Bir fil zücaciye dükkânın içinde dönüp dururken ne var ne yoksa kıracaktır. Evet; muhtemeldir ki bu fil de bu şangur şungur sesler son bulsun ve bu durumdan kurtulsun istiyordur ama ne çare ki zücaciye dükkânında çuval ile un satılmıyor. Her yer kırılacak eşya dolu. Sağa dönse tabak, sola dönse bardak. Vazgeçtim çıkıyorum diyerek kapıya yönelse bile dükkân bitmiştir artık. Evet; konumuz şu ki; siyaseti simgelen bu fili bu dükkâna kim soktu?
KONUMUZ BELEDİYELERİN İCRAATLARI DEĞİL. YALNIZ ÇALIŞANLARI
Konumuz Belediyeler değil aslında. İcraatları hiç değil. Ana konumuz bu Belediyelerde uzun senelerdir görev yapanlar. Kimse konuyu başka yerlere çekmeğe çalışmasın boş yere. Bir yönetim gider diğeri gelir. Çalışanlar her zaman oradalar. Herhalde herkes bizimkiler gitmez diye düşünmemek gerektiğini anlamıştır. Umarım.
ÇALIŞANLAR BU DÖNEMDEKİ KADAR HİÇ POLİTİZE EDİLMEDİLER.
Şimdi sormanın zamanıdır bu gün kırılan dökülenin kabahati filde mi? Yoksa onu dükkanlara sokanlarda mı? Hazır fillerden açılmışken duruma ışık tutan bir söz daha var. “Filler tepinirken olan çimlere oluyor.”
2 nci İstanbul yerel seçimlerinden önce IBB binası önünde çalışanlar bir toplantı yaptı. Kim nasıl düşündü ki, şayet bu toplantıda çalışanlar şikâyetlerini, kuşkularını dile getirirlerse bunu televizyondan izleyen ve gazetelerde okuyan halkın seçimdeki muhtemel takdiri değişecektir Nasıl bir düşünceyse, topladılar çalışanları, verdiler Kazanasmaz’ın eline bir yazı, haydi bunu sen oku. Bahis konusu toplantının çalışanlarına bakış açılarını, onların ekmek parasını düşünüp düşünmedikleri hususunu net ve çıplak bir şekilde ortaya koymak dışında amaçlanana hiç bir faydası olmadı. Bu toplantıda ifade edilenler sonucu değiştirmedi. Olan yine her zaman ki gibi çimlere oldu. Oysaki o dönemin Belediye yöneticileri çalışanları bu politik mücadelenin dışında tutmalıydılar. Kendinden olanı, taraftarı olanları düşünmek böyle olur. Onları ateşe atarak değil. Tabii ki çalışanların ne denli politize edildiklerine ilişkin birçok örnek var.
BİRİSİ BAR BAR BAĞIRIYORDU AMA.
Bu gün ANKARA’da AKP İl Başkanlığında görevli bir yöneticinin yaptığı konuşmayı birkaç kez dinledim televizyonda. Konuşmanın yapısı çirkindi ve sonu tehditle bitiyordu. Mansur Yavaş Beyin Ankara Belediyesinde tensikat yapacağı duyumu üzerine yapmışlar bu konuşmayı. “Ankara’ yı ona dar ederiz” sözleri ile bitiyordu bağırması. Belli ki Filleri oralara sokanlardan biriydi. Mikrofon uzatılan yönetici bu konuşma daha sakin ve düzgün bir şekilde yapılsaydı insanlar söylenilenler içindeki haklılık argümanlarına bakıp, onun üzerinde düşünebilirlerdi. Başkalarının düşünmesine gerek yok, biz düşünürüz deniyorsa o da başka. Evet; bu durumda söylenebilecek en uygun söz “Kendisinden ve konusundan uzak kalmış kimseler çok bağırır.”
ANKARA VE İSTANBUL BELEDİYELERİ İLE İLGİLİ BİLİNENLER.
Özetle 1994 yılından 2019 yılı Mart ayı sonuna kadar başka bir deyişle 25 yıl 04 gün ANKARA’yı AKP’li Belediye Başkanları yönettiler. Melih beyin uzun süreli görevi istifası üzerine sonlanmıştı malum. 25 yılın 23’ünü Melih beyle geçirdi Ankaralılar.. Gelelim İSTANBUL’a Sn. Recep Tayyip Erdoğan 17 Mart 1994’ de İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olmuştu. 31 Mart 2019 tarihinde yapılan Yerel Seçimlere kadar Belediyemizi AKP yönetti.13 yılı Kadir Topbaş beyle geçti bu sürenin. İstanbul Belediye Başkanlığı için yapılan ilk ve ikinci seçim arasında Yönetim Kayyum’ a devredildi. Bu kısa süreyi dikkate almazsak İstanbul’u da 1994 yılından 2019 yılı Mart ayı sonuna kadar başka bir deyişle 25 yıl 04 gün AKP’li Belediye Başkanları yönetti diyebiliriz.
“25 YIL” SÖZÜ ESKİ ÇALIŞANLARA NE HATIRLATIR.
Hatırlarmısınız bilmem eskiden Erkek çalışanlar 25 sene de hanımlar ise 20 sene çalıştıktan sonra emekliliklerini talep edebilirlerdi. Nedeni ise emekli olabilmek için SSK’ na ödenmesi gereken primin ancak bu süre sonunda ödenmiş olurdu. Dolayısı ile mevzuatın değişmesine rağmen bu 25 sene halen unutulmamış ve zihinlerin bir köşesinde durmaktadır. Buradan şu konuya geçelim. Ankara ve İstanbul belediyelerinin AKP’li yönetimlere geçtiği dönemde işe girmiş olan çalışanlar şayet mevzuat değişmemiş olsaydı bu sıralarda emeklilik hakkını kazanmış olacaklardı.
Tabii hepsi değil ama büyük bir kısmı 25’e yakın sene geçirdiler o çatının altında. Sizce emekliliğine çok kısa süre kalmış b,ir çalışan macera arar mı? Ben eminim ki o topluluğun içinde ülkemizdeki her siyasi partiye gönül vermiş / sempatizanı olan veya siyasetle ilişkisi yalnız seçim dönemlerinde oy vermekle sınırlı olan kimseler var. AKP döneminde bir şekilde işe girdi ve uzun seneler çalıştı diye hepsi AKP’li değil. Kesin olan bir şey var ki çalışanların hepsi TC vatandaşı. Ben inanmak istiyorum ki muhalefet partisi mensubu Belediye Başkanlarının, yalnız işini yapan, çalışan Belediye personeli ile hiçbir işleri olmayacaktır. Eğer Belediyelerimizde arzu edilmeyen olaylar vuku bulmuş ise bunlar bahis konusu alt ve orta seviyedeki çalışanların destekleri ile şekillenmemiştir. Herhalde bundan kimsenin şüphesi yoktur. Dolayısı ile salt siyasi düşünceyle insanları, çalışanları tedirgin etmenin mantığı yok. CHP’li yönetimin de böyle bie tutuma girmeyecek kadar insan yapılı olduğuna eminim.
IBB’ DEN BİR SİMGE: MURAT KAZANASMAZ.
GAZETE HABERİ: Ekrem İmamoğlu'nu eleştiren Murat Kazanasmaz işinden oldu! İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin Saraçhane binası önünde 12 Haziran 2019'da bir bildiri okuyan ve Ekrem İmamoğlu'nun yüzlerce hizmet ve faaliyetini “israf” kavramına sıkıştırmasını kınayan bir konuşma yapan İBB Trafik Radyosu Koordinatörü Murat Kazanasmaz işten çıkarıldı. İşten çıkarmanın kendisine tebliğ edildiğini belirten Kazanasmaz “Olması gereken süreç işledi. İşten çıkarılmayı bekliyordum. Şaşırmadım. Ben hiçbir zaman siyasetin içinde olmadım ve bundan sonra da olmayı düşünmüyorum” dedi ve sustu. Oysaki ağzından her çıkanı zenginleştirerek yazmaya amade saygın basın kuruluşları beklemedeydi.
Haber bu. Gelelim Sn. İmamoğlu’nun kararına. Ben İmamoğlu’nu seviyor ve ondan çok şey bekliyorum.. Oyumu da ona verdiğimi söylemem kimseyi şaşırtmaz. Ancak doğru bulmadığım bir uygulamayı da tenkit etme hakkım var. Eğer böyle bir hakkın yok derseniz, tenkit ettiğimiz diğerlerine benzeriz. Bunu da istemeyiz tabii ki. İstanbul’ un bu kadar derdi arasında şimdi bunu yazmanın sırası mı diyeceklere ise peşin cevabım. Evet; haklısınız bunun sırası mıydı? İstanbul’un bu kadar derdi arasında ilk yapılması gerekenlerden birimiydi Murat Kazanasmaz’ın Belediyeden dışlanması. Başlıkta da ifade ettiğim üzere Murat Kazanasmaz yalnız bir simge. Eğer aynı durumda olan başkaları da varsa sözlerim onları da kapsar.
Farz edin ki yukarıdaki haber yerine gazetelerde aşağıda yer alan haberi okudunuz Evet; haber bu olsun. Bu haberin gerek çalışanlar ve gerekse hangi parti sempatizanı olursa olsun kamuoyu üzerinde yaratacağı müspet etkiyi düşünebiliyor musunuz? Ben Sn. İmamoğlu’nun danışmanı olsam kendisine ısrarla bunu önerirdim.
Haber şöyle başlasın birinci sayfada. “ İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanı İMAMOĞLU seçim öncesi IBB’ de tüm çalışanların önünde kendisi aleyhinde kaleme alınan konuşmayı yapan IBB çalışanı Murat Kazanamas’ı ofisinde ziyaret etti. Ve haber aşağıdaki gibi devam etsin.
GAZETEDE OKUYACAĞINIZ HABER İŞTE BU.
Evet; haber bu olsun. Eğer haber böyle olsaydı aynı haber ajansı acaba bunun dağıtımını yapar’ mıydı? Tabii ki yapmazdı. Varsın olsun. Hayal Kurmanın sağlığa bir zararı yok. Tekrar söylüyorum. Sn. Kazanasmaz’ ı tanımam. Resimlerini yeni gördüm. Sesine aşina biriyim. O kadar.
Ve de kendisi ile ilgili yapılan tasarrufu doğru bulmuyorum. Eski dönemin yöneticileri kızacaklardır ama Murat K.’ın konuşma yaptığı toplantıda ilk sıralarda bulunanların ( çeşitli gazetelerde neşredildi, internette şu anda da görebilirsiniz) bu toplantıya bilerek ve gönüllü olarak gelmedikleri zaten yüz hatlarından fazlası ile belli oluyordu. “ Bizim başımızı neden belaya sokuyorsunuz” der gibiydiler. Kaldı ki bunu açık açık söyleyenler de oldu.
THY’ DE NELER OLMUŞTU?
Türk Hava Yollarında işten atılanlarla ilgili ne zaman bir paragraf yazsam mevcudun yiğitleri hemen VPN’ e sarılıp “ Onların atılmayı hak ettiklerini, Türk Hava Yollarının sırtını dayayıp yatılacak bir yer olmadığını, atılanların şöyle böyle olduklarını” vb... sıralamayı alışkanlık haline getirdiler. Bu arada benimle ilgili görüşlerini de kendilerine yakıştırdıkları şekilde ortaya koymak gibi alışkanlıklarda edindiler.
THY’ de o dönemde yaşananlar ile bu gün Belediyelerde yaşananlar aynı değil. Evet; 2003 yılından bu yana THY çok şey gördü ve geçirdi. İlk on senede yanılmıyorsam peyderpey 11.000 ile 13.000 çalışan işten çıkartıldı. Şu anda bu miktarın ne kadar arttığını bilemiyorum. Yerlerine tabii ki yeni personel alımları yapıldı. Bu çalışanların içerisinde muhtemeldir ki şirketten uzaklaştırılmayı hak etmiş olanlar da vardır. Her toplulukta mutlak iyiler de var, kötülerde. Bu gün de vardır. Yarın da mutlak var olacaklardır.
Evet: THY’ de neler oldu? O dönemde THY’ de görevlendirilen tepe yöneticiler şirket çalışanlarına hepsi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı bunların ayırımını çalışan / çalışmayan, kurum yönetmeliklerine uyan / uymayan, İstihdam edildiği noktanın gerektirdiği şartlara haiz olan / olmayan vb.. yapacaklarına en kolay ve düz yolu tercih ettiler. Partili bir üst yetkiliye 2004 veya 2005 yılında bir sual yöneltmişti gazeteciler. Partilerinin özellikle kamu kurumlarında kadrolaşma çalışması yaptığından bahisle bu durumda iş barışının tesis edilip edilemeyeceği soruldu. Verilen cevap akıllara zarardı. “Onlarda iktidara gelince bizimkileri çıkartsınlar” Bunu birçok kimse izledi ama nedense ben yahu bunu siz duymadınız mı diye sorduğum zaman kimse hatırlamadı. İki kişi dışında. Ve de
THY’ den bu sözü hatırlayan kendi cılız makamı büyük bir çakma aslan çıktı ortaya ve de bu sözlerden kuvvet alarak “ ........Senesinde Türk Hava Yollarına 2003 yılından önce işe girmiş kimse kalmayacak” diyerek mevcut istihdama hangi gözle baktıklarını açıklıkla ortaya koymakta mahzur görmedi. Dediğini de çok büyük ölçüde gerçekleştirdi. Bu net ayırımcılığa ilaveten tayin, terfi ve yapılan atamalarda da aynı kıstasın kullanılması üzerine kısa bir sürede çalışanlar birbirine adeta düşman oldular ve de halen öyleler. Bizim çocuklar ve diğerleri.
ÜLKEDE İŞ BARIŞI NASIL TESİS EDİLECEK? EDİLEBİLİR Mİ?
Zor ama her partiden birileri içinde yalan dolan olmadan, birbirini suçlamadan bunu denemeli. Aslına bakarsanız bu konuda sözü geçen partilerin hiç biri pirüpak değil. Bu gün Sn. Cumhurbaşkanımız Belediye Başkanları ile yaptıkları toplantıda bu konudaki serzenişlerini ifade ettiler. Akşam haberlerinde ise MHP’ nin bir yetkilisi AKP’li bir belediyenin MHP’li çalışanları işten çıkartıldığından bahsediyordu. Başka bir parti olsa bizi bu kadar üzmezdi sözleri ile. .CHP’ de bu yok mu? Ülkenin en yetkili ağzından duydum. Varmış. Var da İmamoğlu’ nun aldığı ilk mazbatayı iade etmesini takiben ikinci seçimin sonuna kadar geçen iki ay yirmi üç günlük süre içinde işe alınan 2500 kişiyi çıkarttığını söylemeyi unuttular galiba. Konuşmada yalnız işten çıkartıp ekmekle oynuyorlar dedi. Bu sürede Kayyum olarak görev yapan İstanbul Valisi beyefendiye sormak gerek. Sahiden İstanbul Belediyesinin o sırada 2500 yeni çalışana ihtiyacı var mıydı? Bu ihtiyaç yeni mi, kendileri bu görevi üstlendiği zaman mı baş göstermişti? Yoksa nasıl olsa seçimi kaybedeceğiz. Yeni Yöneyim bunları hali ile işten çıkartır, bu da bizim elimizde koz olur, İşten adam çıkartıyorlar diye konuşur bunu menfi propaganda argümanı olarak kullanırız diye mi düşündüler? Öyle mi, böylemi bilemem ama züccaciye mağazasına siyaseti simgeleyen bu fili kimlerin soktuğu apaçık ortada.
Bunun dışında ben bu gün için CHP’li Belediyelerin insanları sebepsiz yere işten attığına inanmıyorum. İnanmıyorum zira hem kendi Genel Başkanlarının hem de hükümetin ve de iktidar partisinin yakın takibindeler. Yapılan işten uzaklaştırılmaların mutlak geçerli bir nedeni vardır. Ben olsam teker teker açıklardım. Tepki alırım veya almam ama bu konuda yapılan / yapılacak olan istismarın önüne nispeten geçmiş olurum.
Evet; ülkede işsizlik sürdükçe, başta olan siyasiler kendi taraftarlarını bir yerlere yerleştirmek isteyeceklerdir. Yaşadığımız bundan öte değil diye düşünmek istiyorum, kendimi buna zorluyorum ama bir türlü ikna edemiyorum. Konu galiba yalnız işsizlik değil. Görüyorum ki siyasiler ülkeyi yönetirken bu gün yanlarında olanları aynı çizgide ve aynı noktada muhafaza edebilmek için gayret sarf ediyorlar. Başka bir düşünceleri yok. Belki, başta oturmak / oturabilmek için başka çareleri de yok gibi.
“ Yönetime talip olmadan önce toplumu ıslah etmek ve kaba zorbalık metodu yerine eğitim ve ikna metodunu benimsemek gerekir.”
Yorumlar Tüm Yorumlar (46)