İnternete girip bakarsanız veya kitapları karıştırırsanız “yönetici kime denir ” ile ilgili birçok anlatım göreceksiniz. Yöneticilerin bu unvanı hak ederek üst pozisyonlara geldiğini kabul edelim. Bu noktadan hareketle en basit anlatım en güzeli gibi geliyor bana. “ İyi yönetici birlikte çalıştığı insanlara olduklarından daha iyi olduklarını düşündürme marifetine sahip, onları kendilerini daha iyi görmeğe zorlayan ve de kendisinden daha fazla faydalanılmasını sağlayan kimsedir.” Evet, şimdi etrafınıza bir bakın. Bu tarife uygun kaç yöneticiniz var?
YÖNETİCİLİK ZOR BİR ZANAAT.
Evet; bir yöneticinin tüm birlikte çalıştığı insanları mutlu edebilmesi mümkün değil. Zaman içerisinde mutsuz olanlar “ hakkımı yedi vb. suçlamalarla “ ortaya çıkıyorlar. Yöneticinin yaptıkları bazı uygulamalar kimine göre yanlış kimine göre ise doğru. Bu takdirin orta noktası yok maalesef. Bu da mesleğin en kötü yanı bence.
İŞE VE ŞİRKETE BAĞLILIKTA YÖNETİCİLER EN ÖNEMLİ FAKTÖR.
Evet; çalışanlar açısından şirkete bağlılık duygusunun gelişmesinde yöneticiler en önemli faktör. İşverenler bağlılık duygusunun kuvvetlenmesindeki en önemli faktör olarak “ Departman Müdürlerini görüyorlar. Haklılar zira İnsan Kaynakları ünitelerinin yöneticiler patronların istediği her uygulamayı “ kılıfına uydurarak” yapmayı görev telakki etmeleri bu üniteleri ve yöneticilerini çalışandan kopartmış durumda. Bazı şirketlerde çalışanlar açısından yaşanan tüm olumsuzlukların arkasında bu ünitenin bulunduğuna inanılıyor ve hatta bu ünite çıkışlı hiç bir uygulamaya çalışanlar sıcak ve samimi olarak yaklaşamıyor.
BEĞENMEYEN GİDER SÖZÜ YALNIZ İŞÇİLER İÇİN Mİ?
Siz zannediyor musunuz ki, çalışanlara söylenilen “istemeyen gider” sözü yöneticilere söylenmiyor. Onlar içinde aynı şeyler geçerli. Onlara da bunu söyleyen veya ihsas eden bir üstleri var. Üstelik bir yöneticinin kendi kararı ile şirketten ayrılması işçi veya memur arkadaşların ayrılmasından haliyle daha zor. Zira unvanlar yükseldikçe iş bulmak daha büyük sorun. Kaldı ki; asgari ücretten vazgeçmek hadi neyse de, yönetici maaşını bırakıp arkayı dönüp gitmek bu devirde güçlükle verilebilecek bir karar. Yöneticilerde“ beğenmiyoruz derse veya bir kaç kez itirazı bir tutum sergilerse yerlerine adam ( Yönetici ) bulmak zor değil. Ne yapsın adamcağızlar ( ? )
YÖNETİCİLERİMİZİN BİR KISMI “KABAK FİLİZİ” GİBİ.
Ulu bir kabak ağacının yanında bir kabak filizi boy göstermiş. Bahar mevsimi ilerledikçe bitki kavak ağacına sarılarak yükselmeğe başlamış. Yağan mevsim yağmurları ve güneşin etkisi ile müthiş bir hızla büyümüş ve kavak ağacı ile aynı boya gelmiş.
Kabak filizi bir gün dayanamayıp kavağa sormuş. Sen kaç ayda bu hale geldin ey kavak. Kavağın cevabı on yılda şeklinde olmuş. Kabak gülerek “ ben iki ayda seninle aynı boya geldim” derken zevkten çiçeklerini sallamaya başlamış. Günler günleri kovalamış ve sonbahar rüzgârları başladığında kabak önce üşümeğe ve sonrada yapraklarını dökmeğe başlamış. Soğuklar arttıkça da büzülerek boyu kısalmaya ve aşağıya doğru inmeye başlamış.
Neler oluyor bana diye sormuş kavak ağacına. Üzülmüş aldığı cevaba. Kavak ona “ ölüyorsun” başka bir şey yok demiş. Kabak bunun sebebini öğrenmek istemiş ve neden bu kısa yaşamın sonunda öleceğini anlamadığını söylerken yaşamım bu kadar kısa olmamasının gerektiğini belirterek “ Niçin ”sualini tekrarlamış. Kavak bu suali “ Benim on yılda geldiğim yere, iki ayda geldiğin için, başka bir nedeni yok diyerek cevaplamış.”
İŞYERLERİMİZDEKİ BU KABAK FİLİZLERİNİ KİM YEŞERTİYOR?
İşyerinizde, etrafınızda ne de çok kabak ve de ne çok kabak filizi var değil mi? Hepsi tepedekiler tarafından gübreleniyor ve sulanıyor belli ki. Toprağı sık sık kazılıyor ve havalandırılıyordur mutlak. Neden böyle yapıyorlar dersiniz?. Onların tutumlarından, söz dinlemelerinden ve de çalışanlara karşı kendi tarzlarına benzer ( ? ) davranışlarından mutlular da ondan. Ancak tepedekilere rağmen onların daha da yükselmesi için bir ağaca, bir direğe sarılmaları gerek. Siz hiç bir yere sarılmadan yükselen, büyüyen sarmaşık gördünüz mü? Evet, bu arsız kabakların sizlere sarılıp iş yerinde yükselmelerine yardımcı olmamak gerekir de bunu kim yapacak? Tabii ki kabak filizi konumunda olmayan yöneticiler.
ŞİRKETLERİMİZ NEDEN BU DURUMDA?
Geçen yazılarımdan birinde söylemiştim. Çalışan memnuniyetsizliği anketlerinde mutsuzluk nedenlerinin ilk sırasında akçeli konular gelmiyor. Uzun zamandır bu böyle. Oysaki çalışanların çok büyük bir kısmı aldığı ücretten de mutlu değil. Buna rağmen işyerinde huzur, yöneticilerine ve şirketlerine güven duyma ve de yarınlarını düşününce korkuya kapılmama isteği vb. hususlar maddi konuları geri plana itiyor. Belki de akçeli konuların halli konusunda ümitlerini yitirmiş olan çalışanlar “ hiç olmaz ise “ düşüncesi ile yönetimsel konuları ilk plana çıkartıyorlar. Hani belki tepe yönetim bu konuya eğilir düşüncesi ile. Bir arkadaşım böyle söylemişti.
Egon Zender İnternational’in Yönetici Ortağı Murat Yeşildere, işten ayrılmanın en önemli gerekçesi olarak maaş gözükse de asıl sorunun yöneticilerin tavrı olduğunun altını çiziyor. Management Centre Türkiye CEO’su Tanyer Sönmezer de işten ayrılmayla ilgili yaptıkları gözlemlerde ve araştırmalarda en fazla öne çıkan unsurun insanların şirketleri değil, yöneticilerini terk etmeleri olduğunu söylüyor. “Özellikle kendilerine bir gelecek görememeleri, yaptıklarına anlam bulamamaları, performansın ötesinde birlikte olduğu insanlarla anlamlı zaman geçirememeleri, insanların işe bağlanmama faktörleri arasında yer alıyor. İnsanlar bir süre sonra bunları bulacakları yerleri aramaya çalışıyor ve bu yönde ilerliyorlar” diye konuşuyor.
Çalıştığımız dönemde bu hususu defalarda patronlara naklettikse de, tabii ki dikkate almadılar. Hoş bu iki uzman beyefendinin Capital’deki yazıda belirttikleri bu hususları da dikkate alacaklarına inanmıyorum ya. Şunu da unutmamak gerekir. Topluluklarda bazı “ dalkavuk yaradılışlı “ zayıf karakterler bir araya geldiği zaman ortaya güçlü bir kötülük çıkması mümkün olup bunların işyerinde hizipler yaratabileceği de açık. Yaşanan ve görülen o dur ki, bu beyinler yanlış uygulamaları parlak konuşmaların arkasına gizleyerek şirkette bulunması ve doğru çalışması şart olan adalet mekanizmasını tersine çalışır hale getirebilirler. Bunlar bir takımdır. Bunu istediğiniz türlü yorumlayın. İşte bazı şirketlerimizin durumu bu nedenle düzgün görünmüyor.
SEKTÖRÜN MAAŞ ARTIMLARI VE TGS.
Sektörün 2016 yılbaşı maaş artımları ve TGS başlıklı yazımın bazı yorumcular tarafından allak bullak edildiğini görmek ve bu yorumlarda insanlar ellerine geçen meblağları eksik bildirerek çalıştıkları şirketi daha fazla kötüleme yöntemini seçmeleri üzücü bir durum.
Yazıda da belirttiğim üzere TGS yer Hizmetleri Kuruluşları içerisinde ödeme miktarı açısından Çelebinin ve Havaş’ın önünde. TGS kadrosunda İstanbul ATA ve SAW havalimanlarında görev yapan 7200 personelin eline geçen meblağ ( 3 ikramiyenin toplanıp aylığa bölünmek sureti ile bulunan meblağdır) 2085 TL/ ay. Bu meblağın 150 TL’sı çalışanın devam durumu dikkate alınarak ödeniyor. Anadolu İstasyonlarında risk tazminatı ödemesi yapılmıyor, yoğun dönemlerde ise devam primi ödeniyor.
Sektörün bir kuruluşu asgari ücretin zorunlu yükselişi üzerine ikramiyeleri maaşa dâhil edip ( Zaman içerisinde ikramiye tutarı haliyle eriyecektir ) kümülatifte % 8- 9 ‘u geçebileceği hesaplanan bir zam uygulamış.Sektörün diğer kuruluşu Genel Müdürlükte görev yapan çalışanları ile faaliyet gösterdiği tüm noktalarda şef ve üstü unvanlı yönetici personeline 2016 yılı için zam uygulamazken bu kapsamın dışında kalan çalışanlarına skalaya göre değişen olmak üzere ortalaması % 7 ila 8 olarak ifade edilebilecek oranda bir maaş artımı takdir etmiş.
.Söyleyebileceğim tek husus yazımda da belirttiğim üzere TGS’ nin yaptığı % 10 zammın Türkiye Gerçeklerine Uygun Bir Görünüm Arz Ettiği ve de Yukarıda da İfade ettiğim gibi sistem İçindeki kuruluşlar içerisinde çalışanına en fazla ödeme yapan şirket olduğudur. Evet, bu meblağlara fazla veya az demek benim işim değil. Buna rağmen verilenlerin atla deve olmadığı yönündeki kişisel görüşlerimi ifade etmemin de bir sakıncasını görmüyorum. Zira geçim şartları çok zor. Aslında ben de emekli maaşımın 5000 TL olmasını istiyorum ama olmuyor. Vermiyorlar. Mutlak birçoğunuz daha iyilerine layıksınız. Aslında herkes kendisini böyle görür. Yine aynı şeyi söylemeliyim. Daha iyisini bulana kadar en iyi iş sahip olduğunuzdur.
Kiminin hoşuna gider, kiminin gitmez ancak bizim bu köşeleri işgal eden insanların görevi doğruyu yazmak. Bu konuyu geçen haftaki yazıma gelen yorumlar nedeni ile bu denli açık bir şekilde ifade etme ihtiyacı hissettim.
Ve bu arada, yazı konusunun dışındaki uygulamaları dile getiren yorumları yayınlamayacağımı da bilgiye sunmak istiyorum. Örneğin yazıda personel yemeği konusu işlenirken, bir takım yorumcuların şirket binasının çatısının zafiyetini konu alan notlarının düşüncelerimize bir katkısının olmayacağı ortada. Bu arada benim çalışma dönemime ilişkin olarak aleyhimde yazılacak her türlü not ( içersinde hakaret ve iftira bulunmaması kaydı ile ) bu uygulamam kapsamında olmayacak. Onları yayınlamayı ve de gerek görmem halinde cevaplamayı tabii ki sürdüreceğim. Yukarıda bilgiye sunduğum bu uygulamam nedeni ile konunun bu tarafının istismar edilmesini istemiyorum.
Yorumlar Tüm Yorumlar (30)