Herkes aynı şeyi soruyor. Şu anda çok merak edilen konulardan biri de: Corona virüs salgını bittikten sonra dünyanın nasıl görüneceği. Bu konu hakkında FOREİGN POLİCY dergisi, bu suali çoğunluğu Uluslararası ilişkiler konusunda ve branşlarında uzman olan (Stephen Walt, Robin Niblett, Kishore ,John Ikenberry, Shannon K O’neil, Shivshankar Menon, John Allen, Lurie Garret, Richard N Haas, Kori Schake, Nicholas Burns; ) 11 kişiye yöneltmiş. Görüler arasında çok fark var. Hatta birbirinin zıddı olan görüşler mevcut. İnsanın aklı karışıyor desem yalan olmaz.
Sn. Cumhurbaşkanımızda Corana sonrası çok şeyin değişeceğini söyledi. Küresel çapta bir sosyoekonomik kriz yaşıyoruz diyerek, dünya değişecek diye ifade etti beklentisini.
Her şeyden önce Toplumun, bireylerin moral olarak çökmemesine dikkat etmeliyiz. Eğer bizler çökersek devlet çözülür. Devletin çözülmesi ise beraberinde kifayetsizliği getirecektir ki bunu hiçbir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı hiçbir şekilde arzu etmez.
2018'de yayınlanan "On the Future" (Gelecek Üzerine). Kitapta az da olsa salgın hastalıklardan ve bu bağlamda toplumsal kırılmalar ile birbiriyle bağlantılı dünyada ekonomik çöküşten "kaçacak hiçbir yer olmamasından" bahsediliyor.
Hiçbir şey, geleceği öngörmekten daha zor değil. Her türlü istatistiki bilgiyi ve veriyi analiz edip türlü türlü senaryolar inşa edebiliriz ancak içinde bulunduğumuz durumda geleceği şimdiden bir şablona oturtmak mümkün değil.
Yine de bu salgının birçok ülkeyi sosyal politikalarını, özellikle sosyal koruma ve sağlık hizmetlerini yeniden gözden geçirmeye zorlayacağına mutlak gözü ile bakılıyor.
Paris Üniversitesi’nde felsefe ve tarih profesörü olan Justin EH Smith, corona virüsü salgını nedeniyle yaşanan trajediyi göz ardı etmeden, toplumların pek çok alışkanlığı askıya almasının bir tür kurtuluş olduğunu öne sürüyor.
Salgın vesilesiyle haberdar olduğumuz teknolojiler hayatımızda kalıcı olarak yer etmeyi başaracak mı? Evde vakit geçirdiğimiz dönemde edindiğimiz yeni alışkanlıklar, virüs tehlikesi geçtikten sonra da hayatımızda kalacak mı? Evden çalışma ve bununla beraber gelen yeni rutinler, Corona virus salgınının neden olduğu zorunlu yalıtılmışlık hali geçtikten sonra da sektörde varlığını hissettirecek mi? Bunlar hakkında değişik uzmanların görüşlerini almak konu ile ilgili gelişmeleri iyi takip edip ilerleyen günlerde ise yaşanan şartlara uygun olarak bunları güncelleştirmek gerekecektir. Evet; bunların cevabını bulabilmek hayli zor.
BİRLİKLER NE OLUR? İspanya ve İtalya’ya Avrupa birliğinin destek olmaması ve bunun yerine bu ülkelere Çin ve Rusya’nın yardım elini uzatması İngiltere’den sonra bu iki ülkelerin de ilk fırsat bulduğunda Avrupa Birliğinden kopma eğilimi göstereceklerini ortaya koyuyor. Bu konuda İspanya ve İtalya yönetimlerinin üzerinde kamuoyu baskısının da oluşacağı şüphesiz. Nato’ nun ise bu süreçte üyeleri dâhil hiçbir ülkeye faydasının dokunmadığı açık. Bu iki birliğin etkisinin azalması ve de bir süre sonra etkisini tamamı ile kaybetmesi sürpriz olamayacaktır.
DEVLET YÖNETİMLERİ: Şeffaf olmayan, bilgiyi halktan saklayan, polisiye önlemlerle halkın bilinçlenmesinin önüne geçmeye çalışan totaliter rejimler sallantı geçireceği değerlendiriliyor. Ve de tabii ki sonuçları kamuoyu baskısının belirleyeceği düşünülüyor. Pek uzun olmayacak bir zaman dilimi içerisinde özellikle Afrika’daki diktatörlüklerin bir şekilde sonunun geleceği öngörülerin başında yer alıyor. Birçok konunun alınıp satılabilen bir meta olmaktan ziyade bir insan hakkı olduğu anlaşılacak.
İŞSİZLİK: Corona krizi süresince, Türkiye’mizde de olduğu gibi ticari yaşamın çok büyük şekilde sekteye uğradığı ortada. Binlerce iş yeri kapandı veya geçici olarak faaliyetini durdurdu. İstihdam konusunda Özel sektördeki durumu net olarak bilmemekle birlikte açığa çıkan birçok çalışanının bulunduğunu tahmin etmek zor değil. İşsizlik dünyanın genelinde zaten büyük bir sorundu. Bu sorunun bu gün için daha da büyüdüğü ve de krizin süresine bağlı olarak daha da büyüyeceği kabulü zorunlu olan bir gerçek. Kriz bir ay sonra sonlansa bile toparlanma süresinin kriz sürecinden de fazla bir zaman alacağını düşünmek mümkün. Ve de her şeyin kriz öncesi dönem noktasından başlayacağını da düşünmek hayal. İşsizliğin artacağı ortak görüş.
SİVİL HAVACILIK; Sivil Havacılık krizden en fazla etkilenen sektörlerin ilk sıralarında yer alıyor. Ve de kriz sonlanınca her şeyin 2019 sonu şartları ile başlayacağını düşünmek hayal. Uçaklar yerde. Malum yatan uçağın zararı normalinde çok fazla. Uçakların ediniliş şekillerine bakıldığı takdirde süregelen ödemeleri aksatmadan devam ettirmek mümkün değil. Bu günkü konumda uçmadan bunu mevcut öz varlığı ile devam ettirecek havayolu yoktur gibime geliyor. Dolayısı ile sektörde küçülme kaçınılmaz. Ve de bunun ilk adımını Lufthansa attı. Tabii ki küçülmeden kasıt salt uçak sayılarının düşürülmesi değil. Bunu haliyle uçuş noktalarının azaltılması takip edecektir. Bu yapıldığı takdirde ki zorunlu olarak yapılacaktır bunun arkasından istihdamda küçülmenin gelmesi tabii. Amerika’daki yolcu miktarının 60 sene öncesi seviyeye düştüğü dikkate alınırsa durumun ciddiyeti daha net bir şekilde görülecektir. Prestij hatlarının kapatılması zorunlu. IATA’nın yayınladığı raporda dünyada 25 Milyon havayolu çalışanının işsiz kalabileceği konusundaki uyarısı dikkat çekici. Sektörün normalleşmesinin karışık olacağını ifade edilen raporda devletlerin sivil havacılığa desteğinin şart olduğu vurgulanıyor. Ülkemiz sivil havacılık sektöründeki 3 aylık muhtemel zararın 7,5 Milyar dolara ulaştığı ifade ediliyor.
TURİZM: Yurt içi ve yurt dışı seyahatlerinin bir daha eskisi gibi olmayabileceğine dikkat çeken uzmanlar var. Yabancı turistlerin gittikleri ülkelerde ve kendi ülkelerine dönüşlerinde karantina altına alınmalarının kalıcı bir alışkanlık haline getirilebileceğini, bunun da küresel turizmi öldürebileceğini kaydedenler var. Şurası mutlak ki, eğer kriz daha da uzarsa 2020 sezonundan hiçbir ülkeye fayda yok. Hatta kriz bu gün sonlansa bile 2020’yi kayıp saymak gerekecektir. 2021 sezonunda ise sanki sıfırdan başlamışçasına faaliyet göstermek gerekecek. Sıfırdan başlama ifadesinin ne çıkartmak gerektiğini okurların takdirine bırakıyorum. Misafirlerin Corona sonrası çok başka şeyler arayacağı mutlak. İnsanlar kolay ulaşım, rahat ve basit konaklama alanları ile tıbbi hizmetlerin iç içe geçtiği bir tür yeni turizm kültürü arayışında olacak. Lüks tüketimden vazgeçilmiş olmasının bu sektörde de bazı işletmecileri zorlayacağı açık.
SAĞLIK VE EĞİTİM Çok çok önemli iki konu. Ülkemizde bu iki hizmette devlet ve özel sektör tarafından müştereken veriliyor. Sık sık değişen eğitim standartları, sistemi yorarak ve de neredeyse bekleneni sunamaz hale getirdiği kabulü zorunlu bir gerçek. Uzaktan çalışmak, uzaktan eğitim ilerleyen dönemlerde yeni normalimiz haline gelebilir mi? Evet, felaketler kötüdür ve bedelleri ağırdır. Ama insana daha önce farkına varmadığı gerçekleri öğretir ve insanlık oradan daha güçlü bir şekilde çıkar. Tüm bunlar bugünden yarına olmayabilir. Ülkemizde bu iki hizmetin bir bölümüne neredeyse ulaşılmaz demek hatalı bir deyiş olmayacaktır. Evet; özel sektörün işlettiği bazı okulların hizmet bedelini normal vatandaşın ödeme gücü yok. Bu arada internet üzerinden eğitime alışılacak mı? Kriz sonrası bu dönemde yapılan uygulamanın devam edileceğini düşünen uzmanlar var. Tabi ki bu tür uygulamalar beraberinde bir takım özel şartları, sorunları da getirir. Menfiliklerin aşılması çok kolay olmasa da aşılamaz diye de düşünmemek gerekir. Sağlık hizmetlerine gelince de benzeri tabloyu görmekteyiz. Daha iyi hizmet verildiği sıklıkla ifade edilen özel hastanelerin tedavi giderlerini de normal bir geliri olan vatandaşlarımızın karşılayabilmesi mümkün değil. Bu iki hizmetin özeline rahat ulaşma şartları oluşturulabilir mi? Her ne kadar toplumun yalnız küçük bir bölümünde sağlık sigortası mevcutsa da bunun hastaneler tarafından istismar edildiğine ilişki birçok örneği yaşadık. Hiç, sigortalı olduğumuz bir konuda aldığımız hizmet için bizden fahiş talepte bulunan kuruluşlara itiraz ettik mi? Hayır. Evet; Corona’ dan sonra bu hususların sağlanabilmesi için adım atılacağı ümidindeyiz. Uzmanlar bu beklentide. Herkes sosyal devlet oluşumunun gereği olan eşit, parasız eğitim ve sağlık hizmeti imkânına kavuşmasını ve de tüm hastane ve okullarımızdan aynı seviyede hizmet alabilmeyi ümit ve temenni ediyoruz. Bunun tün uzmanların genel öngörüsü olduğunu ifade etmem gerekir.
LÜKS TÜKETİM MALZEMELERİNİN KULLANIMI AZALDI: Bu konuda yapılan bir anket doğruya yakın sonuçları ortaya koydu gibi. Ankete katılanların yüzde 61’i sosyal tecrit döneminde lüks tüketimlerini azaltmış veya siparişlerini iptal ettirmiş. Yüzde 21’lik kesim ise salgın sonrasında da lüks tüketime yönelmeyeceklerini açıklamış. Bu toplumun kemerleri sıkma eğilimini göstermiyor mu? Bu resim Avrupa ülkelerinde de farklı değil.
PERAKENDECİLİK: Perakendecilik sektörü büyük bir yara aldı. Binlerce mağaza kapandı. İnsanlar işsizler ordusuna katıldı veya katılacak. Evet; m2 bazında dövizle kira ücreti belirleyen alış veriş merkezler bu güne kadar sağladıkları karı ( şayet sağladılarsa ) yeterli görüp, işyerlerini kapatmak ile çok az kira geliri sağlamaya razı olma arasında bocalayacaklar. Firmalar her alışveriş merkezinde mağaza açma lüksünden hali ile vazgeçecekler. Bunun yaratacağı boşluk nasıl doldurulacak? Krizin, internet üzerinden çalışabilmenin mümkün olması için gerekli olan altyapının geliştirilme sürecini hızlandıracağı ortada. İnternet üzerinden tedarik zinciri daha aktif hale gelirken hizmet sektöründeki pek çok alanda büyük gelir kayıpları yaşandı. Kaldı ki internet üzerinden çalışan kuruluşlar kriz süresince daha iyi hizmet vermek için değişik uygulamalar yaptılar ve de müşteri genelde onlardan memnun kaldı. Bunu konu ile ilgili alt yapının oluşturulması için atılan bir adım olarak değerlendirmek gerekir.
ELEKTRONİK İLETİŞİM, DİJİTALLEŞME: Sosyal medyaya karşı olanlar ve bunun bir sosyalleşme şekli olmadığını savunanlar bile bu dönemle birlikte artık Insagram, Twitter, Facebook gibi sosyal medya platformlarını takip etmeye başladı. Bu yüzden hedef kitleleriyle ve hatta daha geniş kitlelerle iletişimi devam ettirmek isteyen markaların dijital platformlar üzerinden iletişimlerini artırması gerekeceği bir dönem içindeyiz. Bir süredir ‘internetçiler’ bu krizi ‘evden çalışma’ ve ‘uzaktan çalışma’ teknolojileri odağında ele alsalar da ufukta görünen değişim muhtemelen çok daha kapsamlı olacak. Pandemin’ in, internet üzerinden çalışma şartlarının geliştirilmesi için gerekli olan altyapının geliştirilme sürecini hızlandıracağı / hızlandırmış olduğu mutlak. Bunun adımlarının kriz süresi boyunca atıldığını düşünenler yanlış bir noktada değiller. Salgın dijitalleşmeyi hızlandıracak bu kesin. Krizin ivme kazanması ve Corona korkusunun "insani" etkileşimleri sınırlandırdığına ve bu şekilde bizleri elektronik iletişim sistemlerini daha sık kullanmaya ittiğine vurgu yapanlar hayli fazla.
İNŞAAT SEKTÖRÜ: İnşaat sektörünün dünyadaki durumu ile ilgili hiç ses çıkmıyor. Bu güne kadar Türkiye’ de işsizlik konusuna büyük ölçüde destek olan inşaat sektörü aynı zamanda en fazla kayıtsız işçi çalıştıran sektör. Birbirine zıt iki olgu ama durum maalesef böyle. Haklarını yememek gerekir yurt dışında da güzel ve büyük işler yaptılar/ yapıyorlar. Ve de İnşaat sektörünün belki de değinmemiz gereken en temel sorunu “iş sağlığı ve güvenliği” konusu. Ülkemizde yaşanan iş kazalarının büyük çoğunluğu bu sektörde gerçekleşiyor. Süregelen kriz, sektörde iş güvenliğinin bütün unsurlarıyla ve karşılıklı bilinçle harekete geçirilmesini sağladığı takdirde önemli bir adım atılmış olacak. Türkiye de bu sektör neden önlerde. Çok yakın bir geçmişte Türk Ekonominin en faal ve en çok desteklenen sektörüydü de ondan. Bir de sektörün en fazla dikkati çeken tarafı var. Dünyada devletten en çok ihale alan 10 şirketin 7’si Türkiye’de. Dünyada devletten en çok ihale alan şirketlerin ilk 3 sırasında da Türk şirketleri var. Ve de bunlar aynı şirketler. Şurası muhakkak ki bu veya benzeri bir tablonun artık görülmesi hayli zor. Zira insanlar geçirdikleri bu büyük sıkıntıdan yaşanan kötü günlerden sonra otoriteye karşı sessiz kalmayacak ve itirazlar daha yüksek sesle ifade edilecektir. Sn. Cumhurbaşkanımızda Corana sonrası çok şeyin değişeceğini söylemişti. Hatta dünya değişecek diye ifade etti beklentisini. Mutlak ki buda değişeceklerden yalnız biri. Her ne kadar Corona ile ilgili alınan tedbirler arasında sektörün satışlarını kolaylaştıracak bir husus varsa da, insanların alım gücü diplere vurmak üzere / vurdu. Dolayısı ile inşa edilmiş olup müşteri bekleyen firmaların evlerini satmaları zor. Bu arada şöyle veya böyle bu sektörün işlemez hale gelmesi bütün dünyanın başına dert olan ve de uzmanların Corona krizi sonrasında daha da artacağı yönünde fikren birleştikleri işsizlik sorununu menfi olarak etkileyeceği de ortada.
VE DE BİZ İNSANLAR:
Corona Virüs krizinin ardından nasıl bir insan topluluğu ortaya çıkacak? Ülkeler daha fazla birlik halinde mi hareket edecek yoksa yalıtıma mı ( izolasyon) yönelecek? Bu krizi ulusalcı yalıtımla mı yoksa uluslararası işbirliği ve dayanışma ile mi göğüsleyeceğiz? Ayrıca, tek tek ülkeler bazında krizi totaliter, merkezileşmiş kontrol ve denetim ile mi yoksa toplumsal dayanışma yoluyla mı aşacağız?
Financial Times gazetesinde yayımlanan bir makalede normalde üzerinde yıllarca düşünülüp alınan kararların bu süreçte bir gecede alındığını vurguluyordu. Bu tür durumlarda hem sağlık alanında hem de ekonomik olarak hükümetlerin güçlü ve bazen de radikal uygulamalara başvurmasından yana olduğunu ifade eden yazar normal dönemlerde bir ülke nüfusun yüzde 51’inin desteğini alarak yönetilebilir ama böylesi kriz ortamlarında siyasi iktidarlar herkesi temsil etmek ve herkese bakmak durumunda. .İşin zor tarafı da budur derken son yıllarda hükümetlerin milliyetçilik ve popülizm dalgasına kapılmasının toplumları iki düşman kampa böldüğünü ve bunun da insanları birbirinden nefret etme noktasına taşıdığını belirtiyor. Aynı yazar böylesi zorluklarla karşı karşıya iken yönetimlerin işbirliği ile bölünmüşlük ve uyuşmazlık arasında seçim yapma durumunda olduğunu belirtiyor. Evet, bu tercihi ülkeleri yöneten siyasilerin yapması gerektiği doğru. Bu süreçte yapılacak olan bu tür hatalar demokrasi ile yönetilen ülkelerde sandık başında karşılığını mutlak bulacaktır. Buna şüphe yok.
Evet, sanal medyalara bakıldığı zaman uygulamaların aleyhinde yapılan tenkitlerin kimlik bilgileri gizlenmeden yapıldığı görülüyor. İnsanların büyük bir kısmı bu tür yazıları okumaya bile korkarken bu gün çekinmeden tenkitlerini sıralamalarını nasıl izah etmek gerekir bilemiyorum. Hele bu tarz Rusya’da bile görülmekteyse Corona’ nın yukarıdaki öngörüleri benimseyen ve de belli bir noktada can tehlikesi ile karşılaşan / yaşayan insanları maruz kalacakları diğer tehlikelere karşı cesaretlendirdiğini değerlendirmek hatalı olur mu? Başka nasıl izah edilebilir ki? İnsanların kendilerini iyiden iyiye özgürleşmiş hissetmelerini doğal karşılamak gerekir. Zira cesaretin bir öncesinde yaşanmış olan duygu korkudur. Herhalde bu korku sınırını geçtikten sonra ise diğer korkularla yüzleşmenin hiçte zor olmadığının farkına varıyor insan. Dünya İnsanlarının muhtemel yeni formatının yöneticilerin hoşuna gitmeyeceği ortada.
TÜRKİYE’MİZ MEVCUT SOSYAL DOKUSU İLE BU KRİZDEN NASIL ÇIKACAK. Bu ortamda ülkemizin dünya ülkelerinin sorunlarından soyutlanması mümkün değil. Türkiye sosyal dokusu ile bu krizden nasıl çıkacak. Net değil. İşin karmaşık tarafı, toplumdaki yapı farklılığı ve toplumu oluşturan birey, aile, hükümet ve şirketlerin birbirlerinden çok farklı yapıya sahip olması. Uzmanlar "Tüm bu oluşumların yeniliklere farklı hızlarda adapte olabileceğini ifade ederken birlikte aynı anda hareket etme ( eş zamanlılık) alışkanlığında bulunmaları şu anda mevcut olan uyuşmazlıklara ( belki de artarak ) yol açmayı sürdüreceği görüşündeler. Bir şeyler değiştirmek isteyen insan, önce kendinden başlamalıdır. Evet, biz kendimizden başlamalıyız.
Bu noktada İnsanların kültür, eğitim ve ahlaki seviyeleri, ahlak anlayışları çok önemli. İnsanların "daha az hürmetkâr, egoist benmerkezci ve nefsine düşkün" hale geldiğini güncel yaşamımızda görmüyor muyuz? Corona’nın ilk günün de marketlerimizin halini düşünün. Kendimizden başkalarını düşünmedik hiç. Daha başka örneklerde sıralanabilir.
Netice olarak bu süreçte öncelikle küreselleşme, uluslararası tedarik zinciri, uluslararası havacılık ve konularla ilgili harekete geçme düzenlemelerinin de kökünden değişebileceği de değerlendirilmektedir. Tabii ki konu yalnız bunlarla bitmiyor. Başka bir ifade ile bunlar, geniş çaplı analizlere ihtiyaç duyulan alanların başında gelenler. Diğer yandan, evden internet üzerinden üretime katılma ve “uzaktan eğitim” konularının yakın geleceğin en önemli gündem başlıkları arasına gireceği anlaşılıyor. İnternet üzerinden evrende maliyetlerin düşürüldüğü üretim ortamlarına yönelik proje ve Ar-Ge çalışmalarının girişimcilerin-yatırımcıların mutlaka takip etmesi gerektiği bir döneme giriyoruz. İnternet üzerinden perakende satışa yönelik hizmetlerin çığ gibi büyüyeceği yeni iş dünyasında yaşamaya hazırlıklı olmalıyız.
Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Özlü 10 Nisan 2020 günü "Bu süreç ne kadar devam edecek?" şeklindeki soruyu cevaplarken dikkat çeken bir cevap verdi. Özlü, "Zaman vermek hoş olmuyor. İki üç haftalık süreç çok önemli. Evden çıkmayalım. Çin'de 2 ayda düşüş gözlendi. Türkiye o aşamaya gelmedi, yükselme dönemindeyiz. Bizde hızlı bir artış olduğu görülüyor. Alınan yeni önlemler faydalı olabilir. Uzun süre evde kalmaya hazır olun. Bu süreç biraz uzayabilir. Evde mutlu olmaya çalışın." dedi.
Kanaatimce yukarıda konu edilen varsayımların daha da değişeceği günler var önümüzde. Bu süreç öngörüleri daha ileri noktalara taşıyacaktır mutlak. Tüm İnsanlık için hayırlı olur inşallah.
Evet, hiç kimse değişime karşı değildir. Yeter ki ucu kendisine dokunmasın. Evet, bu söz, bu zihniyet de değiştirilmeli ve de kendimizden başlayacak bu değişim sürecini başlatmak için geç kalmamalıyız.
(*) Yazı Esinlenme ve Öz Düşünce Birleşimi ile oluşturulmuştur.
Yorumlar Tüm Yorumlar (47)