Bana diyorlar ki “bütün dünyada havayolu şirketleri zarar ediyor, kapanıyor, işçi çıkartılıyor, iflaslar yaşanıyor, THY’nin de 5 milyar 203 milyon TL zarar etmesi normal”. Ben de diyorum ki akılsız kafanın taban çeker yorgunluğunu. Bu gidişle THY “Bir varmış bir yokmuş” hikayesine dönecek.
Evet, bir varmış bir yokmuş. Bir zamanlar THY vardı. Başarı hikayesi 2002 yılları ile başlayan yeni iktidarın gözü pek ve bir o kadar da hevesli, başarıya aç yöneticiler geldi THY’ye.
Geçmiş yılların acısı vardı yüreklerinde. Tertemiz duygularla başlanan hikayenin senaryosunu Abdurrahman Gündoğdu, Temel Kotil, Candan Karlıtekin ve Hamdi Topçu yazdı.
Bu yöneticiler sırasıyla 2015 yılına kadar ilkleri yaptılar. Hataları olmadı mı? Oldu elbette. Ama her sene üstüne koydular THY’yi.
Yıllar yılı kovaladı ve başarı arttıkça arttı.
Türkiye’nin tek markası şeklinde gösterilmeye başlandı.
Abdurrahman Gündoğdu, Temel Kotil, Candan Karlıtekin, Hamdi Topçu döneminde odaklanılan nokta THY’nin başarısı oldu.
Yukarıda da belirttim ve ben de buna şahidim. Çokça yanlışlara da imza atıldı. Ancak THY’nin kurumsal hafızası o yöneticiler zamanında yenilendi ve basit bir örnek vermek gerekirse defibrilatör bile ilk onların zamanında alındı.
Ne zamana kadar? Ta ki 2015 yılına kadar.
Ne olduysa 2015 yılında oluverdi.
THY’de yönetim değişti, dengeler değişti, THY başarısına bakış açısı değişti. Birden bire beyaz atlı prens çıkıp geliverdi şirketin en tepesine.
Bu prens düzgün konuşabilen, etrafına liderlik profili çizen bir nevi reisçilik oynayan bir profil çiziyordu. Reis gönderdiyse vardır bir bildiği reisin denildi.
Kurumun başarısından çok kişinin başarılı gösterilmesi yolu tercih edildi. Kendisinden başka kimsenin görülmesine müsaade etmeyen bu prens, adeta gölgesini bile kıskanır oldu.
Lüks yaşam, afili araçlar, tescilli restaurantlar, abartılı ikramlar, pahalı kıyafetler tercih edilen tarz haline geldi. Kurum, cemaatler, yandaşlar, Kartallılar, menzilciler arasında resmen parsellendi.
Kırmızı halılar, abartılı ihaleler, denetlenemez yapı THY’yi bir çiftlik haline getirmiş, hesap verilemez hale getirmiş ve şirketin olağanüstü durumlarda yedek akçesiz kalmasına neden olmuş.
Üstelik bu prens geldikten sonra şirket kabus dolu günler yaşamış, havalimanı bombalamaları, hain darbe kalkışması gibi melanetler yaşanmış yetmezmiş gibi çağın vebası Covid ise kabusu çökertmiş şirketin üzerine.
Keza hain darbe girişimi sırasında Almanya’da olduğu ifade edilen prense uzun süre ulaşılamamış ve mazereti makul görülmüş yoluna devam etmesi sağlanmıştı.
Gel gelelim, şirket bir türlü istenilen performansı sağlayamamış ve İstanbul Havalimanı’na taşınılması da kaçınılmaz masrafları ikiye katlamış, şaşalı, gösterişli yatırımlar astronomik rakamlarla katlanarak büyümüştü.
Ve bugüne geldiğimizde eski parayla 5 katrilyon gibi aylarca sayılıp bitirilemeyecek bir rakamla zararı açıklamak zorunda kalındı.
Ne olacak, nereye kadar dayanılacak belli değil.
Tavsiyem, kira kontratı bitmiş uçakları iade edin, tavsiyem yine yeniden tavsiyem yurt dışı müdürlükleri ülkeler bazına indirin, tavsiyem İstanbul Havalimanı giderlerini minumuma indirin, tavsiyem önce kendinizden başlayın.
Tavsiyem personelden yüzde 10 daha nasıl kırparım derdine düşmeyin. Tavsiyem, THY’yi aldığınız noktada koruyun yeter.
Son tavsiyem de şudur.
İyi zamanlarınızda kapınızda yatan özel hastanelerin her biri ile ayrı ayrı anlaşma yapın çalışanların gerek isteyerek veya gerekse zorunlu hallerde Covid testleri bir defaya mahsus ücretsiz veya cüzi ücretlerle yapılsın.
Yorumlar Tüm Yorumlar (142)