Eğitim, çoğu insanın içinde yaşattığı bir konudur. Herhangi birine eğitimle ilgili görüşlerini sorduğunuzda, görüşleri çeşitli olsa da çoğu kişi neyin öğretilip neyin öğretilmemesi gerektiğine dair tutkulu davranırlar. Bazıları okulun zaman kaybı olduğunu düşünürken, diğerleri geri dönüp daha fazla şey öğrenmek için her şeyini vermeye hazırdır.
Genellikle üzerinde anlaşılan konu, eğitimin bilgi ve becerilerin bir kişiden diğerine, daha sonraki bir zamanda faydalanmak ve kullanmak üzere aktarılması olduğudur. Bu, öğrencilerin yaşamlarını ve aynı zamanda çevrelerindeki toplumu ve dünyayı zenginleştirmeye yardımcı olur. Bunu bilen eğitimciler şu soruyu sorabilir: “Eğitim süreçlerinin mevcut formatı ve sistemi bu sonuçları veriyor mu?”
İşte üzerinde düşünülmesi gereken bir şey.
Okullar şu anda öğrencilere el yazısı yazmayı öğretiyor mu? Açıkçası, cevap evet ve haklı olarak da öyle olmalıdır. Bu kesinlikle gerekli bir beceridir ve okuryazar olmak sosyal yapının bir parçasıdır. Ancak, okullar öğrencilere kalem kullanarak el yazısı yazmayı öğretiyor mu? Şu anda çoğu durumda cevap hayır.
Ortalama bir çocuk yazılı dili ile mi yoksa klavye (yazdıraç) ile mi daha sık iletişim kurmaktadır? Neden yazı yazmak bu kadar erken öğretilirken, klavye kullanmak liseye kadar öğretilmiyor? Bunun nedeni basitçe, çoktan değişmiş bir dünya için öğretmek üzere tasarlanmış, modası geçmiş ve yeterince gözden geçirilmemiş bir müfredatın yürürlükte olmasıdır.
Artık yeni nesil öğrencilerin hayatlarını mümkün olduğunca üretken geçirebilmeleri için hangi becerilerle donatılmaları gerektiğine yeniden karar vermenin zamanı gelmiştir.
Herkes şu eski deyişi bilir: “Birine bir balık verin, bir gün yer. Birisine balık tutmayı öğretin, ömür boyu yer”. Eğitim bu odağa sahip olmalı ve daha sonraki bir tarihte fayda sağlamayacak belirli becerilere odaklanmamalıdır. Toplumun parmaklarının ucunda çok sayıda veri ve bilgi bulunmakta ve öğrenciler hafızalarını güçlendirmeye çalışmak yerine bu bilgileri nasıl araştıracaklarını ve ayrıştıracaklarını öğrenmeye odaklanmalıdırlar.
Neden sınavların çoğu açık kitap değil?
Öğrenciler neden bilgisayarlarını sınava sokamıyor?
Gerçek dünya koşullarında, insanlar nadiren bir şeyin nasıl yapılacağına dair soru soramayacak kadar bilgiden kopuk mudur?
Çoğumuzun bir şey öğrenmek için yaptığı ilk şey Google'a girmektir. Bugünün gerçek dünyası ve muhtemelen bugünün öğrencilerinin yarın yaşayacakları dünya budur. Açık olmak gerekirse, bu eski sistemi tamamen terk etmek için bir öneri değildir. Hafızaya dayalı öğrenmenin ve bilginin akılda tutulmasının yarar ve gerekliliği vardır ancak, öğrenciler içinde yaşadıkları gerçek dünya için öğrenmeli ve hayatlarını nasıl yaşayacaklarına göre değerlendirilmelidirler.
Bilgiyi nerede bulabileceklerini değerlendirmeleri ve son olarak ve belki de en önemlisi, bulduklarının kalitesi ve geçerliliğini değerlendirmeleri gerekecektir. Bu, bir kişinin gelecekteki hayatının neredeyse her alanında edinmesi gereken en verimli ve faydalı beceri değil midir?
Tüm bunlar bilgisayar kullanımında ustalaşmayı öğrenerek başarılabilir. Bir bilgisayar inanılmaz bir araştırma merkezi olabilir. Dünyadaki bilginin birçok arama motoru aracılığıyla aranabilir olması sayesinde, dünya hakkındaki temel gerçekleri bilmemek için çok az bahane vardır. Eğitimciler, bu iletişim yöntemini etkin bir şekilde kullanarak öğrencilerine bu araçtan tam anlamıyla faydalanabilmeleri için beceri kazandırmalı ve bunu verimli bir şekilde yapabilmeleri için onlara nasıl anahtar sözcük kullanarak doğruya yakın sonuçlar elde edebilecekleri öğretmelidir. Eğitimciler olarak, öğrencilere öğrenmeleri ve nelerin başarılabileceğini hayal etmeleri için ilham da verin. En önemlisi, eğer okulda öğretilmiyor ise, kendi kendine dil öğrenebileceği yabancı dil siteleri ile onu tanıştırın. Sonucuna siz değil, kendisi bile şaşıracaktır. İşte bu noktada geniş ve kapsamlı bir bilgi, uygulama ve konu paketi ile ilgilidir. İyi düşünülmüş süreçler, tamamen mantık ve problem çözme üzerine kuruludur ve işte anahtar da burada: Problem Çözme.
Bilgisayar bilimleri öğrencilere sorunu tanımlamayı, hedefi belirlemeyi ve çözümü araştırmayı öğretir ki bu tam da eğitimcilerin öğrencilerinin hayatlarında yapabilmelerini istedikleri şeydir. Eğitimciler, bilgisayarın bir araç olduğunu ve sadece taşınabilir TV olmadığını göstererek, öğrencileri bu gücü kullanma becerisiyle donatabilirler.
Kamu eğitimiyle ilgili durum söz konusu olduğunda çoğumuz kendimizi ayrıcalıklı görse de öğrencilerim arasındaki mücadeleyi bizzat gördüm ve yaşadım. Çoğunun ders için araştırma yapmak üzere evlerinde internet yoktu. Ücretsiz, gelişmiş, uluslararası bir eğitim öğrencilerin gözlerinin önünde ama çoğunun buna katılmaya güçleri yetmiyor. Mahallenizin zengin ya da fakir olması dünyadaki tüm farkı yaratır. Bu önyargı "sahip olanlar ve olmayanlar" zihniyetine bağlıdır ve bu önyargı öğrenci başarısını belirler.
Mevcut eğitim sistemi tarım döneminde tasarlanmış ve sanayi döneminde çok az değişikliğe uğramıştır. Öğrencilere tarım döneminin değer ve becerilerini kazandırmak amacıyla oluşturulmuştur. Tarım ve sanayi dönemleri arasındaki geçiş, kamu eğitiminin asi çocuklara disiplini öğretmek için en iyi yöntem olduğu ideolojisinden etkilenmiştir. Bugün, okul sistemimiz hala disipline ve öğretmenin takdiri altında yapılandırılmış bir rejime değer vermektedir. Bugün okullarımız hala aynı değerleri öğretiyor ancak dünün yöntemleriyle.
Erişebildiğimiz bilgi bolluğuna rağmen, okullarımız disiplin talep etmeye ve ezber bozan düşünceyi kısıtlamaya devam etmekte. Sınıf içinde teknolojik öğretim yöntemlerine ve yeniliğe çok az yer bırakmakta ya da hiç yer vermemektedir. Eğer etrafımızdaki dünya değişir ve biz değişmezsek, öğrencilerimiz geleceğin işlerine, büyük ölçüde teknoloji tabanlı, geleneksel olmayan kariyerlerine nasıl hazırlanacaklar?
Öğrencilerimizi bir araya toplamak ve bir bireymiş gibi öğretmek, öğrencilere sadece uyum sağlamayı öğretti, öğrenmeyi değil. Toplumumuz, öğrencilerin bireysel niteliklerini, güçlü yönlerini ve ilgi alanlarını göz ardı ederek, okulları öğrencilerin güçlü yönlerini ve tutkularını desteklemek için kullanmakta başarısız olmuş ve bunun yerine onları, büyük ölçüde öğrencileri sınavları geçmeleri için eğitmeyi amaçlayan keyfi görevleri ezbere takip etmeye zorlamıştır. Teknoloji, özellikle bireyselleştirilmiş öğrenmeyi mümkün kılarak öğrenci memnuniyeti ve üretkenliğine yol açtığı için öğrencilerin bilgi öğrenme yöntemlerini geliştirmek için kullanılmalıdır.
Eğitim sistemimiz başarıyı standart testlerle ölçer hale geldi. Eşit testler sınıflara, okullara ve bölgelere dağılmış olsa da bu testlere hazırlanırken alınan eğitimin kalitesi muazzam farklılıklar göstermektedir.
Standartlaştırılmış testler öğrenci farklılıklarını, ezber bozan düşünceyi ya da öğrencilerin bireysel niteliklerini, yeteneklerini ve tutkularını dikkate almamaktadır. Yaratıcılığı ve bireyselliği caydırarak öğrenmeyi, yenilikçiliği ve sürekli değişen kariyer öngörülerine hazır olmayı nasıl teşvik edebiliriz?
Özel ders ve kaynaklara gücü yeten yüksek sosyoekonomik sınıftan öğrencileri kayırmaya devam ederek, imkanları kısıtlı öğrencilere fırsat tanınmamakta.
“Same questions you asked on last year's test. Nothing has changed.” Einstein answered,
“True enough, all the questions are the same; but this year, the answers are different.”
“Eğer bugün öğrencilere, dünkü bilgileri öğretirsek, onları yarınlarından mahrum bırakmış oluruz”
Yorumlar