Geçen hafta bir vesile ile İstanbul Havalimanı’na gittim. Her yer brandalarla kapanmış, yolcu geliş salonundaki dükkanlar kapanmış ya da kapatılmış. Öğrendim ki; dayanamayanlar kendi kapatıyor, kiralarını ödeyemeyenler de işletme tarafından tahliye ediliyor. Ve biz COVİD-19 karşısında diz çökmüş vaziyetteyiz.
Önce geçen haftaya bir dönelim. Geçen hafta THY’nin Varlık Fonu’ndan beklentilerini, maddi kaynak aktarımı hayallerini yazmıştık. Ancak, THY eski yönetim kurulu başkanı Hamdi Topçu’nun açıklamaları kafalarda soru işaretlerinin oluşmasına neden oldu.
Bir yanda 2015 yılında “hadi sen git işine” diye yönetim kurulu başkanlığından alınan Hamdi Topçu’nun THY’si, diğer yanda prens olarak gelip kurumu kafasına göre yöneten İlker Aycı’nın THY’si.
Hangisi başarılı, hangisi THY’ye ivme kazandırdı hesabı yapılırsa açık ara Hamdi Topçu lider olur. “Fırıncı” dediğiniz adamın THY’si, THY tarihi yazıldığı vakit İlker Aycı THY’si ile karşılaştırıldığında aradaki başarı oran farkı da hiç muhasebe bilmeyen, hiç hesap kitap bilmeyen tarafından bile görülecek ki Hamdi Topçu için “Sen neymişsin be abi” dedirtecek rakamları göreceksiniz.
Hamdi Topçu döneminde THY’nin uluslar arası marka değeri ile İlker Aycı’nın bugünkü uluslar arası marka değerine bir bakın ne demek istediğimi anlayacaksınız.
Velhasıl, İlker Aycı’nın THY’sinde işler iç açıcı değil. Daha önce de belirttiğim gibi İlker Aycı döneminde çok musibetler yaşandı ama yönetici demek hazırı yönetmek değil zor zamanları kayıpsız ya da en az kayıpla atlatan demektir.
Şirkette kötü giden tüm verileri bahanelere yaymak, bahanelerle izah etmek amiyane tabir ile iş bilmezlerin mazeretinden öteye gidemez.
Varlık Fonu, THY yönetiminin asıl sahibidir. Yani “Otur dediklerinde oturtacak, kalk dediklerinden kaldıracak” söz sahibidir Varlık Fonu. Şimdi THY’nin çıkış yolu olarak görülen Varlık Fonu, THY’ye isterse para verecek, istemezse vermeyecek.
Ama benim beklentim THY, pandemi sürecini yönetmek için sendika ile yaptığı anlaşmayı yabancı bankaların önüne koyacak “Bakın ben çalışanlarımla sözleşme yaptım” deyip kredi alacak diye öngörüyordum.
Anlaşılan o ki, THY bu yolu ya hiç denemedi ya da yabancı bankalar “bizden size para yok” dedi.
Kapalı kapılar ardında yönetilen THY’de her şey artık sır. Sır küpü olup, bir gün çatlayacak adamlar tanıyorum THY’de.
Zamanla o küp çatlayacak ve kim neler yapmış ortaya çıkacak.
Çalışanlardan çalınan paralarla (kesilen para) ayakta kalmaya çalışan THY, bu şekilde daha ne kadar devam eder izleyip göreceğiz.
Gelelim havalimanlarına.
Bizim için tek kıstas, dünyanın bizi kıskandığı İstanbul Havalimanı.
Pişmanlığı içinde yaşayanlar olabilir. Son pişmanlık para etmediğini bilenler de vardır.
Bakın, kara kutunuz bir gün deşifre olacak. Havalimanı esnafı kan ağlıyor, havalimanı esnafı kepenk kapatıyor.
Şöyle bir empati yapın.
Atatürk Havalimanı’na istenilen yatırım yapılsa idi, bugün yaşadıklarımızı yaşar mıydık?
Bu maliyetler bu kadar yükselir miydi?
THY dahil şirketlerimiz artan bu maliyetlerin altında bu kadar ezilir miydi?
AtlasGlobal batar mıydı?
Onur Air bu kadar zor durumda kalır mıydı?
Her şey yerli yerindeydi. Kredi ödeme sorunu yoktu, esnafın maliyet artma sorunu yoktu.
Şimdi kim kime yüklüyor günahı bilinmez ama bilinen tek şey var büyük vebal altındasınız. Bugün, gemi su alırken hala kesesini düşünen işadamları, yöneticiler yarın bunun hesabını vermeyecekler mi acaba.
Havacılığımız hayalete doğru gidiyor.
Hayaldi gerçek oldu.
Keşke hayal değil de gerçeklerle yürüseydik.
Yorumlar Tüm Yorumlar (127)