Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis’in sağ kolu olan Albay Kazım Çillioğlu, şaibeli uçak kazasından bir yıl sonra lojmanında ölü olarak bulundu. Kayıtlara intihar diye geçen bu ölüme ailesi inanmadı. Tartışmaların hiç bitmediği şüpheli ölümün dosyası 17 yıl sonra tekrar açıldı.
Tam 17 yıl önce 3 Şubat 1994’de Tunceli Jandarma Alay Komutanıyken lojmanında ölü bulunan ve kayıtlara intihar diye geçen Albay Kazım Çillioğlu dosyası ailesinin talebiyle yeniden raftan indi. Çillioğlu Ailesi, Düzce Cumhuriyet savcılığına soruşturmanın yeniden başlatılması için başvurmuştu. Düzce Cumhuriyet Başsavcılığı da raftan indirdiği dosyayı Erzurum Özel Yetkili Cumhuriyet Savcılığı’na göndermişti. Erzurum’daki savcının ise görevsizlik kararıyla Malatya Özel Yetkili Cumhuriyet savcısına gönderdiği soruşturma, Malatya’daki savcının Tunceli Cumhuriyet Savcılığı ve Elazığ 8.Kolordu Komutanlığı Askeri Mahkemesi’nden istemesi üzerine yıllar sonra yeniden başlamış oldu.
Dosyadaki 12 şüphe
1- OTOPSİ YAPILMADI: Hemen bir otopsi yapıldı. Ancak sadece ‘dış otopsi’ yapılması soru işareti bırakan ilk gelişme oldu. Aile olarak cenaze işlemlerini durdurmuştuk. Defin işlemini yapmıyorduk. Çünkü otopsi yaptırmak istiyorduk. Çok ciddi bulgular çıkabilirdi. Otopsi yapılmadığı gibi cenazeyi bile zor açtık.
2- SİLAHIN YERİ: Sivil savcının hazırladığı Olay Yeri Tespit Tutanağı’nda silahın ’cesedin sırt üstü yatılı olduğu, sol nahiyede kurulu vaziyette 14’lü Belçika Brovnik marka tabancaya rastlandı’ deniyor. Askeri savcının tutanağında ise ‘olay yerinde çekilen fotoğraflarda tespit edildiği gibi Albay Çillioğlu’nun yerdeki sırt üstü yatar vaziyetteki cesediyle karşılaşıldığı, cesede yakın bir tabanca ile boş kovanın bulunduğu..’ yazılarak silah, cesedin sağın da mı solunda mı belirtilmiyor. Askeri savcının tutanağında özellikle doktorun bulguları, askerlerin söyledikleri ve yaşananlar kelime kelime yazılmış ama silahın nerede bulunduğunu yazılmamış.
3- MERMİ ÇEKİRDEĞİ: Olay Yeri Tespit Tutanağı’nda ‘Olayda kullanılan T 322430 Seri nolu 14’lü Belçika Browning marka tabanca bir adet boş kovan ve şarjörün Tunceli’ye gelen 8.Kolordu Kolordu Komutanlığında görevli Askeri Savcıya elden teslim edildi’ deniyor. Tutanakta tabanca, boş kovan ve şarjör var ama en önemli bulgu mermi çekirdeği hakkında bilgi yok. Savcı mermi çekirdeğini bulamamış ve tutanağın üç sayfasında da mermiyle ilgili herhangi bir bulgu yazılmamış. Mermi çekirdeğinin nereye gittiği, odanın içinde mi, dışında mı yoksa kafatasında mı olduğu belirtilmiyor. Olay yeri savcısının bulamadığı mermi çekirdeğini, askeri savcı üç gün sonra silah elindeyken buluyor.
4- MERMİ DELİĞİ: Tunceli Cumhuriyet Savcısı’na göre merminin çıkış deliği ‘kafanın sağ bölgesinde kulağın üst kenarının yaklaşık 5 cm üstünde ateşli silah yarası deliği olduğu gözelendi’ diye anlatılırken doktorların tespitinde ‘bu merminin trajesinin kafa sol kulak üzerinde oplikat boyunca 10 cm üstte çıkış deliği olduğu gözlendi’ ifadesi yer alıyor.
5- NASIL ATEŞ EDİLDİ: Sivil savcının bulgularında ‘14’lük tabancasını kafasına dayayarak bir el ateş ettiği’ tespitini yapılmış. Olay yerinde kamera kaydı veya görgü tanığı var mı bilinmiyor. Kayıt ve şahit olmadığı halde ‘Kafasına silahını dayayarak’ ateş ettiği kanaatine varılıyor ve bu net bir şekilde ifade ediliyor.
6- FOTOĞRAFLAR NEREDE: Resmi belgelerde fotoğraf için bilirkişi atanması gerekiyor. Olay yeri fotoğrafları sivil savcı tarafından çekilmemiş ve bulunmamış. Kovuşturmaya yer olmadığını gösteren raporlarda bir fotoğraftan bahsediliyor ama çeken asker ve ne zaman çektiği bilinmiyor. Aslında fotoğrafın çekildiğini de bilmiyoruz. Sadece askeri savcının tutanağında ‘olay yeri fotoğrafları vardır’ şeklinde bir ifade var.
7- PARMAK İZİ ALINMAMIŞ: Silah üzerinde parmak izi araştırması yok. Oda içerisinde ve kapı üzerinde herhangi bir parmak izi, kan örneği gibi bulgular araştırılmamış ve zapt altına alınmamış. Askeri savcı silahları Emniyet’in kriminaline gönderiyor. Kriminal, ‘gönderderilen çekirdek ve boş kovan bu silaha aittir ve bu silahla atılmıştır’ diyor. Ama silahın üzerinde Kazım Çillioğlu’nun mu yoksa bir başkasının mı parmak izi var sorusu cevapsız kalıyor.
8- ELDEKİ BARUT İZLERİ: Otopsi raporuna göre bir el silah atılmış. Doktorlar tek atış yapmış elin üzerindeki barut izlerini çıplak gözle görebiliyor. Adli Tıp uzmanlarına göre çıplak gözle barut izini görmek mümkün değil. Bir el değil bir şarjör boşaltsanız elinizin üzerindeki barut izlerini göremezsiniz.
9- İNTİHAR MUAMMASI: Olay akşam saat 19-20 gibi açığa çıkıyor. Akşam 21-22’ye kadar olay yeri incelemesi ve dış otopsi yapılıyor. Olay Yeri Tespit Tutanağı’nda ve Otopsi Raporu’nda kesinlikle intihar vakasından bahsedilmiyor. Ertesi gün sabah saat 08’de askeri savcı sivil savcıdan görevi devralıyor. Kendisine verilen Görevsizlik Kararı’nda ‘intihar etmek suretiyle hayatına son vermek’ yazıyor.
10- ODADAKİ TELEFON: Savcılık dosyasında bulunan tutanakta olay yerindeki rütbeli bir asker ifadesinde ‘Telefonu çaldırdım. Defalarca çaldırdığım halde telefon açılmadı’ diyor. Sivil savcının Olay Yeri Tespit Tutanağı’nda ise ‘Telefon makinesi ahizesinin tam olarak kapatılmamış olduğu telefonun lanettayn bırakılmış’ olduğu kaydediliyor. Sivil savcı odaya girdiği zaman telefonun açık olduğu tespitini yapıyor. Telefon açıksa telefonun meşgul çalması gerekiyor. Kanaatime göre odadaki insanların dışarıya haber vermesinin tek yolu buydu. Telefon meşgul çalınca odaya girilecekti.
11- NOT DEFTERİ BİZE VERİLMEDİ: Olay Yeri Tespit Tutanağın’nın 3.sayfasında ‘Ayrıca ölenin en son notlarını içerdiği anlaşılan blok not ileride kullanılmak üzere zapt altına alındı’ deniyor. Daha önce de dile getirmiştik zapt altına alınan defter bize verilmedi. Bunun içerisinde ciddi bilgiler olabilir. Askeri savcı İnayet Taş bir basın mensubuna ‘olay yerinde herhangi bir günlük bulunmadı’ diyor.
12- YENİ GÖREVİNE BAŞLADIĞI GÜN ÖLDÜ: Bir şekilde telefon edilerek lojmana çekildi babam. Alayda iki telefon konuşması yapıyor sonra lojmana geliyor. Ölümünden bir gün önce Bölge Komutanlığı’na atanıyor. O akşam önemli bir toplantı var. Yemekli toplantıda Vali yardımcısı, Emniyet müdürü ve MİT bölge başkanı var. Toplantıdan sonra eve geçiyorlar. Ertesi sabah yeni görevine başlıyor. Sabah Bölge Komutanlığı’na giderek rutin işlemlerini yapıyor. Harekat merkezine gidiyor. Karayollarına yol güvenliğini soruyor. Operasyon var o gün. Operasyonu yönlendiriyor. Bilgi alıyor. Daha sonra ise odasında ölü olarak bulunuyor.
ALBAYIN OĞLU: Yolu Diyarbakır’dan geçenler öldürüldü!
Gökhan Çillioğlu, özellikle 90’lı yıllarda üst rütbeli subayların hayatını kaybettiği şüpheli ölümlerin, illegal yapıların yönlendirdiği suç örgütleri tarafından işlendiğini düşünüyor: “Bu illegal yapının merkezinin o dönemde Diyarbakır olduğuna ve öldürülen komutanların da özellikle Diyarbakır’da görevliyken ya da görev sonrası öldürüldüğünü düşünüyorum. Eşref Bitlis, Bahtiyar Aydın, İsmail Selen, Hulusi Sayın ve Cem Ersever’ın ortak özelliği Diyarbakır’da görev almış olmaları. Binbaşı Cem Ersever Diyarbakır’daki görevinden sonra Ankara’da öldürüldü. Diyarbakır Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın, Diyarbakır’da hayatını kaybetti. Korgeneral Hulusi Sayın ve Korgeneral İsmail Selen Diyarbakır Asayiş Komutanlığı’ndan geliyor. Babam Diyarbakır’dan Tunceli’ye geçiyor. Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis Diyarbakır’a varamadan ölüyor.“
Dava çürük elmalara
Açılan davanın TSK kurumuna karşı değil, o dönem kurum içinde görev yapan çürük elmalara karşı olduğunu belirten Çillioğlu’nun iddiaları şöyle: “O gün Tunceli’de yaşanan olaylar bu belgelerde yazılanlar değil. Aradan 17 yıl geçti. Delillerin hepsi karartıldı. Sadece tanıklar var. Ben görevimi yaptım ve soruşturmanın yeniden başlatılmasını sağladım. Bu soruşturmada herkesin üzerine düşen görevi yapması gerekiyor. Konuyu bilen, babamın vefatı sırasında Tunceli’de görevli ya da değil, asker ya da sivil, olayı intihar veya cinayet ne şekilde düşünürse düşünsün, herkesin bulunduğu ilde en yakın savcılığa giderek Malatya’daki soruşturma dosyasına bildikleri duydukları ve yaşadıkları hakkında ifade vermelerini rica ediyorum “
‘Bu, PKK veya kürt meselesi değil’ sözleri
Elazığ 8’inci Kolordu komutanlığı askeri savcılığının kovuşturmaya yer olmadığı kararında, Çillioğlu’nun askerlerine söylediği, “Memleketin hali ne olacak? Yabancı ülkeler memleketim üzerinde oyun oynuyorlar. bu mesele PKK veya Kürt meselesi değildir” sözlerine yer verilmiş ve sonuç bölümünde de “İçinde bulunduğu stersin yol açtığı bunalım sonucu” intihar ettiği yargısına varılmış. Gökhan Çillioğlu, bu kararda imzası olan askeri savcı hakkında ‘Soruşturmayı taraflı yaptırdığı için görevini kötüye kullanmak’tan dolayı dava açtığını söylüyor ve şöyle diyor: “Babamın bu sözleri, pekala cinayet nedeni de olabilir. Böyle bir kanıya nasıl vardılar?”
Yorumlar Tüm Yorumlar (5)