır. Şimdi oturun çalıştığınız şirketin yöneticisini düşünün.
Bu basit misalden anladığımız kadarı ile yöneticinin sahip olması gereken en önemli vasıflardan biri süratli karar vermek diğeri ise öngörmek
Her iki yöneticinin de sahip olması gereken en önemli özellikle süratle ve doğru karar vermek. Karar süratle ve gereken anda verilmiyorsa, doğru bile olsa geciken doğrunun kıymetinin olmadığı açık. İşyerlerinde de bunun örneklerine rastlamışızdır. Gerek Orkestra şefi ve gerek se CEO, İkisi de bir grup insanı yönetiyor ve onları organik bir bütün haline getirmek gibi önemli bir sorumlulukları var. Topluluğu takım haline getirme becerisi her iki uğraşta da ön planda. Usta bir şefin yönetimindeki bir orkestranın çalışması esnasında gerçek bir demokrasi oluşumunu izlemek mümkün. İşyerinde de demokrasi mantığının bulunması insanlara daha rahat çalışma ortamı sunacak ve de haliyle verimi artıracaktır. Yöneten ve yönetilen dengesinin önemi orkestra çalışması esnasında en basit gözün bile seçebileceği önemli bir formatta ortaya çıkıyor. İşyerinde de bu konunun vazgeçilmezliği ortada. Orkestralar başta olmak üzere her türlü çalışmada yöneten ile yönetilen arasında zihinsel bir iletişimin olması gerektiği açık. Orkestra şefi mutlak ve mutlak bu iletişimi kurabilme yeteneğine sahip biri olarak temayüz eder. Gurupta 50 farklı derdi olan 50 kişi olabilir. Bunların içinde mutlu olanı da mutsuz olanı da mutlak vardır. Ve de şef bunlarla çalışmak ve ahenkli bir müzik yapma durumunda ve orkestra yöneticisi böyle bir topluluktan optimumu çıkarmak zorunda. İşyerlerindeki yöneticilerin de aynı vasıflara sahip olması durumunda iş yerinin hedefe ulaşma konusunda sıkıntı çekmeyeceğini anlamak zor değil. Kimin ne zaman ön planda olması gerektiği gibi toplumla ve insan yönetimiyle ilgili birçok motifi orkestra çalışmalarında görebiliriz. Aynı uygulamayı doğru bir şekilde işyerinde görebilmeyi hangimiz istemeyiz ki? Görenler mutlak mevcuttur. Görebilenler mi, yoksa göremeyenler mi ekseriyette onu bilemem.
Evet, çok insan, çok yönetici görmüşüzdür. Bir konuyu sizden dinlerler, yorumlatırlar ve neticeten konunun sonuçlanmasının verecekleri karara bağlı olduğunu da anlarlar ve bilirler. Verecekleri kararın belirli bir sorumluluğu da beraberinde getireceğini de müdriktirler. Kısa bire süre içinde size döneceğim veya benzeri bir ifadeyle görüşmeyi noktalarlar. Beklersiniz hayli uzun bir süre. Biraz daha ve bir süre daha. Sonuç yoktur. Anlarsınız ki amiriniz karar verme konusunda yavaştır. Bir müddet sonra konuya açıklık getirilir ve beklenilen karar amirinizce verilir. Sonraki tablo ise daha sıkıcıdır sizin açınızdan. Zira iş işten geçmiştir. Geciken karar doğru olsa bile yapılması gereken uygulama geçerliliğini yitirmiştir.
Evet yönetici bu konuda orkestra şefi gibi hassas olma durumundadır.
Nasıl ki, müzik parçasının kesinti olmadan devamı için akordu bozulan veya teli kopan birinci kemanın yerini alacak olan enstrümanın notayı, devreden çıkanın bıraktığı yerden anında devralması şart ise.
Sizde iş yaşamında da aynı hassasiyeti görmek istemez miydiniz?
Evet, geç ve ağır karar veren veya karar vermekten kaçınan yönetici birlikte çalıştığı toplumu yönlendirebilecek bir profesyonel değildir.
Aslında yönetici de değildir. O yönetici taklidi yapan bir beyaz yakalıdır.
Sitemizin ilk engellenmesinden sonra yazılarımda mevcut görsellerin bir kısmı kayboldu. Daha önce kullanıp kullanmadığımı hatırlamıyorum. Tekrarsa özürlerimi kabul edin lütfen.
TEKNOLOJİ ÇOK İLERLEDİ. YA BİR GÜN YAPAY ZEKÂ ÇALIŞTIĞIMIZ KURUMUN ÜST YÖNETİCİSİ OLURSA? HEVESLENMEMEMİZ GEREK. YAŞAYACAĞIMIZ OLUMSUZLUKLARIN(?) BİR KISMI AŞAĞIDA. BU DURUMDA ONLARA ALIŞMAMIZ ÇOK ZOR. MÜMKÜN DEĞİL. TABİİ BU OLUŞUMUN, AŞAĞIDA SAYILANLARIN DIŞINDA SİSTEME GETİRECEĞİ ZARARLAR DA VAR. TARTIŞILIYOR HALEN. O AÇIDAN DÜŞÜNÜRSEK, BELKİ DE MEVCUT YÖNETİCİLERİMİZE SARILMAMIZ GEREKİR.
Yorumlar Tüm Yorumlar (12)