Fransızca “Embargo” kelimesinden Türkçe’mize girmiş olan “Ambargo” ‘yu, bir malın sürümünü engellemek için konulan yasak, gemilerin limandan ayrılmasının engellenmesi, bir ülkenin dış dünyayla ilişkilerini kesme ya da bir kişinin başka kişilerle olan ilişkilerini engelleme şeklinde tanımlayabiliriz.
Günümüz Türkiye’sinde de bu bağlamda adeta herkes herkese ambargo uygular oldu. İşine gelmedi mi, hoşuna gitmedi mi, yapıştır ambargoyu. Basın için de aynı şey geçerli. Biri hoşuna giden bir şeyi yazar, ya da arkadaş, eş, dostsan kralsın, yazmazsan düşman.
Hep söylediğim gibi bir şeyleri yazıma taşımadan önce ilgililerin dikkatini çeker, yanlışların düzeltilmesi için bekler, olmadığı takdirde yazılarıma dökerim. Çünkü bu şirketlerin hepsi bizim milli servetimiz, göz bebeğimiz.
Geçtiğimiz günlerde hatırlayacağınız üzere Türk Hava Yolları’nın 400. Uçağı anlamlı bir uçuşla seferlerine başladı. Tabi ki herkes gibi ben de bu durumdan çok mutlu oldum. Arkasından bir de ne göreyim, elektronik malzemeler tanıtarak ünlenen biri de ilk seferde, uçakta. Arkadaş, uçağı mı tanıtacak, uçuşu mu, sistemleri mi, neyi? Neden davet edilmiş olabilir ki?
Türk Hava Yolları markası, yöneticileri ya da çalışanları ile şahsi hiçbir problemim yok. Ancak göz göre göre de AirportHaber’in ambargoya maruz kalmasını anlayamıyorum. Türk Hava Yolları ile ilgili bir yazı yazacağım zaman yabancı kaynaklardan ulaşıyorum. Haberler keza aynı şekilde. Yönetim kurulu üyesinden bültenlerin haber merkezine gönderilmesi hususunda aylar öncesinden söz aldığım halde hala gönderilmiyor.
2005 yılından bu yana yayın hayatında olan tematik bir haber sitesi her şeyden el ayak çektirilmiş durumda. Geçtiğimiz haftalarda körfezin güçlü hava yolu şirketlerinden ve THY’nin önemli rakiplerinden biri olan Emirates’in uçuş eğitim merkezi ile ilgili haberini çevirdiğimde, THY Uçuş Eğitim Merkezi’nin neden böyle bir haberi çıkmıyor diye hayıflandım. Oturdum, ulaşabildiğim bütün kaynaklardan verileri topladım ve yayınladık. Bir nevi basın müşavirliğinin yapması gerekeni yaptım. Kim yapar? Eş, dost ya da arkadaşınızın olduğu, reklama boğduğunuz haber siteleri mi? Hiç sanmıyorum.
Haa bazen gerçekler acı olabilir. Buna katılıyorum. Ancak tarafsız olmak gerçekleri tümüyle ortaya koymaktır. Adalet sistemi eğer ortada bir yalan ya da iftira varsa gereken cezalandırmayı da yapar, o haberi de yayından kaldırır.
Gelelim haberler kısmına yine araştırma yaparken bir de ne göreyim, THY bazı kişileri Antalya’da beş yıldızlı otellerde ağırlıyor. Amaç sanıyorum influencerları ön plana çıkartmak, onlarla yürümek. Hep söyledim tekrar söylüyorum. Günümüz şartlarında hiç kimse başka bir kişinin fikriyle hareket etmez. Özellikle de o kişilerin bunu para karşılığı yapıyor olduğunu bildiği sürece yanına bile yaklaşmaz.
Havayolları için en iyi reklam aracı yolcunun kendisidir. Yolcunun çevresine aktardığı izlenimleri, kendi sosyal medyasındaki gerçek paylaşımlarıdır. Bunun için de yapılması gereken tek şey yolcu memnuniyetinin sağlanmasıdır.
HÜRJET
Geçtiğimiz yıllardan itibaren yakın bir zamana kadar HÜRJET’in 18 Mart’ta gökyüzünde olacağı açıklanırken, tarih geldiğinde yalnızca taksi yaptığına şahit olduk. Sebebini elbette çok merak ediyorum. Ancak bir açıklama yapılmamasına da çok şaşırıyorum.
Elbette bu da havacılık sanayisi açısından önemli bir dönüm noktası. Birileri gibi aman efendim motorları İngiliz, şurası bu menşei falan diyenleri de kınıyorum. Toplama da olur, sonuçta bizim hangarımızda yapılsın, bizim ismimizle dünyaya tanıtılsın. Lockheed Martin, Boeing, Airbus, Apple, HP, MERCEDES gibi dünyaya ün salmış markalar da bir çok parçasını dışardan almıyor mu? Hatta F-35’in parçalarının bir kısmını TUSAŞ üretmedi mi?
Hangi parça nereden olursa olsun, şu uçakların gökyüzüne çıkması en büyük arzum. Yeter ki sonları milli yerli yolcu uçağının sonu gibi olmasın….
SERDAR BAŞAĞAOĞLU
[email protected]
Yorumlar Tüm Yorumlar (12)