Yeni bir haftaya geldik…
Önce Türk Hava Yolları’nın ikramiye müjdesi. Prof. Dr. Ahmet Bolat yine çıktı sahneye, “başarıyı paylaşacağız” dedi. Güzel… Personelin yanında olmak kıymetli… Ama yıl sonunda olacakmış. Yahu, insan ister istemez düşünüyor: Bu ikramiye müjdesi, personel için mi yoksa seçim atmosferi için mi? Malum, Türkiye’de genellikle ileriye ötelenen her jestin mutlaka bir alt yazısı oluyor.
***
Gelelim yaşadığım manzaraya… 3 Eylül sabahı, yer İGA THY CIP. Sabahın körü, saat 05:30. Ailemi yolcu edeceğim. Kontuarda işimi hallederken, yan tarafta kızıyla bir kadın…
Bağırıyor, çağırıyor. TGS personeli sabır taşı gibi, “Hanımefendi yardımcı olacağız” diyor. Ama yok… Kadın tutturmuş. Sanki biletle birlikte, uçağı, pilotu, hostesi, yer hizmetlerini satın almış. “Uçak bileti aldım, artık Tanrı’yım” psikolojisi. Pes!
Dayanamadım, müdahale ettim: “Hanımefendi sabahın bu saatinde uçuş öncesi yüksek sesinizle herkesi geriyorsunuz, buradaki arkadaşlar size yardımcı olacağını söylüyor, her zaman da yolculara yardımcı oluyorlar, siz halen sesinizi yükseltiyorsunuz. Lütfen sakin olun” dedim. Yemin ederim, TGS personelinde peygamber sabrı var. Her şeye rağmen kibar kibar işlerini yapmaya çalıştılar. Bu arkadaşlara umarım hak ettikleri değer verilir.
Tabii hak edene…
Ama bir başka mevzu: TK-13363939 numaralı geri bildirim yaptım. Müşteri İletişim Merkezi bana cevap yazmış. Güzel yazmış da… Elmayla armudu karıştırmış. Ben başka diyorum, o başka. Yahu, bari yazıyı okuduğunuzu anlayalım!
Bir Bardak Suda Fırtına
Gelelim yeni uygulamaya: Uçaklarda ücretsiz su ikramı… Bravo! Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, havayolu şirketlerine talimat verildiğini açıkladı: Her yolcuya en az 200 mililitre içme suyu ücretsiz ikram edilecek.
İnsanlık hâlâ ölmemiş demek ki. Yaz aylarında kabinde susuz kalan yolcunun baş ağrısı, tansiyonu, bayılması derken “emniyet riski” doğuyordu zaten. Tebrikler…
***
Ama esas içimizi acıtan mesele: Uçuş okullarından gelen kara haberler. Gencecik fidanlar heba oluyor. Sorumluluk kimde? Eğitim yetersiz mi? Denetim mi eksik? SHGM bu işin neresinde? Sahi, kim takip ediyor bu tabloyu?
Corendon
Hani bazı insanlar vardır… İsminin anlamıyla hayatı birebir örtüşür. Corendon Madencilikten gelen bir isim. Korindon taşı… Dünyanın en sert taşlarından biri. Yakut olur, safir olur, elmasın ardından en değerlisi. İşte o taşı şirketinin ismi yapmış bir maden mühendisi: Yıldıray Karaer.
Yeşilköy’den çıkıp, Maçka’da Maden Mühendisliği okuyup, cebindeki üç kuruş parayla İngiltere’ye gidip restoran mutfağında bile çalışmış. T cetveli annesini mutlu etmek için alınmış, Shell plazasında hayal kurmuş. Kader bu ya… O plazanın ışıklarına bakıp iç çeken çocuk, bugün Avrupa göklerinde milyonlarca yolcuyu taşıyan bir havayolunun patronu.
Herkes “deli misiniz” derken havayolu kurmaya kalkışmış. Deliydi belki… Ama akıllıların başaramadığını başardı. Hollanda’dan Antalya’ya, Antalya’dan Frankfurt’a, oradan gökyüzüne uzanan bir yol çizdi. Bugün Corendon, Avrupa’da milyonların bildiği bir marka.
Şimdi sorarım size:
Hangi “madenci çocuk” elindeki kazmayı bırakıp, gökyüzüne uçak kaldırmıştır?
Yıldıray Karaer… Hayalini stratejik adımlarla Boeing’lere kadar taşımış bir adam. Şirketinin adı gibi sert, sağlam, dayanıklı. Ama aynı zamanda vizyoner. Elmas gibi… Parladıkça parlıyor.
20. yılını kutluyor. Frankfurt’ta yeni ofis açtılar. Yıldıray Karaer’in vizyonu ortada. Yolun açık olsun Corendon. Avrupa’da Türk havacılığının gururusun.
***
Şimdi gelelim büyük resme… Geçen gün Ankara’da toplantı vardı. Gündem 2026 beklentileri. Bekleriz tabii… Çünkü turizm çuvalladı. Otel fiyatları uçmuş. Yerli turiste “gitme” der gibi. Yabancıya fiyat ayrı, Türk’e ayrı. Biz burada bir hafta tatil yapacağımıza, Mısır’da bir ay yapıyoruz. Böyle mi turizm canlanacak?
Havacılık sektöründe doluluklar artar, rekor gelir… Tamam. Ama turizm çöküyorsa o doluluk neye yarar? Yunanistan, İtalya, Mısır, İspanya bizi solladı bile.
Velhasıl, biz hâlâ CIP salonunda bağıran yolcuyla uğraşıyoruz…
Hepinize güzel bir hafta dilerim…
Serdar BAŞAĞAOĞLU
Yorumlar