Sibernetik, yepyeni bir bilim olarak ortaya çıktığı zaman, sosyal bilimciler, bu yeni ilimin, kendi alanlarına pek etkisi olamayacağını düşünmüşlerdi. Sibernetik, sinir sisteminin işleyişini makinelerde de uygulamaya çalışan bir yeni "sistem" olarak görülüyordu. Bu "Yeni Sistem" üzerinde çalışanlar, belki "Makinelerde yeni Yönetim Durumları" sağlayabilirlerdi. Fakat sosyal bilimlere herhangi bir etkisi ve yararı olmayacağı kanısına varmışlardı.
Oysa Sibernetik, 1943 yılında, "Yeni Bir Bilim" olarak ortaya çıktıktan kısa bir süre sonra, beklenilmeyen aşamalara ulaşıvermişti. Teknik bilimlerde "Bilgisayar Teknolojisi", "Elektronik Beyin Modelleri", "Çeşitli Otomasyon Sistemleri" hızla gelişerek Biyoloji bilimleri alanına atlayıvermişti. "Biyo-Sibernetik", "Medikal-Sibernetik, "Psiko-Sibernetik", "Biyo Feed-Back" .. v.b. adlarla, yeni bilimsel çalışma alanları kuruluvermişti. Biyoloji bilimlerindeki bu aşama, öylesine teknik yapıya ulaştı ki, "Elektronik Tanı Makineleri", "Elektronik Tedavi Makineleri" ve "Elektronik Hemşire" makineleri yapımına gelindi. Buradan da Sosyal Bilimler alanına atlayan Sibernetik, "Sosyo-Sibernetik", "Yönetimde-Sibernetik", "Hukuksal-Sibernetik" adları ile öylesine büyük gelişmeler gösterdi ki "Yargı Makineleri" ve "Elektronik Karar" yapımına kadar ulaşıldı.
Böylesine büyük bir çalışma ve bilimsel gelişmenin, toplumsal yapısını da değiştireceğini gören bilginler, Sibernetik’in, tüm "Sosyo-Teknik Uygulaması”na bir ad bulmakta gecikmediler. Bu durumu, bir tek kelime ile "Sibernasyon" olarak tanımladılar. Çok iyi bildiğiniz gibi, bu kelimeyi İngilizce "Cybernation" almanca ise "Kybernation" olarak yazmaktadırlar. Gerçi, bu durumu belirtmek üzere daha önceleri "Otomasyon" ve "Komputerizasyon" kelimeleri kullanılmaya başlanmıştı. Ancak, yetersiz kaldığı görülmüştü. Çünkü "Otomasyon", makinelerde, kendi kendilerine yapılan "Otomatik Kontrol" ve "Otomatik Yönetim" anlamlarına geliyordu. "Komputerizasyon ise, bütün çalışma sistemlerinin “Kompüterlerle Düzenlenmesi" anlamına geliyordu. "Sibernasyon" ise, bütün bu "Otomasyon" ve "Komputerizasyon" işlemlerinin "Sibernetik Yöntemlerle Değerlendirilmesi ve Yönetimi" demek oluyordu. Bir bakıma da "Gelecekteki Toplum Düzeni"nin nasıl olacağını ve "Ne Çeşit Bir Yönetim Sistemi"nin uygulanacağını işaret ediyordu. İşte, bütün bu nedenlerle "Sibernasyon" adı, daha uygun görüldü. Bu kelime, öylesine yerleşti ki, birçok Sibernetik bilgini, kitaplarında, ayrıca bir "Sibernasyon" bölümü ve başlığı altında, bu konuda çalışmaları belirtmeye çalışmaktadırlar.
Birçok ekonomik uğraşıların, birinci ve ikinci derecede değil de üçüncü ve dördüncü derecede etken olmasının sonucu olarak iş firmaları, artık gelişmenin ana kaynağı olmaktan çıkmıştır. Gelir ve ek ödeneklerde, etkili bir taban vardır ve "Verim", göze alınacak en önemli etken değildir. Çünkü üç ile otuz yıllık sosyal değişim’e uygun, "Zamanı İki Misline Çıkarma" ve "Dünya Toplumu" için, ortak bir teknolojik çalışma olan "Yaygınlaşmış Sibernasyon" vardır".
Bu satırlardan açıkça görülmektedir ki, "Sibernasyon" konusunda "Yaygınlaşmış Bir Çalışma”ya girişilmiştir. Bu kadar yaygın bir çalışmaya geçilmesinin nedeni, "Gelecekteki Toplum"un, teknolojik yönden gelişmesine uygun olarak, ekonomik, politik, biyolojik ve sağlık yönünden de uyumunu sağlayacak önlemlerin alınabilmesi içindir. Böylesine geniş bir çalışmaya girişebilmek için, her şeyden önce, klasik görüşlerin terk edilmesi gerekmektedir. Çünkü konu: "Dünya Nüfusu”nun, gelecekteki yaşamının "Teknolojik Koşullara Uygun Bir Biçimde Sürdürülmesi"dir. Sibernetikçi bilgin ve teknisyenler, gelişen Yeryüzü Koşulları hakkında süregelen "Bilgi Alış-Verişi”ne uygun olarak “Gelecekteki Yaşantı için Gerekli Yönetim ve Ayarlamalar”ı belirlemeye uğraşmaktadırlar.
Bütün bu endişeler ve eleştiriler yanı sıra Sibernetikçiler ve Elektronikçiler, “Sibernasyon Çağı”nın gerekli kıldığı çalışmaları sürdürmektedirler. Geleceğin “Sibernetik Dünyası”nı ve “Sibernetik Toplum Yaşantısını” çizmeye çalışmaktadırlar.
Bu dünya şöyle öngörülmüştür;
Bütün Dünya Uluslarının donatım ve silahlı kuvvetlerinin kontrolünü elinde tutan “Çoğalmış Birleşmiş Milletler Çarkı” AUNT (Augmented United Nations With Teeth), tek bir merkezden tüm dünya için “Bilgi Alış-Verişi” ve “Değerlendirme” sistemi, dünyanın her bir köşesinden gelen delegeler ile günlük çalışmaları yönetmekte. AUNT delegelerinin her ırk ve din’den gelen altı milyar insanın yasal hakları da dahil her an, herhangi bir madde üzerinde oy kullanabilecekleri teknik olanakları ile yeryüzünde bilinen “En Demokratik Hükümet” olduğu varsayılmakta. Gerektiğinde oylamaya altı milyar insanın katılabilmesi de anlık bir iş.
- / -
1967-1975 seneleri arasında yazılmış makalelerden derleme bu tanıtıcı satırları kırk sene sonra okuyan bizler bile inanmakta zorlanmaktayız. (Bilim ve Teknik Sayı.122 Ocak 1978, Çeviri Dr. Toygar Akman).
Böyle bir düzen şu an için “teknik” olarak mevcut.
Dünya borsaları bu veriler üzerine çalışıyor.
Yiyecek ve maden borsaları, stoklar ile artıyor ve eksiliyor.
Her kes “fişlenmiş” ve elektronik olarak gizlilik kalmamış.
Yeni diye sunulan her ortam ve makine, insan hatasını engelleyici düzenlerle sunulmakta. Hala doğaya en zararlı varlık olan insanın kullanımına sunulan tüm bu imkânlar, yine açık ya da gizli, ona (kendine) karşı korumalarla donatılmış.
Eğitim de bu kapsamın içerisinde.
Kullanıcı için yetenek öngörülmemiş ya da istenmiyor.
Gelecekte ne sendika ne de grev’e gerek kalmayacak.
İnsanlara gerektiğinden fazlası öğretilmeyecek.
Tıpkı ilk kişiliksiz kalite uygulamasını yapan Frederick Winslow Taylor gibi sadece çıkış değerlendirmesi ile “kal” – “git” seçmeleri.
Meslek ve meslektaş kavramını da ortadan kaldıracak uygulamalar, yığınların “iş” ile ilgili yeterlilikleri üzerinden değerlendirilip, tıpkı robot-insan sınırında “işçi” üretimi hedeflenmekte.
Yaşam daha basit, iş daha basit, işçi daha basit, insan daha basit.
Adım adım gittiğimiz yol bu.
Allah sonumuzu hayr eyleye.
Sevgiler
Yorumlar