Cehennemde ateş falan yok.
Herkes bu dünyadan göçerken
Kendi ateşini yanında götürüyor.
Yunus Emre
İlk yazılarımdan biri Havalimanında çalışmak zor sanat başlığını taşıyordu. Bu yazıyı ikincisi takip etti, Orta Seviyedeki yöneticiliğin ateşten bir gömlek olduğunu anlatmaya çalıştım.
Kala kala üst yöneticiler kaldı.
İşleri zor mu? Kolay mı?
Bu yazıyı ezkaza okuyan / başkalarından duyan üst yönetici olursa lütfen bana kızmasınlar. Bu yazıdaki anlatım üzgünüm ki, sektör personelinin sizlere bakışının bir özetidir. Değişik şirket mensubu beş çalışan on beş gün içerisinde birbirinden habersiz olarak aynı veya yüzde doksan benzer görüşü ifade ediyorlarsa konuda bir tersliğin mevcudiyetini değerlendirmek gerekir. Laf aramızda çalıştığım dönemlerde benim de düşüncem farklı değildi.
Evet; sektörün bir şirketinde üst yönetici olmak zor mu? / Kolay mı?
Sık sık yutkunmak ve hazım sistemini daha çok çalıştırmak insanın kolayına gidiyorsa, iş basit demektir.
Asgari ücretin biraz üzerinde bir geliri olan bir işçi kardeşimiz iş yaşamında kötü bir şeyle karşılaşırsa
“ Sağlık olsun kaybedecek neyim var ki ” der ve olanı, biteni, sonuçlarını daha kolaylıkla kabullenirler. Yeni iş arayışına girer.
Düşünün ki, ya vazgeçilmesi gereken şeyler fazlaysa? Mevcut yaşam konforu, maddi ve manevi ayrıcalıklar vb. Bunları kaybettikten sonra, hele hele unvanlar üst katlarda yerleşik ise, yenisini aramak, civarda eşdeğerini bulmak hayli zor. Evet; bu durumda olanı, biteni kabullenmek, sonuçlarına rıza göstermek imkânsıza yakın. Özellikle bu yaşam şartlarında ve söz konusu imkânlara alışılmış ise. Hani bir söz vardır, Tanrı kimseyi alıştığından geri koymasın derler. İşte, konunun esası bu.
Peki; ne yapmak gerek?
Hazmetme mekanizmasını her şeyi öğütür hale getirebilmek ve aşağıdakilerin sorunlarına ilgisiz kalıp, yalnız ve yalnız tepeden gelen buyruklara itibar etmek ve onları benimsemek tüm imkânları avucunuzda tutabilmek dolayısı ile alışılmıştan geri kalmamak için yeterli olur mu sizce?
Bana göre olur.
Hem de mis gibi olur.
Hiç meraklanmayın, gemi bu güne kadar olduğu üzere denizde fırtına da olsa yol almayı sürdürür. Kuvvetli, rüzgârda ne mi yapar? Bir koya sığınır ve bekler. Rüzgâr nasıl olsa dinecektir.Sonra yola devam.
İşte üst yöneticilerimizle ile ilgili vaziyetin durumu bana göre bu merkezde.
İşte tepedeki profesyonellerin alt seviyenin konularına karşı ilgisiz kalmalarının ana nedeni de bu.
Tümü toplanıp, tencere tava çalarak söylediğimi protesto etse de durum maalesef böyle.
Bunun dışında davranan yok mu? Var tabii. Onları tenzih ediyoruz bu anlatımdan.
Onlar kendilerini, çalışanlarda onları bilir.
Evet böyleleri var ama yaşamları uzun olmuyor. Sistem onları da bir şekilde öğütüyor.Şaka gibi.
Evet; asgari ücretin bir gıdım üzerinde maaş alan çalışanın kaybedeceği bir şey yok.
Atsan da olur, satsan da.
Alışkındır.
Memur dediğin nedir ki, binlercesi var etrafta.
Tecrübe, bilgi vb. hiçte gerekli değil.
Tahsil derseniz, fakülte mezunu olmaya gerek de yok.
Liseyi bitirmiş bir personeli daha düşük bedelle istihdam etmek mümkün.
Yetiştiririz, öğretiriz tam yetişince de bir şekilde uzaklaştırırız şirketten.
Tabii ki kıdem yükü de oluşmadan yaparız bu işi.
Yenileri mi?
Hazır.
Kapıda bekleyenlerden seçeriz.
Nasıl olsa, asrın belası işsizlik her ülkede olduğu gibi bizde de var.
Bela olmasına bela da sanki bu açıdan bazılarının işine yarıyor gibi.
Bu nasıl bir sistemse?
Malum bizde üst yöneticilerle süreli sözleşme yapılmıyor. Yapılması halinde sözleşme süresi dolmadan işveren tarafından görevden affedilirse sözleşme bitimine kadar olan sürenin bedelini kendisine ödemek gerekir. Ama yinede uzun süre çalışanlar var. Yurt dışında İnsanlar neden profesyoneller ile 4 seneyi aşan hizmet sözleşmesi imzalamıyorlar ki?. Bu sürecin sonunda göreve devam eden üst yönetici şirketin malı haline dönüşüyor sanki. Bu aidiyet duygusu bizde o kadar abartılıyor ki, çalışanların hakkını hukukunu korumak üst yöneticilerce artık görev addedilmiyor. Kimin hakkı olursa olsun o hakkın şu veya bu şekilde alınıp bir şekilde şirketin maddi, manevi varlığına dönüştürmesi hedefleniyor. Bunun tersi davranışları olan yöneticileri ise sistem tabii ki benimsemiyor, önce bir kenara çekiyor ve sonunda mekanik dişliler, performansının düşük olması ( ? ) nedeni ile onu ezip posasını atıyor.
Bu gün için İşlerin neden hep terse gittiğini araştırmaya bilmem gerek var mı?
Patronlarla çalışanların arasında organizasyonel kademe çok olmasına çok da, yine de en tepedeki, bir şekilde çalışanların üzerinde tek başına oturuyor gibi.
Evet, yine de hep birlikte onlar için dua edelim.
Tanrı hiç birini alıştığından geri koymasın.
Amin.
OSY’ lerin Fazla Mesai Ödemeleri.
Değerli arkadaşlarım, Sizlerden bu tür yazışmaları, sitede yazıların altında bulunan yorum bölümlerini kullanarak yapmayı rica etmiştim. Sonunda Yönetimi özel adresime gelen mailleri APH sütunlarında cevaplamamı yasakladı. Herhalde bu son olacaktır.
Şunu da ilave etmek isterim ki, ben iş uzmanı değilim. Yinede sorduğunuz konuyu bildiğim kadarı ile cevaplayacağım.
Havalimanlarında görev yapan Orta Kademe Yönetici personele fazla mesai ödenmediği ifade ediliyor.
Bu doğru değil. Genel Müdürlüklerin Orta Seviyedeki Yöneticilerinin fazla mesai alıp almadıklarını bilmiyorum. Ancak aldıklarını zannetmiyorum.
Yargıtay 9 ncu Hukuk Dairesinin 2010 yılında bir işveren aleyhine açılan dava ile ilgili verdiği karar yanda yer alan şekilde. ( Taraflar arasında imzalanmış olan iş sözleşmesinin 4. maddesinde."... Bu ücrete fazla çalışma ücretleri dâhildir" şeklinde açıklamaya yer verilerek ödenen ücretin fazla çalışma ücretini de kapsadığı kabul edilmiştir. Dairemizin kararlılık kazanmış olan uygulamasına göre iş sözleşmesinde yer alan bu tür hükümler fazla çalışma bakımından yılda 270 saatlik kısmın ücretin içinde ödendiği şeklinde değerlendirilmektedir. Belirtilen sürenin üzerinde fazla çalışma yapıldığının kanıtlanması durumunda zamlı ücretinin ayrıca ödenmesi gerekir )
Dolayısı ile bu kapsamda bulunan tüm arkadaşlarımızın işe giriş sözleşmelerinin ilgili maddesinde buna ilişkin hükmün yer aldığını düşünmek gerekiyor. Ben hukukçu değilim ama sözleşmede bu hüküm yoksa bile, her sene sizlerin bu uygulamayı kabul ettiğinize ilişkin bir belge / doküman imzalamanızın sözleşme eki olarak kabul edilebileceğini düşünüyorum. Sonuçta sözleşme çift taraflı imzalanan bir akit. Adına ek protokol denilebilecek formatında aynı şekilde bir beyan olduğunu kabul etmek gerek.
Bunu kabul etmeme hakkınız tabii ki mevcut. Ve de tabii ki imzalamayabilirsiniz
Sonucunu ifade etmeye gerek görmüyorum. Bunu göze aldığınız takdirde tabii ki sorun yok. ( ? )
İstanbul dışında görev yapan çalışanlara fazla mesai yaptıkları süre için izin verilmesi de mevzuata ters olmayan bir uygulama. Bu hüküm kanunun ilgili maddesinde yer alıyor.
Personel adedi ve operasyonun yürütülmesi için fazla mesai ihtiyacı minimumda olan istasyonlarda fazla mesai karşılığı personele izin verilmesi, büyük ve trafiği yoğun istasyonlarda ise Yargıtay’ın yukarıda belirtilen kararının uygulanmasının etik olup olmaması konusunun cevabı ise insanlara göre değişkendir.
Düz bakışla mevzuat ile ters düşmeyen uygulamaların etik olup olmadığını tartışmak doğru değildir.
İfade ettiğiniz üzere şirketlerde uygulama birliğinin bozulduğu doğru olmasına doğru da, deveye yöneltilen, neden boynun eğri, sualinin cevabı bu konu ile tam örtüşüyor. “Nerem doğru ki”
Dolayısı ile IK’ dan her iki hususun tersi, başka bir deyişle çalışanın lehine bir uygulama beklentisi ile, “yapında görelim” denmesi pek mantıklı değil.
Onlar bunu yapmayacaktır. Sizlerde bunu göremeyeceksiniz. Laf aramızda İnsan Kaynaklarının tepesindekilerin, buna imkânları / yetkileri olsa da bir şekilde yapmayacaklarına inanırım. Hani bazıları için yalnız kendine Müslüman derler ya. İşte o misal.
Üst yöneticilerin, özellikle İnsan Kaynakları ünitelerinin konuya patron gözü ile yaklaşımları: Şirket giderini azaltmaya yönelik tüm uygulamalar etik değerler de dâhil olmak üzere aklınıza gelen / gelecek her şeye mutlak uygun olup, hususun çalışanlarca aynen ve itirazsız kabulü zorunludur ( ? ) şeklindedir.
Siz siz olun, bunun tersini sakın savunmayın bir adım öte zinhar savunmayı düşünmeyin bile.
Yorumlar Tüm Yorumlar (17)