Kimse bu yazıyı tek bir noktaya çekip yorumlamasın. Yazı tüm yaşamın motiflerinden bahsediyor. Hayatın değişik kesitlerinde diğer canlıları örseleyen, yıpratan insani ve belki de vicdani duygulardan arınmış “sistem adamları. İş hayatı, politik yaşam gibi bir ayırım yok
Evet; biz insanlar bu oyunun sergilendiği tiyatro oyununda rolümüzün önemli olduğunu zannederiz. Bu bizim hüsnü kuruntumuz. Oysaki kimsenin size, bize baktığı yok. Çok basit bir görevimiz var. Sahnedekileri alkışlamak. Düşünmeden. Yorumlamadan.
Peki, bu oyunun başrolünde kim, kimler oynuyor.
İsmi Ayşe veya Ömer, o da olmaz ise Hüseyin. Önemli değil.
Başrollerde her zaman sistemin adamlarından biri veya bir kaçı oynuyor.
Sistemin en tepesindeki yönlendiriciler dublör kullanmayı severler ya.
Hani bazı insanlar vardır. İçinde bulundukları sistemin adamı gibi görünmek için özel gayret sarf ederlerken etrafı, kimi nasıl zedelediklerine de hiç dikkat etmezler. Sistem içindeki mevcudiyetlerinin devamlılığını ve etkinliklerini ancak bu yöntemle sağlayabileceklerini çok iyi bilirler. Onlar için önemli olan yalnız kendileri ve yakın çevreleridir. Ve de bunlar cemiyet için en tehlikelisidir.
Bazı sistemlerde ise, ev sahibi görünümünde olan“ sistem adamları” var İş yerinizde sağınıza solunuza bir de üst kata bakın birini göreceksiniz. Bunlar herkes tarafından çok iyi tanınır ve bilinirler. Hareketlerinden tutum ve konuşmalarından bu bilinilirliğin onlar açısından ne büyük bir övünç kaynağı olduğunu hemen anlaşılır.
İş yerlerimizde ve gazetelerde de her gün bunların onlarca örneğini görebiliriz sayfalar arasında. Kendilerine daha geniş yer açmak için etrafındakileri yaralar, berelerler..Bizlere rağmen ruhen yalnızdırlar. Ama sistem içinde yine de rakipsizdirler. Evet; bu türler maalesef yaşanan birçok olumsuzluğun mimarı
Evet, gerek politik yaşamda ve gerekse iş yaşamında her yerde bu tür sıkışacak bir yer bir köşe bulurlar kendisine. Siz yine de sıkışarak kendilerine bir köşe bulurlar dediğime bakmayın, sistem içerisinde inanılmaz büyük yer kaplarlar. .Ancak, bu türler dört yol ağzı gibi görürler kendilerini. Her yol, her şey onlardan geçer. Esasen bu onun üstlerinin zayıflığından ve onun altında çalışanların korkaklığından öte değildir. Mangal yakarken el yanmasın diye kullanılan maşa vardır ya. İşte bunlarda bu maşa gibidirler.
Bizdeki sistem adamları kendilerini her konuda, her uygulamada ayrıcalıklı görür ve sistemin kurallarını kendileri uygulamaz. Her şeyi kendilerine yontarlar. Tabii yakın çevreleri de bu ayrıcalıktan olabildiğince istifade eder. Bundan ötürüde ona adeta biat ederler.
Geleceğin sistem adamları da işte bu kara görgü ile yetişir. Ve de en kötüsü bu tutumlarından ötürü etrafın müstehzi ve hatta nefret dolu bakışlarının da farkında da değillerdir. Zira sistem dediğimiz işlev ve onun başındakiler, genetikleri ile oynandığına inandığım bu çirkin organizmalara kalkan olmuşlardır adeta.
Kural koyucular yaptıklarının farkındalar mı?
Tabii ki değiller.
Kural koyucu; tüm gücünü seferber ederek bu sistem adamlarının lehine sağladığı koşulların oluşmasına baştan izin vermese bunlar etkin olabilirler miydi? Bu sualin cevabını sistem içindeki herkes net olarak bilmektedir.
Dolayısı ile çoğu bu koruyucu kalkanı aşamayacağını biliyordur artık.
Anlatmanın boş çaba olduğunu sonucun ise lehlerine olmayacağını bilirler.
Anlatmazlar. İsteseler de anlatamazlar.
Sonuçta yaşamın gerçeği de onları bir köşeye sıkıştırmıştır.
Maalesef son noktaya gelince herkes o hesabı bir şekilde yapmak zorunda.
Evet, herkes devletin başındakiler, kuruluşların başındakiler şunu anlayacaklar bir gün. Sistemin adamları " düzgün " olsalar, sistemin adamları " düzgün hareket etseler " sistem tümü ile daha düzgün çalışacak ve insanlar kendilerini yönetenlere, sisteme daha fazla inanacaklar ve belki de daha fazla güvenecekler. Aslında bu çok şeyi de değiştirecektir.
Ancak bir gün gelir; bir anda kendilerini çöpte bulacaktır bu çirkin zihniyetin temsilcileri.
Kırıştırılmış ve buruşturulmuş, arkalı önlü kullanılmış bir kağıt parçası gibi..
Bu son kaçınılmazdır.
Bu genelde geç olur ama illaki olur ve türün her örneğinin başına bir gün gelir.
Üstelik kırıştırıp onları çöpe atacak olan da, sistemin içinde bu zihniyete hayat verenler olur..
Yanlış adam seçiminin ülke ve kurumlar açısından bedelinin ne denli büyük olduğunu bir gün anlayacak tüm kural koyucular diye düşünürüz hep..
Ses çıkartmadan seyredelim yine.
Tıpkı bu gün yaptığımız gibi.
Ve yine içimizden gülelim.
İçimizden gülelim ki çöpe atılanın yerine gelecek “ sistemin yeni adamının” dikkatini ve gazabını üzerimize çekmeyelim.
Biz bu türlere zaten alışkınız.
Sistem ise onlarsız yapamaz. Hatta onlarsız topal kaldığını hisseder.
Evet; seyirciler tarafından bakınca aynı dekor, aynı sahne, hatta oyunda aynı.
Baştakiler, en tepedekiler haliyle aynı.
İkinci adam rolünü üstlenen oyuncular değişecektir yalnız.
Bize ne mi düşer?
Tabii ki “ Yeni sistemin bu yeni adamlarını ” yürekten alkışlamak.
Eğer bu durumu sürekli yaşamaktan mutlu isek, hiç bir şey yapmamıza gerek yok.
Ve alkışlayalım.
Mümkünse bir iki ton daha yüksekten.
Avuçlarınızı patlatırcasına alkışlayalım.
Yorumlar