Yukarıda hemen reklam bandının altında Hintli düşünürün bir sözü var. Belki dikkatinizden kaçar diye yazının içine de alıyorum. Her kuruluşta bu sözün doğruluğunu kanıtlayan o kadar yaşanmış mevcut ki. Kim anlatmıştı, kimin yaşanmışıydı hatırlamıyorum. Eğer okuyorsa bu benim hikâyem diyecektir.
Ne demiş Hintli, düşünür? “ İşini sev, zamanında ve doğru yap, çok çalış. Ama İş yerine körü körüne bağlanma. Zira iş yerinin sana ne kadar bağlı kalacağını bilemezsin.”
BİR YAŞANMIŞ: O gün, izinliydi ve de doğum günüydü. Eşi ve çocuğu ile vakit geçirecekti. Akşamüzeri çıkıp biraz dolaşıp, ailece dışarıda yiyecekleri bir akşam yemeğinden sonra eve dönmeyi planlamışlardı. Öğlene doğru iş yerinden bir telefon aldı. Saat 16’ da ofiste kendisini bekliyorlardı. Gitmesi gerekliydi. Büyük bir ihtimalle arkadaşları ofiste onun için bir doğum günü toplantısı hazırlamışlardı. Tabii ki hoşuna da gitmişti. Kaç senedir uyum içinde çalışıyorlardı hep birlikte. Aldığı teşekkürlerde arkadaşlarının da payı vardı kuşkusuz. Ona şirketi bu denli sevdiren de arkadaşları değilmiydi? Tıraş oldu, kravatını taktı ve şık giyinmeğe çalıştı. Eşini ve çocuğunu öperek ayrıldı evden. Babalarının doğum gününün hatırlanmasına onlarda çok sevinmişlerdi. Şirketin kapısından girerken, bu yuvada kaç senesinin geçtiğini düşündü. THY’ de çalışırken evlenmiş ve çocuğu dünyaya gelmişti. Bu yuvaya teşekkür borçlu olduğunu düşündü. Her gün, bu manevi borcunu çalışması ile ödeme gayretindeydi.. Ofise gidince şaşırdı. Doğum günü için hiçbir hazırlık yoktu toplantı salonunda. Üstelik arkadaşları utanırcasına gözlerini kaçırıyorlardı ondan. Anlayamadı. Bir ünite çalışanı kendisinin İnsan Kaynakları Ünitesi tarafından çağırıldığı bilgisini verdi. O ünite tarafından özellikle izin gününde çağırılmanın pek hayra alamet olmadığını düşündü. Ve de düşündüğü çıktı. Şirketi, sevgili şirketi onunla mevcut iş sözleşmesini sonlandırmıştı. Tebliğ ettiler. Tek kelime konuşmadan imzaladı belgeyi. Apron kartını teslim etti ve eşine ve çocuğuna ne söyleyeceğini düşünerek sendeleyen adımlarla sıkıntılı bir yaşama doğru ilerledi.
Y VE Z KUŞAĞININ ÖZELLİKLERİ
Malum günümüzün gençleri X, Y ve Z kuşağı olarak anılıyorlar. Y nesli, 1980-1999 arası doğanlardır. Y neslinin en yaşlısı 33, en genci ise 14 yaşındadır. Kuşaklar arası farklılığın en çok hissedildiği nesil özelliği taşırlar. Çünkü onlar bağımsız olmayı seviyorlar, özgürlüklerine düşkünler ve iş yaşamlarında da farklılar. Belirlenen mesai saatleri arasında çalışmayı sevmiyorlar. Bu yüzden, iş saatinden ziyade işe odaklanmaları gerekiyor. Bu durumda Y ve Z kuşağı mensubu olan çalışanları yaptıkları işin bir parçası haline getirmek / getirebilmek önemli. Bu da gösteriyor ki onları yönetecek olan insanların, bu kuşağın mensuplarından daha üstün vasıflara sahip olmaları gerekir. “Y” neslinin örgütsel bağlılıkları az ve çok fazla iş değiştirdikleri de istatistiklerden anlaşılıyor. Çalışılan kurumu mesaileri karşılığında kendilerine ücret ödeyen bir mekanizma olarak görüyorlar. Başka bir deyişle çalıştıkları işyerlerine karşı aidiyet duygusu hissetmiyorlar. Bir an önce yönetici olmak ya da kendi özel işlerini kurmak istiyorlar. Onlar, iş hayatını sadece yaşamlarını sürdürebilmek için değil, daha rahat para kazanmak ve harcamak için istiyorlar. Değişik bir anlatımla ise ( Uzm. Psikolog Semra EVRİM ) Y nesli, çok farklı kişisel özellikler taşımakta ve özellikle üniversitelerden yeni mezun olanları kapsamaktadır. Y neslinin uyumsuz olduğu, kendisinden farklı düşünenleri acımasızca eleştiri yağmuruna tuttuğu da bir gerçek. Bu durum aşırı bireyci olmasından ve otorite tanımamasından kaynaklanıyor. Bu nesil kural tanımıyor. Ülke nüfusumuzun %35’ini oluşturdukları söyleniyor. Yakın bir gelecekte bütünü ile iş yaşamına atılacak olan Z kuşağı ise nüfusumuzun % 23’ ü. Bu kuşağın mensupları milenyum kuşağı, İndigo çocuklar gibi farklı isimlerle de anılıyor.. En yaşlısı 35, en genci 16 yaşında olan Y kuşağı genellikle çekirdek ailelerde yetişmişlerdir, ilgi odağı olmaya alışmış olan bu bireylerin hayattan beklentileri de çok yüksek. Kabaca dörtte birinin ebeveynlerinden en az biri üniversite mezunudur, aralarında boşanmış ebeveyne sahip olanlar da neredeyse üçte bir oranındadır. Kendilerini beğenirler, kendilerine fazla güvenirler, bireyci ve girişimcidirler. Çok çalışmaktan hoşlanmazlar ama çoğu daha iş hayatına atılır atılmaz en üst mevkilere gelmeyi hedeflerler. Sosyal medya hayranı kişiler olduklarını söyleyebiliriz.
BİR THY YAŞANMIŞI: Hepsi şirkete ve işine bağlıydı. Kimi yurt dışında kimi ise ülkenin değişik yerlerinde uzun senelerdir şirkete hizmet veriyorlardı. Yönetim değişikliği Türk Hava Yolları çalışanlarına pek uğurlu gelmemişti. Aslında tensikat lafı bir kez çıkmaya görsün. Sonunda mutlak dedikodunun hakikate dönüştüğünü görmek kaçınılmazdı. Ve de öyle oldu. Nedenini kimse anlamadı. Aslında anlamaya çalışmanın bir anlamı da yoktu. İstihdamı politika yönlendirmeğe başlamıştı. Ben Türk Havayollarından daha önce ayrıldığım için tam olarak hatırlamıyorum ama yanılmıyorsam 350 kişilik bir liste çıkmıştı ortaya. Yönetim çalışanların istifa etmelerini istiyor ve bunun içinde dereyi geçene kadar istihdamlarını sürdürdüğü iki, üç eski yöneticiyi personelin istifa etmesi konusunda ikna etmek için kullanıyorlardı.. Belki de o dönemlerde THY Yönetimi grup halinde insanı işten çıkartmış görünmek istemiyordu. Sonuçta şu veya bu şekilde 350 çalışan isten uzaklaştırıldı. Bir anlamda şirketin hafızası silinmişti. Bu personel işle ilişkili olmayan bir nedenle şirketten uzaklaştırılmayı bekliyorlar mıydı? Ülkenin gidişatından ötürü bir şeyler olacağını tahmin etmemeleri imkânsızdı. Ancak insanoğlu kötü olan hiçbir şeyi kendisine yakıştırmaz ya.
Z KUŞAĞI GELECEĞE NELER KATAR?
Z kuşağı hoşgörüyle yaklaşıldığında, iş hayatının ve toplumun dinamiklerini olumlu yönde değiştirebilecekleri ve bulunduğu konumlara artı değer katabilir. Bu noktada eğitimcilerin veya şirketteki yöneticilerin, Z kuşağındakilerin hızına yetişme baskısından uzak durması, diğer kişilerle bu kuşağın uyumlu çalışması yönünde stratejiler geliştirmesi gerekir. İş hayatında bu kuşağın yenilikçi bakış açısı ve analitik zekaları, şirket politikasına paralel olarak geliştirilebilir. Bu durum, hem şirketin hem de bu kuşağa mensup kişilerin iş hayatındaki yükselişi için altın değerindedir. İşte eski tecrübeli kişiler ile yeni kuşak arasındaki dengenin sağlanması, iş koşullarının kişilerin durumlarına özel olarak düzenlenmesi fark yaratacaktır. Klasik eğitim ortamları onlar için uygun görünmüyor. Z kuşağı çocukları araştırmayı, bilgiyi çeşitli kaynaklardan aldıktan sonra, sunum yapmayı seviyorlar. Türkiye nüfusunun % 18’ ini oluşturmakta olan ve daha sonra doğacakları da düşünerek bu nesil için eğitim alanında köklü değişikliklere gidilmesi şart gibi görünüyor.
BİR YHY YAŞANMIŞI: 20 Temmuz 2016 günü THY Yönetimi 211 çalışanının iş akdinin feshedildiğini aşağıdaki bülten ile duyurdu. "Türk Hava Yolları çalışanı 211 kişinin iş akitlerinin sonlandırılmasına karar verilmiştir. 22.07.2016 tarihi itibariyle gerçekleştirilen mezkûr iş akitlerinin feshedilmesi gerekçeleri arasında; işletmesel gereklilik, verimsizlik, performans yetersizliği ve de ülkemizin ve şirketimizin güvenliği ve çıkarlarına ters düşecek her türlü tutum ve davranışlar kapsamında FETÖ yapılanmasına müzahir olmak yer almaktadır. Türk Hava Yolları, gerçekleşen darbe girişimi sonrasında tüm aile fertleri ile birlikte ve de kahraman milletimizin bir parçası olarak, planlanan hain kurguyu bertaraf etmede ve demokrasinin korunması hususunda üzerine düşen sorumluluğu her şartta yerine getirmeye devam edecektir.” Çok talihsiz, düşüncesizce yapılmış bir açıklamaydı. Ne bunu yazanlar ne de bu işlemi yapanlar bu duyuru ile çalışanları ne duruma düşüreceklerini düşünmemişlerdi. Peki, sizce bu personel çalıştıkları sırada İş yerinin kendilerine ne kadar bağlı kalacağını düşünmüşler miydi? Onu bilemem, Muhtemelen de hayır. Ancak böyle bir yakıştırmanın yağlı kara gibi üzerlerine sürüleceğini hiç düşünmemiş oldukları mutlak. Allaha şükür ki bu gruba dâhil olan çalışanların büyük bir kısmı Türk Hava Yollarını mahkemeye verdi ve kazandı. Bunu takiben THY’nin müracaatı üzerine konu Yargıtay’a götürüldü. Yargıtay da yerel mahkemelerin kararını onayladı. Tabii ki THY bu personelin işe iadesini kabul etmedi ve mahkemenin öngördüğü tazminatı ödeyerek konuyu noktaladı. Bu arada 3 kişiyi şirkete geri aldıkları da söylentiler arasında. Evet; bu çalışanlar iş sözleşmelerinin iptalinden bir gün önce bile işverenin kendilerinden vazgeçtiğinin farkında değildiler.
ÖRNEKLEMELERDEKİ ÇALIŞANLAR Y VE Z KUŞAĞINDAN OLSALARDI?
Z kuşağı şu anda sahnelerimizde rol almış değil. Belki bir iki istisna dışında. Şu anda aşağıdaki tabloda özellikleri kırmızı zemin üzerine yazılmış olan Y kuşağı var iş yaşamında. Okuyorum ve de görüyorum ki, bu kuşağın genel özellikleri sektörümüzde görev yapan çalışanların gözle görünen özellikleri çakışmıyor. Bundan da çıkartılması gereken; özelliklerin şahsın yetiştirilme tarzına ve muhitine, tahsiline, aile yapısına vb. değişkenlik arz ediyor. Özelliklerine ve değerlerine bakıldığı takdirde, sektörümüzdeki Y kuşağı temsilcilerinin eleştirici olmadıkları, her türlü otoriteyi rahatlıkla kabul ettikleri ve bağımsızlıklarına fazla düşkün olmadıkları görülüyor. Bu arada sadakat duygularının kuşağın genel özelliklerinin tersine kuvvetli olduğu hususunu net bir şekilde görülebilmesi mümkün.
Evet; örneklemelerde anlatılan yaşanmışların insanları kuşağın tüm vasıflarına sahip olan bireyler olsaydı eminim ki bir kısmı şirketlerinden kendi arzuları ile ayrılmış olurlardı. Zira bu gruba mantıken yakın biri olarak çalıştıkları şirketin değerleri ile, kendi değerleri arasında bulunan bariz farkı hazmetmelerinin mümkün olmadığına inanmaktayım.
Yorumlar Tüm Yorumlar (11)