Bu hafta köşemde THY Emekli Başmüfettişi Bilal Yıldız’ı konuk ediyorum. THY nin son olağan Genel Kurulunda, THY YK Başkanı Ahmet Bolat’ın, “Buraya sadece şahsi meselelerinizi getiriyorsunuz. Biraz da sizin bilgi birikiminizden yararlanalım. Takip ettiğiniz ve bildiğiniz konulardaki değerlendirme ve çözüm önerilerinizden de faydalanmak isteriz.” şeklinde dile getirdiği siteminden sonra Bilal Bey durumdan kendisine vazife çıkarmış ve aşağıdaki güncel konuyu ele almış.
RAMAK KALA OLAYLARI VE PİLOTLARI MUTSUZ EDEN KONULAR
Öncelikle sektör mensubu olmayan okurlar için “ramak kala olay” kavramını açıklayalım isterseniz. Türkçe sözlükte: İşyerinde meydana gelen ve çalışanı, işyeri ya da iş donanımını zarara uğratma potansiyeli olduğu halde zarara uğratmayan olaylar “ramak kala olay” olarak tanımlanıyor. Günlük hayatta ise “az kalsın, kıl payı veya son anda” kelimeleriyle anlatmaya başladığımız olayları da “ramak kala” olarak tanımlamak mümkün.
Yapılan güvenilir bir ulaşım araştırmasına göre en güvenli seyahat aracı uçak. Bir yıl içinde ticari uçuşlarda taşınan toplam 2.84 milyar yolcunun sadece 373'ü bir kazada hayatını kaybetmiş. Buna göre uçakla seyahatte ölme riski 7,6 milyonda bir olarak hesaplanmış.
Ekim 2020’ de konu ile ilgili bir araştırmadan alınan sonuç da farklı değil. Yaşandığı zaman tüm medyada duyurulsa da aslında yolcu uçağı kazaları oldukça nadirdir. Bu kazalar o kadar nadirdir ki; havayolu seyahati, en güvenilir ulaşım şekli nedir sorusuna verilebilecek en iyi cevaptır. Alınan her milyar milde yalnızca 0.006 ölüm oranına sahip uçaklar yine de yolcuların en çok korktuğu ulaşım şekli olmaya devam etmekte. Bunun sebebi uçak kazaları nadir olduğu için, yaşandığı takdirde medyada daha çok yer verilmesidir. Aslında havayolları kullanıldığında ölüm riski 45 milyon uçuşta 1 olarak hesaplanmıştır.
Bu güvenilirliği sağlayan birkaç faktör vardır. Örneğin, uçaklar havalanmadan önce oldukça kapsamlı bir kontrolden geçerler. Uçaktaki her şey en ufak kusurlara kadar analiz edilir. Güvenlik sistemleri ise sürekli geliştirilmektedir. Her hava aracının birkaç adet örtüşen sistemi bulunmaktadır. Yani sistemlerden biri çalışmayı bıraksa bile görevini diğeri hemen yerine getirebilir. Örneğin motorlardan birinde arıza yaşansa bile uçak yine de güvenli bir şekilde kalkış ve iniş yapabilir. Bunlar da uçakları en güvenilir ulaşım aracı yapmaktadır.
Bu girizgahtan sonra; bu yazının muhatabının bir uçak şirketi veya şirketin bir ünitesi değil, doğrudan havayolu şirketlerinin üst yönetimler olduğunu belirtmekte fayda var. Bu nedenle kazaya ramak kala olayları çok önemli. Ancak, bu konuya değinirken, elbette amacımız bazı gazetecilerin yaptığı gibi konuyu olduğundan fazla abartmak ve birçoğu olağan sayılan ramak kala durumlarını,“ FLAŞ-FLAŞ: Yine ucuz atlatıldı. Kazaya ramak kaldı!” gibi ifadelerle açıklamak değil. Çünkü böyle bir yöntemin ve kullanılacak bu tür ifadelerin insanları havacılıktan soğutması, bazı insanlarda zaten var olan uçma korkusunu derinleştirmesi gibi bir sonuca yol açması olası. Diğer yandan, zaten ilgili ünitelerce düzenli olarak üst yönetimlere raporlanan ve mutlaka şirket içinde kalması gereken ramak kala raporlarını bu yazıda örneklendirmek gibi bir amacımız da yok. Bu nedenle ve öncelikle yukarıdaki üç paragrafla yazıya başlamayı uygun buldum Formun ÜstüFormun Altı
HER RAMAK KALA OLAYI HAVAYOLU İÇİN BİR EĞİTİM İHTİYACI İKAZIDIR.
Allah korusun. Muhtemel bir uçak kaza veya kırımının ne denli ucuz atlatılırsa atlatılsın çok ciddi maliyetlere yol açtığını yaşayan ve bilen havacılık yöneticileri ve uzmanlarının gelişmiş“havacılık emniyet yönetimi sistemleriyle bu tür kazaları büyük bir titizlikle ve dikkatle takip ettiklerinden eminiz. Yer-apron kazaları dâhil, ramak kala olaylarında pilotların ve diğer personelin sahip oldukları emniyet ve raporlama kültürü, kuşkusuz daha önemli.
Tam bu noktada yaşanan her ramak kala olayının da tam ve doğru raporlanmamış olabileceğini dikkate almak gerekiyor. Çünkü ramak kala olayına sebebiyet verenlerile sonrasında raporlamayı yapanlar genellikle aynı kişiler oluyorlar. Bu nedenle, raporlara tam ve doğru bir şekilde yansıtılanların yanı sıra yansıtılmayan bir çok ramak kala olayının gerçekleştiğini de söyleyenler var. Hani bir söz var ya, kabahat samur kürk olsa kimse omzuna atmazmış. İşte o hesap.
Bu güne kadar yapılan hata türlerinden yola çıkıldığında, kastedilen emniyet ve raporlama kültürünün ne denli önemli olduğunu anlamak mümkün. Bu konuyu internette araştırırken, denetimlerde gözlemlenen hata türlerinin yüzdelerini ortaya koyan bir ankete rastladım. Bir hava yolu şirketinde yapılan denetimlere dayanılarak yapıldığı belirtilen ankette, kokpit ekibi tarafından yapılan ve en sıklıkla rastlanan hata türünün, %54’lük oranıyla bilinçsiz ve/veya kasıtlı olarak kaidelere uymama hatası olduğu yazıyordu.Esasen bu bana oldukça abartılı geldi. Bu nedeni sırasıyla yöntemsel (%29), iletişimsel (%6) ve eylemsel karar hataları (%6) ile yeterlilik (%5) hataları takip ediyormuş.
Başka bir ifadeyle, uçağı ve dolayısıyla canımızı teslim ettiğimiz pilotların eğitim durumu, tecrübesi, emniyet bilinç kültürü seviyesi ve sağlık durumu tabii ki çok önemli. Eskiler bu hassasiyetlerin de ötesine giderek, “Pilotun sağlıklı ve dinlenmiş olması yetmez, uçuş öncesinde kafasının da rahat olması lazım” derlerdi. Bunu bir pilot şımarıklığı olarak algılayanlar da olabilir tabi. Ama şahsen ben böyle algılamıyorum. Aklı başında olan hiçbir sivil havacılık mensubu da bunu böyle algılamaz.
Ve de asıl meseleye, yani yazının asıl konusuna geliyorum. “Evet, THY pilotunun kafası rahat değilmiş” diyorum ve herhangi bir önem sıralaması yapmaksızın, sadece bana intikal eden sebeplerini, muhatapları için aşağıda sıralıyorum.
BU SIKINTILARI PİLOTLARIN KAFASINDAN SİLMEK GEREK.
Ücret Zamları:
Ücretlere yapılan son zamlardan başlayalım. Bildiğiniz üzere THY’de, Mart 2020 de resmen başlayan Corona Salgını nedeniyle ülke çapında alınan tedbirler kapsamında, yetkili işçi sendikası Hava-İş ile mutabakat sağlanarak, 01.09.2020 tarihinden itibaren personel ücretlerinden indirim yapılmıştı. En fazla indirim pilot ücretlerinde yapılmış (%50) kabin personeli için bu oran %35 diğer personel için de %30 oranında kesinti olarak belirlenmişti. Daha sonra peyderpey yapılan %10, % 15 lik iyileştirmeler ve yüzde 60 oranındaki ücret artımı ile birlikte bütün ücretlere aynı oranda artış uygulanmış oldu. Bu durumda başlangıçta daha fazla fedakârlık yaparak ücretlerinin yarısından feragat eden pilotların ücretlerine diğer personelin ücretlerine kıyasla daha az iyileştirme yapıldığından, Personele eşit uygulama yapılmadığı anlamına gelen bu tasarruf, doğal olarak pilotlarda memnuniyetsizliğe yol açmış durumda.
Emeklilik Konusu:
Özellikle kıdemli pilotların rahatsızlık duydukları husus ise emeklilikleri konusundan kaynaklanıyor. THY deki kıdemli pilotların bir kısmının askeri kökenli olduklarını biliyoruz. Askeri görevleri sonlanıp THY’ de uçmaya başlayınca, Emekli Sandığına bağlı olan bu pilotların bir kısmı kendi istekleri ile SSK yı tercih etmişlerdi. Daha sonra, çalışan personel açısından daha az pirim kesintisi yapılması ve sağlık imkânlarının daha iyi olması nedeniyle 2000’li yılların başlarında sağlanan geçiş kolaylığı fırsatından faydalanarak birçoğu Emekli Sandığına geçmişler. Geri kalanlar ise ancak gelinen bu günkü noktada SGK emeklilerine kıyasla oldukça düşük emekli maaşı alacaklarını gördükleri için prim farkını ödeyerek önceki statülerine geçmeleri gerektiğini düşünüyorlar. Esasen sigorta mevzuatı da en fazla prim yatırılan kurumun seçilmesine izin veriyor. Kaptan Pilotlar kendilerine bu tercih hakkının verilmesi gerektiğini düşünüyorlar.
Eğitim Borçları:
THY’nin sağladığı eğitim ve iş imkânlarıyla mesleğe adım atan. Pilotların da kafaları rahat değil. Temel eğitim almak ve sonrasında çalıştırılmak üzere istihdam edilen II. Pilot adayları ile yapılan sözleşmelerdeki eğitim bedeli borçlanmaları EURO para birimi üzerinden yapıldığı için, son iki yılda yüzde yüzden fazla artan kur nedeniyle borçlu II.pilotlar ciddi olarak mali sıkıntıya düşmüş durumdalar. Şirketten gönderilen/ayrılan pilotlar nedeniyle, THY nin söz konusu eğitim bedellerini tahsil edemediği ve bu alacakların tahsili için icra takibi başlattığı bir sürü dava da cabası. Ahmet Bolat Bey toplam rakamın 90 milyon Euro civarında olduğunu ve bu sorunu çözmek için mevcut borçları TL ye çevirerek peşin ödemede indirim ve kredi kullandırma formülleri üzerinde çalıştıklarını söylemişti.
Esasen pilot borçlarının TL ye çevrilmesi konusu, bir tercih olmaktan ziyade kanuni bir zorunluluktan kaynaklanıyor.. Türk Parasının Kıymetinin Korunmasına ilişkin 32 Sayılı Kararda Değişiklik yapan 12 Eylül 2018 Tarih, 85 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesine göre bu borçların 2 Ocak 2018 tarihi itibarı ile TL ye çevrilmiş ve aylık TÜFE artışları oranında güncelleştirilmiş olması gerekiyor. Son Genel Kurul toplantısında bu kanuni zorunluluğun ödeme güçlüğü içine düşmüş olan genç pilotlar için adil bir çözüm olacağı ifade edilmişti. Evet, sadece kıdemli pilotların değil, II. Pilotların da kafalarının rahat olması gerekiyor.
Bazı Eğitim Şikâyetleri:
Sadece eğitimin bedeli değil, kendisi de şikâyet konusu. Bu hususta kaptan pilotlar 2. koltukta oturan Pilotlardan şikâyetçiler. II. Pilotların tecrübesizliğinden ve yetersizliğinden dem vuran bu eleştiriler, korona salgını döneminde, evlerde alınan on-line eğitimlerle fiili uçuşlara ilişkin bazı iddialarla gerekçelendirilmekte. Bir de Uçuş Eğitim Başkanlığı’ndaki eğitmen pilotların 20-25 yıla varan çok uzun sürelerde hocalık yapıyor olmaları nedeniyle, sürmenaj olduklarına ilişkin değerlendirmeler var. Bir görüşe göre bu eğitici kadroların düzenli olarak değiştirilmesi, hatta kıdemli bir pilotun en fazla 5 yıl hocalık yapması daha uygun olabileceği ifade ediliyor. Ama dediğimiz gibi bunlar sadece iddia. Geçmişte yaşadığımız elim Hollanda kazasındaki Kaptan Pilot- II. Pilot koordinasyonsuzluğu ya da uyumsuzluğu bu eleştirilerin dayandırıldığı değerlendirmelere örnek olarak gösteriliyor.
Ekip Planlamadan Şikâyetler:
Son iki yıldaki kapasite azalması nedeniyle pilot sayısında meydana gelen azalışın kolaylıkla ikame edilemiyor olması nedeniyle artık giderek artan uçuş performansına ayak uydurmak için ekip planlamada yapılan zorlayıcı uygulamalar da rahatsızlık konusu. İddialara göre ekip planlamanın bu sıkıntıyı aşabilmek için, sürekli uçuş limitlerini zorladığı belirtiliyor.Uzun menzilli uçuşlarda 4 pilot yerine 3 pilot ataması yapılması da ayrı bir konu..Hatta bir hafta öncesinden kesinleştirilip bildirilmesi gereken ekip planlamaları bazen son güne kadar değiştirilebiliyormuş.. Yıllara inhisar eden tecrübeleri neticesinde tespit edilen uçuş ve dinlenme limitlerinin sürekli zorlanmasının, ekiplerde ciddi yorgunluğa yol açtığını tahmin etmek zor değil elbette. Yani pilotun sadece kafasının değil, vücudunun da yorgun olduğunu söylemek, mümkün bu durumda.
Limitlerin Aşılması:
Son olarak, IATA/SHGM prosedürlerinde belirlenen limitlere göre planlanan uçuş görev sürelerinin, işin tabiatı gereği operasyonel, teknik vb diğer nedenlerle uzadığı; daha net bir ifadeyle, fiili uçuş görevi sürelerinin planlanan süreleri aştığı durumlarda sorumlu kaptan inisiyatifiyle yapılan fazla çalışmalardan da şikayet edildiğini belirtmem gerek..Edinilen bilgiye göre “Hold Item” olarak bilinen bu gibi durumlarda, SHGM den alınan izinle “Sorumlu Kaptan İnisiyatifi Kullanma” mecburiyetinin de kaldırılmış.olduğu üzerinde durulan konulardan biri.
Bana düşen THY Yönetimin ve THY Kurumsal Emniyet Başkanlığının bu konulara dikkatini bir kez daha çekmekten öte değil. Türk Hava Yollarımıza emniyetli uçuşlar diliyorum.
Yorumlar Tüm Yorumlar (84)