Şu pandemi herkesi ve her kesimi mağdur etti. Çalışanları, şirketleri, devletleri, milletleri hep zora soktu. En çokta devletten zengin olmayan çalışanları kaderi ile baş başa bıraktı. Havacılık sektörü bu sektörlerden biri. THY çalışanları İŞKUR ödeneğini bile alamazken, TGS ikramiye anlaşmasına yanaşmayanları işten çıkartmaya başladı.
Biraz bizim ısrarla üzerinde durmamız, biraz iş barışının zedeleneceği kaygısı, biraz sosyal medya etkisi, biraz işi sabote etme korkusu TGS ve dolayısıyla THY yönetimini endişeye sevk etmiş ve bunun sonucu olarak TGS çalışanlarına ikramiye verme kararı alınmıştı.
TGS, personeli elde tutmak ve işten çıkartmamayı taahhüt eden bir anlaşma götürmüştü personelin önüne. Anlaşmanın özü “İkramiye yok, işten çıkartma da yok” idi. Personelden tepki gören bu anlaşma metni personel ile yapılan birebir görüşmelerle tepkiler azalmış ve çok sayıda personel ile bu anlaşma imzalanmıştı.
Zira işverenin getirdiği sözleşmeye imza atmayanlarla yolların ayrılacağı, Cumhurbaşkanlığının işten çıkartmayı yasaklayan kararnamesinin süre dolumundan sonra bu ayrılıkların hemen gerçekleşeceği aşikar idi.
Bunun farkında olan, işsiz kalmayı ve bir daha THY ve ortak kuruluşlarının hiçbirinde iş bulamayacağını bilen personel kerhen dahi olsa imza atmak zorunda kalmıştı.
Buna ister iyi niyet deyin, ister göz boyama deyin, isterseniz zorunluluk deyin TGS ikramiye vermeme kararını aniden değiştirerek kısa çalışma ödeneğine bağlı olarak, çalışma gün sayısına göre verme kararı aldı.
Kulağa hoş geliyor ikramiye.
İkramiye, ikram değildir. Çalışanların vermiş olduğu emeğin ödülüdür, karşılığıdır.
Konuya iki pencereden bakmak zorundayız. Bir şirket açısından diğeri de çalışan açısından. Şirket olmadan çalışan olamayacağına göre çalışan olmadığı sürece de hiçbir şirketin başarısından söz edilemez. Bu tip şirketleri kastediyorum.
Çalışanlar açısından da metazori imzalatılan “ikramiye almayacağım” sözleşmesini de kabullenmek zor. İmzalamayanlar açısından daha da zor.
İmzalamayanlara da yol göründü. Kanuni haklarını verdiğiniz sürece iki taraf anlaşması halinde sorun yok.
Sorun şurada. İşsizler ordusunun sayısı artacak ve bu arkadaşlar istifa etmiş görüneceği için işsizlik parası da alamayacaklar.
Tabi yöneticilerin de işi zor. Kredi ile maaş, kredi ile ikramiye ödemek zorunda kalan TGS, geleceğini şekillendirmek zorunda.
Ama bizim önceliğimiz çalışanlar. Hele ki uçak altında ter akıtanları anlamaya çalıştıkça daha da çok önceliğimiz haline geliyorlar.
THY çalışanları İŞKUR ödemelerini neden alamaz.
Bunun sebebi THY olamaz. Biliyorum ki İŞKUR kendi ödeme sorunları nedeniyle bu tür gecikme yaşatıyor. Zira İŞKUR da tarihinde hiç böyle bir vaka ile karşılaşmadı. Dolayısıyla ödememeyi ne kadar uzatırsa o kadar onlar için daha iyi.
Örneğin postanelerden ödeme almak isteyenlere, postanelerden verilen cevap şu. “Sistem arızası var”. Adamlar haklı. Türkiye’de sistem hatası var, sistemsel hata var.
Atatürk Havalimanı Katar’a satıldı iddiası.
Bu iddia doğru değil. En azından bendeki an itibari ile bilgi bu yönde. O kadar da kimsenin gözü kararmış olamaz diye düşünüyorum.
Ama olmayacak diye de bir şeyin olmadığını olduktan sonra çok iyi anladık ve “vay be” dedik hep beraber.
Oldu olacak Atatürk Havalimanı Katarlılara satılırsa içine yapılan pandemi hastanesinin adını da “Katar Hastanesi” olarak değiştiririz. İşte o zaman tam olur.
Yorumlar Tüm Yorumlar (247)