Tam 19 yıl önce havalimanı muhabirliği ile tanıştığımda bugünkü iç hatlar terminali o zamanlar dış hatlar terminali idi. O günleri hatırlayanlar beni gayet iyi anlayacaklar. Basın mensupları için teknolojik nimetler günümüz koşulları ile mukayese bile edilemez durumdaydı.
Dış hatlarda bir basın odamız vardı. Kimler yoktu ki o basın odasında. Hürriyet’ten Faik Kaptan, Rauf Gerz, Sabah Gazetesi’nden Celal Uçan, Meydan Gazetesi’nden Raşit Süerkan, Zaman Gazetesi’nden Güntay Şimşek, Türkiye Gazetesi’nden Hidayet Yüzbaşıoğulları, Milliyet’ten Sinan Toros, Fotospor’dan Yusuf Zengin ve ismini hatırlayamadığım diğer arkadaşlar.
Yolcu gidiş salonunda da postanenin hemen çaprazında bir dernek odamız vardı. Dernek odasında bir daktilo ve fax vardı. Yazdığımız haberler o daktilodan geçer fax makinesinden de gazetelerimizin merkezlerine ulaşırdı.
Benim hatırladığım kadarı ile o günden bugüne kadar çok şey değişti. Ama son 10–12 yıla baktığımda değişmeyen tek kişi Şahabettin Bolukçu oldu.
Değişenleri şöyle özetleyelim ve önce kendimizden başlayalım. O yıllardan beri konumunu koruyan tek gazeteci Faik Kaptan oldu. O hala Hürriyet’te. Diğerleri her biri değişik alanlarda ya büyüdüler yada emekliye ayrılıp köşelerine çekildiler. Örneğin Rauf Gerz halkla ilişkiler alanında kendine bir yer edindi. Sinan Toros ve Hidayet Yüzbaşıoğulları emekliye ayrıldı. Celal Uçan Sabah Gazetesi’nden çıkartıldı şimdi Yusuf Zengin ile çalışıyor. Raşit Süerkan gazetecilikten ayrıldı ve şimdi başka bir işle iştigal ediyor.
Ya havacılık sektörü.
Havacılık sektöründe çok daha köklü değişiklikler oldu. En başta havalimanlarımız tamamen değişti. Devası bir dış hatlar terminalimiz var. İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya, Bodrum, Dalaman gibi havalimanlarımız artık özel sektör tarafından işletiliyor. Türkiye’nin birçok ilinde yeni havaalanları ve terminaller yapıldı. İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı adıyla bir havalimanı ile tanıştı.
Havayolu şirketleri baş döndüren bir hızla gelişti.
Yine benim hatırladığım Türk Havayolları, İstanbul Havayolları, Sunexpress ve Onur Havayolları gibi şirketlerden başka şirket yoktu. Tam hatırlamıyorum ama Noble Air, Sultan Havayolları ve Pegasus Havayolları’nın tarihçesi de o günlere dayanabilir.
Havayolu şirketleri sayısı o günden bugüne bir azaldı bir çoğaldı. Kaç tane şirket kapısına kilit vurdu, kaç şirket battı inanın sayısını bile hatırlamıyorum. Tabi bunların yanında piyasayı dolandırmak için açılan şirketlerde türedi. Bankalardan milyon dolarları tokatlayıp yurtdışına kaçanlar oldu.
Yazımın ilk bölümlerinde de belirttiğim gibi onlarca şirket kurulmasına rağmen bu şirketlerin en üst kademesinde bulunanlardan sadece bir tanesi hala yerini koruyor. Şahabettin Bolukçu.
Örneğin İstanbul Havayolları’nın Genel Müdürü Safi Ergin Şimdi başka bir şirket kurdu ve onun başında. Pegasus Havayolları’nın başında bulunan Cemalettin Çelebi Saga Havayolları’nda.
Pegasus Havayolları Sabancı tarafından satın alındı. SunExpress’ten başka şirket olmayan Antalya’da SKY Havayolları ve Corendon Havayolları kuruldu. Bunların yanında Inter Havayolları kuruldu ve kapısına kilit vurmak zorunda kaldı. Bir zamanlar Rose Air diye bir firma daha vardı Antalya’da. Rose Air rüşvet olayları arasında kapanıp gitti.
Son 5 yılda ülkemizde Golden Havayolları, Tarhan Havayolları, Fly Havayolları, Inter Havayolları gibi şirketler piyasadan şu veya bu şekilde çekilmek zorunda kaldı. Son günlerin en sallantıda olan şirketi ise Best Air. Best Air’in durumu kritik. Son günlerini yaşıyor olabilir. Sihirli bir değnek değmediği sürece o da gökyüzü serüvenini tamamlayacak gibi görünüyor.
Bu bir kehanet değil. Görünen şeylerden bahsediyorum.
2010 kehanetime gelince.
Plansız bir şekilde sadece hava olsun diye büyüme yoluna giden şirketler patlayabilir. AtlasJet Havayolları, Onur Air, Pegasus Havayolları gibi şirketlerden hiç endişem yok. Bu şirketler artık tam kurumsal bir yapıya kavuşmuş durumda. Diğer şirketler açısından endişe duyuyorum. Sadece şekil olsun diye büyümenin anlamı yok. Planlı büyümek ve uçaklara Pazar bulup öyle büyümek daha mantıklı diye düşünüyorum. Uçak alıp planlama yapmayanlar tur operatörlerinin kapısını çalacak. Tur operatörleri de bu kadar uçak bolluğunda seç beğen al mantığı uygulayacak. En iyi uçağı en ucuza verenden uçak kiralayacak. Bu arada kapkaççı tur operatörleri de türeyebilir. Bunlara dikkat etmek gerek.
TGS’nin kurulması ile Çelebi’nin işi zorlaşacak. TGS ile HAVAŞ’ın bir tekel oluşturacağına inanıyorum. Eskiden HAVAŞ ile Çelebi arasında paylaşılan şirketler bu kez TGS ile HAVAŞ arasında paylaşılacak. Bu durum Çelebi’nin rota değiştirme zamanı geldi anlamı taşıyor. Çelebi’nin yurtdışı açılımlara ağırlık vermesi gerekiyor.
MRO olarak Türkiye’nin önü açık gibi görünüyor. Türkiye bakım merkezi haline gelecek hedefleri var. Bu hedefler arasında MNG Teknik yepyeni bir teknik hangar inşa ediyor. Kısa bir süre sonra faaliyete geçecek. Onur Air MNG Teknik’ten boşalan yere yerleşecek ve teknik bakımlara başlayacak.
My Teknik zorlansa da ileriye dönük Sabiha Gökçen’in gelişimi ile kendine iş bulmakta zorlanmayabilir. Ancak My Tekniğin hem teknik eleman anlamında hem de pazarlama anlamında yenilikler yapması gerekiyor.
HABOM Projesi kapsamında THY Teknik Motor Bakım ünitesi hizmete girdi. HABOM çalışmaları bittiğinde My Tekniğin işi daha da zorlaşacak. Şimdiden tedbirini alması gerekiyor. Belki de THY ile işbirliği yapması daha mantıklı olabilir.
Devlet Hava Meydanları işletmesi özel şirketler tarafından işletilen havalimanlarının yanında Türkiye’nin değişik bölgelerindeki havalimanlarını özelleştirebilir. Örneğin Trabzon’u alana Tokat’ı bedava verebilir. Yada Adana’yı alana Uşak meydanını promosyon verebilir.
Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü 2010 yılında çok daha aktif olacak. Şirketler daha fazla denetlenecek. Sürprizler yaşanabilir.
2010 herkes için mutlu bir yıl olsun.
Haftaya görüşmek dileğiyle.
Yorumlar Tüm Yorumlar (13)