20 Ekim 2025, Pazartesi
Servet BAŞOL
Servet BAŞOL [email protected]

Mektup



Atatürk’ün İnönü’ye yazdığı o mektup:

30 Ekim 1923 sabahı Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk başbakanı İsmet İnönü’ne şöyle yazdı:

“Sevgili paşam, Cumhuriyet’in ilk başbakanı olarak seni düşünüyorum. Dur, hiç itiraz etme. Niye seni seçtiğimi şimdi anlayacaksın.

Bizi yine büyük bir savaş bekliyor. Durumumuzun bir bölümünü Cephe Komutanı ve Lozan Baş Delegesi olarak elbette biliyorsun. Büyük devletlerin bu sefil duruma bakarak, kısa zamanda pes edeceğimizi sandıklarını Lozan dönüşü sen bize anlattın.

Ben sana şimdi bildiğinden daha da acıklı olan genel durumu özetleyeceğim.

Bize geri, borçlu, hastalıklı bir vatan miras kaldı. Yoksul bir köylü devletiyiz.

Dört mevsim kullanılabilir karayollarımız yok denecek kadar az. 4.000 km. kadar demiryolu var. Bir metresi bile bizim değil. Üstelik yetersiz. Ülkenin kuzeyini güneyine, batısını doğusuna bağlamamız, vatanın bütünlüğünü sağlamamız şart. Denizciliğimiz acınacak durumda.

Köylümüzü topraklandırmalı, ihtiyacı olan bir çift öküz ile bir saban vererek çiftçi yapmalıyız. Doğudaki aşiret, bey, ağa, şeyh düzeni Cumhuriyet’le de insanlıkla da bağdaşmaz. Bu durumu düzeltmeli, halkı kurtarmalıyız.

Her yerde tefeciler halkı eziyor. Güya tarım ülkesiyiz ama ekmeklik unumuzun çoğunu dışarıdan getirtiyoruz. Sığır vebası hayvancılığımızı öldürüyor.

Doktor sayımız 337, sağlık memuru 434, ebe sayısı 136. Pek az şehirde eczane var. Salgın hastalıklar insanlarımızı kırıyor. Üç milyon insanımız trahomlu. Sıtma, tifüs, verem, frengi, tifo salgın halinde. Bit ciddi sorun. Nüfusumuzun yarısı hasta. Bebek ölüm oranı %60’ı geçiyor.

Nüfusun yüzde 80’i kırsal bölgede yaşıyor. Bunun önemli bölümü göçebe.

Telefon, motor, makine yok. Sanayi ürünlerini dışarıdan alıyoruz. Kiremiti bile ithal ediyoruz. Elektrik yalnız İstanbul ve İzmir’in bazı semtlerinde var.

Düşmanın yaktığı köy sayısı 830. Yanan bina sayısı 114.408. Ülkeyi neredeyse yeniden kurmamız gerekiyor. Yunanistan’dan gelen göçmen sayısı da 400 bini geçecek. İktisadi hayatımız da eğitim durumumuz da içler acısı. İktisatçımız da çok az. Zorunlu okuma yaşındaki çocukların ancak dörtte birini okutabiliyoruz. Halkın eğitimi hiç çözülmemiş. Oysa Cumhuriyet’in insan malzemesini hazırlamalı, namus cephesini güçlendirmeliyiz. Kültür eserleri kaçırılmış, kaçırılmaya devam ediliyor. Raporlarda daha ayrıntılı, daha acı bilgiler var. Bunları Bakanlara ve parti yönetim kuruluna da ver. Genel durumu tam bilsinler.

Bütçemiz, gelirimiz yetersiz. İktisadi çıkmazdan kurtulmak için geliştirdiğim bir düşüncem var. Bu düşünceyi günü gelince konuşuruz. Hedefimiz milli iktisat, bağımsızlığın sürekli olması için iktisadi bağımsızlık temel ilkemiz olmalı. Osmanlı bu gerçeği geç fark etti. Fark ettiği zaman çok geç kalmıştı. Cumhuriyet’e uygun bir anayasaya gerek var. Bu zor durumdan nasıl çıkılabileceğini gösteren ne bir örnek var önümüzde ne de bir deney.

Ama yılmamak, ucuz, geçici çarelerle yetinmemek, halkı kurtarmak için sorunları çözmek, kalkınmak, ilerlemek, milli egemenliğe dayalı, uygar ve özgür bir toplum oluşturmak, yüzyılımızın düzeyine yetişmek, kısacası çağdaşlaşmak, bu büyük ideali tam olarak başarmak zorundayız.

Bu ana kadar bu ideali koruyarak geldik. Bundan sonra daha hızlı yürümek zorundayız. Bunun için gerekli yöntemi, yolu birlikte arayıp bulacağız. Yoksul ve esir ülkelere örnek olacağız. Kaderin bizim kuşağımıza yüklediği kutsal bir görev bu. Bu büyük görevin ağırlığını ve onurunu seninle paylaşmak istedim.

Allah yardımcımız olsun!”

(Mektup, Turgut Özakman’ın yazmış olduğu ‘Cumhuriyet: Türk Mucizesi 2’ kitabından alınmıştır.)

 

Yıl 1927, Okuma-yazma bilenlerin yüzdesi Kadın %4, Erkek %17.4, Genel %10.7

I. Dünya Savaşı öncesinde Fransız Katoliklerinin İstanbul dışında Osmanlı topraklarında dağılımı şu şekilde olmuştur: Okul Sayısı, Öğrenci Sayısı (Yaklaşık)

Mersin 5, 1650; Sivas 1, 200; Tokat 1, 130; Amasya 2, 280; Şebinkarahisar 2, 300; Kayseri 1, 600; Adana 1, 200; Beyrut 7, 1710; Sayda 8, 1305; Lübnan 10, 1630; Havran 4, 210;

  Toplam 42 okul, 8255 öğrenci.

1914 yılına gelindiğinde Osmanlı Devleti'ndeki Fransız okullarının sayısı yaklaşık olarak 500 civarındaydı ve bu okullarda 59.414 öğrenci eğitim görüyordu

Fransiskenlerin Mersin, Tarsus, Samsun, Trabzon, Harput, Malatya, Diyarbakır ve Mardin yörelerinde toplam 735 öğrencinin okuduğu hemşire okulları vardı.

Beyrut 2, 150; Kadıköy 1, 30; Diyarbakır 1, 140; Harput 3, 100; Malatya 2, 60; Mardin 2, 60; Mersin 3, 145; Urfa 1, 50;

  Toplam 15 okul, 735 öğrenci.

Bu okulların çoğu Ermeni Milleti için açılmıştır. 1854 senesinde ABD’de 20, 1870’de ise 70 Ermeni vardır. 1880 sonlarında ise bu sayı 1800’e erişmiştir. Bunların çoğu erkek ve Osmanlı topraklarından (%40’ı Mamuret-ul-Aziz’den / Harput’dan) Evangelist misyonerler tarafından getirilen işçi Ermenilerdir.

1820 ile 1898 arası göç eden Ermeni nüfusu 4000 civarıdır.

1890’larda Osmanlıdan göç eden Ermeni nüfüsu 12,000’den fazladır.

ABD Göçmen Ofisi tarafından verilen bilgiye göre 1899-1917 arası ABD’ye göç eden Ermenilerin sayısı 54,057’dir ve bunların 46,474’ü Osmanlı’dan gelenlerdir.

Avrupa’nın ekonomi ve sanayide güçlenerek yenidünyanın bu konuda geri kalması, elbette yeni kıtaya esnaf ve zanaatkârların göçmemesinden dolayıdır.

Osmanlı sülalesi içerisinde annesi, üvey annesi ve hocalarının da değişik yabancı kökenli olduğu göz önüne alındığında II.Mehmed’in 6-7 dil bilip konuşuyor olması doğaldır. Her bir yabancı dil, yabancı bir kültür demek olduğundan içinde bulunduğu ortamı çok çeşitli şekilde değerlendirebilme şansı vermektedir ve II. Mehmed, bu şansı iyi kullanarak doğru ve akılcı bir tespit yapıp hepimizin hatırladığı bir ahitname çıkarır (sözverir);

“Canınız, malınız, her şeyiniz benim teminatım altındadır”.

Bu fermanı hepimiz biliriz ama kimse Konstantiniyye’nin fethinden sonraki ikinci fermanı duymamıştır bile;

“Ben ki Emir-i azam Sultan Murad'ın oğlu, Padişah-ı muazzam ve Emir-i azam Sultan Mehmed Hanım,

Yeri ve göğü yaratanın namına, büyük Peygamberimiz Muhammed namına biz Müslümanların inanmış olduğumuz Sebu'l-Mesani namına, Allah'ın yüz yirmi dört bin peygamberi namına, büyük babamın ve babamın ruhuna, oğullarımızın namına, kuşandığım kılıç aşkına yemin ederim ki, şehrin Katolik Archontlar tarafından Bab-ı Hümayunumuza mebus olan Archontlar ve Senyör Pallavicino ve Senyör Marki Drifango ve tercüman Nikola Pelazoni tarafından gerçekleştirilen istek üzerine, bugün hükümet idareme boyun eğdiklerinden bütün memleketlerimde görüldüğü üzere, Galata ahalisine kanunlarını ve serbestliklerini bırakıyorum. Binaenaleyh, Galata surları yıkılacak ise de mallarını, evlerini, dükkânlarını, bağlarını, değirmenlerini, gemi ve sandallarını, ticaretlerini eş ve çocuklarını istedikleri gibi idare etmek üzere muhafaza edeceklerdir. Ticaret mallarını memleketimin her tarafında satabilirler. Denizde ve karada serbestçe seyahat edebilirler. Hiçbir gümrüğe, hiçbir angaryaya tabi olmayacaklardır. Ancak itaatim altında bulunan diğer memleketlerde olduğu gibi, vergi ile mükellef olacaklar. Bu kanunlar ve adetler bugünden itibaren ve ebedi olarak devam edecektir. Ben onları kendi şahsım gibi himaye ve müdafaa edeceğim. Oturdukları beldede kilise ve ibadetlerini muhafaza edebilecekler. Ancak çan çalmak yasaktır. Kiliselerini camiye çevirmeyeceğim, fakat yeniden kilise inşa etmeyecekler. Tüccarlar serbestçe davranarak, ticaretle meşgul olabilirler. Yeniçeri sınıfına katmak üzere evlatlarını almayacağım. Dinimizi kabul etmeleri için asla hiçbir zorlama görmeyeceklerdir. Galata ahalisine vaat ederim ki, kendilerini bir köle sıfatı ile idare etmeyeceğim. Evlerinde ne yeniçeriler ne de esirler iskân edilmeyecektir. İşlerini görmek için içlerinden birini intihap edeceklerdir.

Archonte ve kahyalar rencide edilmeyecektir. Tarafımızdan yazılan bu fermanda yazıldığı üzere, vergi vermek şartıyla gidip gelmekte özgür olacaklardır."

Fatih Sultan Mehmet Han Sani

(Hilkati Alemin 6961 ci ve hicretin 857 senesi Cemaziyel evvel evahirinde yazılmıştır.1453)

Fatih, şehrin ticaret merkezi olan Galata’dan kaçmış olan Rumların ve Cenevizlilerin dönmesini bu ferman ile sağladı. Sanatkâr ve zanaatkârlara şehri yeniden inşa ve ekonomide üretimi yeniden canlandırmak için ihtiyaç vardı. Fatih’in İstanbul’u alan topları, Kırklareli’nin Demirköy mevkiinde Urbain yahut Ulah isimli bir Macar mühendise döktürdüğünü hatırlayalım.

Tarihten ibret alan ABD, Fatih Sultan Mehmet’in yukarıdaki fermanı ile yaptıklarının önemini anlamış ve Osmanlıda sanatkâr ve zanaatkârların hemen tümünün Ermeni olmasını da göz ardı etmemiştir. Açılan okulların sayısı bu yöntemin ne derecede uygulandığının bir kanıtıdır.

ABCFM misyonerleri, misyonerlik faaliyetlerine başlamadan önce hareket alanında halkın demografik, sosyal, kültürel ve etnik dağılımını halkın moral durumunu belirliyorlar, hangi konularda ne gibi eksikleri bulunduğunu ölçüyorlardı.

Misyonerlik faaliyetlerini yeni başladığı zamanlarda eşleriyle birlikte Beyrut’a yerleşen William Goodell ve Isaac Bird, çok hızlı bir şekilde çalışmaya başlamışlar ve bölge dillerini çok iyi çözmüşlerdi. Onları başarılı kılansa bir okul açmaları ve iki Ermeni din adamını Protestan’ laştırmaları oldu (Ermeniler aslen Ortodoks/Gregoryen’dırlar). Diyanisos Karabet ve Kirkor Vartabet, Amerikalı misyonerlere Ermenice dersleri verirken Protestanlığın cazibesinden kurtulamamışlardı. 19. yüzyılda da Osmanlı Devleti’nde bulunan misyonerlerin pek çoğu iyi yetişmiş, bilgili insanlardır.

William Goodel (1792–1867), William G. Schauffler (1789–1883) ve Elias Riggs (1810-1901) Osmanlı Devleti'nde faaliyet göstermiş en önemli Amerikalı misyonerler arasındadır.

Neden Harf Devrimi; https://www.servetbasol.com/Articles/Ucuyorum/APH-2244.htm

Milletlerin hasletleri vardır. Almanların II. Dünya Savaşı sonrası kalkınmalarında, Alman Disiplini yanısıra Türklerin el becerilerini de yok sayamayız. Alman disiplini ile Türklerin pratik zekaları mucizeler yaratmıştır.

Atatürk’ün şu hedefini herkes ciddiye alsaydı kim bilir neler yapar, nerelerde olurduk;

“Hedefimiz ulusal ekonomi,

Bağımsızlığın sürekli olması için ekonomik bağımsızlık, temel ilkemiz olmalı.”

https://servetbasol.com

Mektup

Yorumlar

Bu haber için henüz yorum gönderilmedi.

Yorum Gönder

Kalan karakter 1000