Evet, har hafta okur sayımın sistemli bir şekilde azalmasına neden olan yazılardan biri ile daha çıkıyorum karşınıza. Hani hep söyleriz ya, “efendim ahlaki çöküş bizi bu durumlara getirdi.”Acaba hangi ahlaktan bahsediyoruz.?
İnsanların ahlaka uygun davranışların amacı hakkında yöneltilen soruya filozoflar farklı cevaplar vermişlerdir. Ahlâkın amacını mutluluk - haz olarak açıklayan filozoflardan Epiküros hazcı ahlakın savunuculuğunu yaparken mutluluğun yaşamdan haz alabilmek olduğunu söyler. Haz, en yüksek iyidir. Ancak bu haz duyusal bir haz olmayıp, ruhun huzura kavuşmasıdır. “Fayda”yı ön plana çıkartan filozoflara göre mutluluk, insanın tutkularına engel olması, toplumun çıkarının kişisel çıkarlardan üstün tutulması olarak ifade edilmiştir. Kant’a göre ise ahlâki eylemin amacı mutluluk değil “ödev” olmalıdır. Ödev, iyiye kavuşmak için uygulanması şart olan eylemlerdir.
Peki; İnsan Neye Karşı Ahlaklıdır? Bu suali cevaplarken dört tür ahlaktan söz edilebilir: Tabii ki bunları açarak maddeleri çoğaltmakta tabii ki mümkün. Ahlak Felsefesi (Etik) ders notlarından esinlenerek paragraf girişindeki sualimi sizler için özet ile
1) Dine karşı ahlak: Dinin belirlediği kurallara uymak esastır. Kutsallara saygılı olmak gibi.
2) Doğaya karşı ahlak: İnsanın doğaya tepkilerinde kendini gösterir. Doğal varlıkları korumak gibi.
3) Bireysel ahlak: Bireylerin kendi öz güvenine karşı bakışında söz konusudur. Kimsenin haberi olmadığı halde çektiği kopya için, “kendimden utanıyorum” diyen birinin bu ifadesi, kendine karşı ahlaki durumunu ifade etmektedir.
4)Toplumsal ahlak: İnsanın diğer insanlarla ilişkilerinde ortaya çıkar. Başkalarının iyi niyetini kötüye kullanma örneklemesini da olduğu gibi.
Bahsettiğimiz birçok kötü olayın alt yapısını oluşturduğunu düşündüğümüz ahlaki çöküşümüzün hangi unsurlara karşı olan davranışlarımızdan kaynaklandığına bir göz atalım. Kişisel olarak görüşüm odur ki, Dine Karşı Ahlakın gerekliliklerini yerine getirmeyen bir toplumuz. Veyahut bir kısmımız bu gereklilikleri yerine getirmiyor diyelim. Bu konuda hiç kimse ile aynı fikirde olmam şart değil. Zira herkes kendi dinini kendi içinde yaşar. Ancak dinin vazettiği doğruluk, dürüstlük vb.. kurallara pek meraklı olmadığımız da ortada. Kişisel menfaati birçok şeyin üzerinde tutan bir topluluk olduk. Doğaya Karşı Ahlaki tutumumuzu her gün gazetelerde okuyoruz. Onu katletmek için üstün bir gayret sarf ediyoruz. Bireysel Ahlak konusunda herkes kendi vicdanı ile karşı karşıya. Ve de kimsenin bu konuda itirafta bulunmasını beklemek hayal. O zaman bu konuda gerektiği şekilde ahlaklı mıyız diyeceğiz? Gülesim geldi. Toplumsal Ahlakın en önemli unsuru olan insani ilişkilerimizin de ne durumda olduğunu herkes biliyor, ama konuşmuyor. İşyerlerindeki çirkinlik ötesi hatalarımız Bireysel Ve Toplumsal Ahlak maddelerini en hafif deyimi ile zedeliyor, hatta ters yüz ediyor. Yine işyerindeki bir takım yanlışlarımız ki bunlar dinimizin kurallarına da tamamı ile ters olup bu maddeyi zedelerken Dine Karşı Ahlak maddesini de alt üst ediyoruz. Bunu benim kadar herkesin bildiğine eminim, kul hakkı yemek, insan ayırmak vb..vb..Tüm bunları teker tekler açıp detaylandırmak, yaşamımızdan örnekler vererek görüşü kuvvetlendirmek tabii ki mümkün. Mümkün ama gereksiz, zira bilinenin tekrarının ötesinde bir fayda sağlamaz.
Hani Japonlar bir senede yolda, orada burada buldukları yaklaşık 35 Milyon Doları polise teslim etmiş ya, ondan geldi aklıma. Aşağıdaki fıkra. Japonların bu davranışı Toplumsal Ahlakın mı yoksa Bireysel Ahlakın mı bir tezahürü? .”Küçük Salamon, okuldan iki gözü iki çeşme olarak ağlayarak dönmüştü. O sırada evde olan babası neden ağladığını sordu. Salamon ağlamayı sürdürerek cevapladı babasını “ Öğretmen ahlak nedir diye sordu bilemedim ve bana sıfır verdi” Babası onu “ iyi etmiş, öğreneydin diyerek cevaplar ve devam eder. “Mesela mağazaya bir müşteri geldi. Alış verişinden sonra mağazadan ayrıldı. Baktık ki cüzdanını unutmuş. İşte ahlak bu noktada başlar. Bu cüzdanı ne yapacağım? Yalnız kendime mi saklayacağım, yoksa ortağımla mı paylaşacağım”.
Ahlak kişilerin davranışlarının bir bütünüdür şeklindeki tarifleme hatalı bir yaklaşım değil. Yukarıda saydığımız dört unsuru birbirinden ayıran çok çok ince bir çizgi var aralarında. Bizde ahlak mefhumu terbiye ile karıştırılabiliyor ve de özellikle dinin ayrılmaz bir parçası olarak mütalaa ediliyor ki, bundan da dinin istismarının ahlaki bir sorun olduğunu çıkartmak zor değil.
Üç, dört dernek var. Ahlaki konularda üyelerini ve yaptıkları duyurularla geneli bilgilendirme uğraşını benimsemiş. Allah eksikliklerini göstermesin. En son olarak İGİAD’ın ( Türkiye İktisadi Girişim ve İş Ahlakı Derneği ) 22 Kasım 2018 tarihinde konuya ilişkin olarak düzenlediği bir panelin basın duyurusu geçti elime. Özetlemeyi becerebilirsem konumuza açıklık getirmek açısından sizlerle onu paylaşmak isterim. Hem konumuza açıklık getirmek, İGİAD’ı tanımak hem de dernek üyelerinin bu konudaki yaklaşımlarını öğrenmek açısından mutlak faydalı olacaktır.
“IGİAD Başkanı Ayhan Karahan, 15 yıl önce kurulan derneğin iş ahlakı konusunda iş dünyası ile STK’ları bir araya getirme gayreti içinde olduğunu dile getirdi. Ahlak çalışmaları içinde yer alan önemli konulardan birisinin iş ahlakı olduğunu ifade eden Karahan, “Bugünlerde her zamankilerden daha fazla ihtiyaç duymamıza rağmen iş ahlakı konusunda bilgi, politika üreten kurum ve kuruluşların sayısı çok azdır. Özellikle ekonomik krizin ahlaki boyutuna vurgu yapan Karahan, “Halen yaşamakta olduğumuz ekonomik krizin sebeplerine baktığımızda krize girmemizin ana sebeplerinden biri olarak iş dünyasının iş ahlakı ilkelerinde eksik kaldığı görülmektedir. Krize karşı iş dünyasının aldığı tedbirlere baktığımızda da yine iş ahlakından yoksun olduğumuz görülmektedir. İş dünyasının karşılaştığı krizde ilk tedbir olarak konkordato ilanı için sıraya girmesi; borç ötelemeyi çözüm olarak görmesi, fahiş fiyat artışları ve stokçuluk yapması iş ahlakından ne kadar uzak kaldığımızı göstermektedir. Kocaeli Ticaret Odası Başkan Vekili Hüseyin Gezer özellikle ahlaki yozlaşma vurgu yaparak, “Küreselleşen dünyada yozlaşma, haksızlık, aldatma hak yeme hat safhaya gelmiştir. Kurulan ekonomik sistemin bizim sistem olmadığı, faizin yoğun yaşandığı bir ticari yaşam oluştu. Tüm bunlar aslında ahlakın ticari hayatımızda olmadığının bir göstergesidir” dedi.
Kocaeli Vali Yardımcısı Osman Ekşi ahlaki düzenin eğitimle olabileceğini söylerken konuşmalarında “Günlük hayatımızda çok sık kullandığımız bir kelime “ahlak”. Ahlak konusunda gerçekten de büyük problemlerimiz var. Bu işin temeli eğitime dayandığı da bir gerçek sözleri ile ülkemizin eğitim sorununa da dokunmuş oldu.
AHLAK OLMADAN BİR YERE VARAMAYIZ
Ahlak’ın ne denli önemli olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Abdullah Kahraman: “İman ancak eylemle birleştiğinde ahlak denen meyveyi verir ve bir şey ifade eder. Eğer iman, ilim, ahlak ve amel bir araya gelmemişse istediğimiz kadar konuşalım/yazalım bir anlamı olmayacaktır. Farkındalık ve ahlak denen meseleyi iman ve ibadet kadar önemsemiyoruz ve ne işe yaradığını bilmiyoruz. Ahlak olmadan ibadet etsek bir yere varabileceğimize inanıyoruz ama değil. Ahlak denilen şeyi söylemden eyleme, sözden fiile, görüntüden kalbe nakşetmeden bir yere varamayız. İslam alimleri ahlakı tanımlarken insan nefsinin, ruhunun, zihninin öyle bir grubudur ki yerleşik hale gelmiştir. Düşünüp taşınmaya gerek kalmadan lazım olduğunda hemen ortaya çıkar. Örneğin günümüzün sorunlarında birisi stok yapayım mı yapmayayım mı sorunu ahlak ile çözülür.
Hz. Peygamber’in en önemli özelliği ahlaktır. Peygamberimiz ahlak Peygamberidir. Peygamberimiz ile Yahudiler arasındaki en önemli çatışma ahlaka dayalı iktisadi çatışma olmuştur. Yahudi tüccarlar piyasayı ellerinden tutabilmek için üreticiyi pazara sokmazlardı. Köylüyü pazara sokmadan onlardan ucuza alıp pahalıya satarlardı. Peygamberimiz bakıyor ki pazarda sıkıntı var ve bu tür ticari ahlaksızlıkları hemen yasakladı. Çünkü haram lokmanın kaynağı pazardır, haram bir lokma sizi ve sizin çevrenizi de zehirler. Peygamberimizde hemen alternatif bir pazar kuruyor ve en büyük düşmanını karşısına almış oluyor. Bir süre sonra Peygamberimiz çarşı pazarı kontrol ederken kalitesiz malı alta koyup kaliteler ile göz boyayanları görüyor ve çok önemli bir söz söylüyor “Bizi Aldatan Bizden Değildir “diyor. Birçok ülke ahlaklı Müslüman tüccarlar vesilesi ile Müslüman oluyor. Ahlaksızlığımız İslam’ımıza zarar veriyorsa hem dinimize hem inançlarımıza hem insanlarımıza ihanet ediyoruz demektir bundan dolayı Allah’a sığınıyoruz” dedi.
ÇALIŞMA AHLAKININ YÜKSEK OLDUĞU TOPLUMLARDA GELİŞMİŞLİK VE REFAH YÜKSELECEKTİR
İş ahlakı zafiyetleri ve ahilik teşkilat yapısına değinen Zihni Yılmaz konuşmalarında: “Ahlak insanın yaratılışından itibaren en önemli meselelerinden biri olmuştur. Ahlak eğitim ve göreneklerle geliştirilebilir. Ahlak kavramının içinde yaşadığı topluma göre binlerce tanıtımı yapılmakla beraber yazılı ve emredici özelliği olmayan ahali tarafından kabul görmüş kurallar bütünü şeklindedir. Yüce dinimize göre tefecilik en büyük ahlaksızlıklardan biri olarak kabul edilir. Ahilik kurumu yaklaşık bin yıldır Anadolu’daki İslam medeniyetinin sosyal, ekonomik, dini, ahlaki, kültürel ve politik hayatında önemli bir fonksiyon ifa etmiştir. Günümüzde kar maksimizasyonuna odaklanan kimi işletmelerin kural tanımaz uygulamaları toplumdaki tüm kesimlerin zarar görmesine sebebiyet vermektedir. Bu yüzden günümüz insanımızın özellikle işletmelerin ahilik ilkelerinden örnek alacağı çok şey olacaktır.
GELELİM BİZİM SEKTÖRÜN BAZI İNSANLARININ DİN VE AHLAK ANLAYIŞINA.
Evet; yazıyı bu konu ile bağlayacaktım. Baktım ki yazı yükünü almış zaten. Vuruş sayısını çok aşmışım. Bir de bizim ortama ilişkin anlatımın hayli uzun süreceğini dikkate alırsak, bu hafta sektörümüzü ve de bu konuyu köşemde misafir etmem mümkün değil.
(Technology, Entertainment, Design)
TED ilk olarak 1984 yılında (adını aldığı) Teknoloji, Eğlence ve Tasarım konularını bir araya getirmek amacıyla düzenlenen bir konferans olarak hayata geçirildi. Yıllar içinde kapsamı genişletilerek sürekli daha büyük bir azimle çalışıldı. Şimdi hangi alanda çalışırlarsa çalışsınlar dünyanın en iyi düşünürlerini ve icracılarını bir araya getirmeye çabalıyorlar. Bütün bilgiler birbirine bağlıdır ve TED, farklı alanlara ait önemli düşünce biçimlerini keşfedip kendi yaşamınıza ve iş hayatınıza uyarlayabileceğiniz bir merkez haline geldi. Çoğu katılımcı için sonuç: enfes, beklenmedik bağlantılar, olağandışı görüşler ve güçlü bir ilham kaynağı.
TEDx ise “paylaşmaya değer fikirlerin dile getirildiği yerel bir programdır. TED, “Paylaşmaya Değer Fikirler” anlayışıyla, kişiler ve organizasyonların TED benzeri kendi yerel etkinliklerini yapabilmeleri için TEDx’ i yaratmıştır. TEDx ismindeki “x” bağımsız organize edilen TED etkinlikleri anlamına gelmektedir.
Pazartesi günleri normal yaşamımıza ve iş yaşamımıza uyarlayabileceğimiz, paylaşmaya değer faydalı konularla ilgili bir veya iki adet TEDx veya TED konuşmasının linkini sizlere sunacağım. Beğenmeniz halinde merak duyacak bir iki hafta sonra İnternetten sizi ilgilendiren konuları bizzat seçerek izleyebileceksiniz. Benim de bu görevim sonlanmış olacak. Okuyacak İki kişi kazansak oda kar.
Yorumlar Tüm Yorumlar (11)