BAKANA AÇIK ÇAĞRI...
Binali Yıldırım’ın yeniden Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı koltuğuna oturmasının ardından kendisine bağlı kuruluşlarda köklü kadro değişikliğine gideceğini düşünüyordum. Bunun işaretlerini de görmüştüm. Tüm bürokratların havuzda olduğunu bildiğimizden dolayı vakit geçirmeden birçok yöneticiyi değiştirmesi en doğal hakkı diye makul görmeliyiz.
Havacılık alanında görüş beyan ettiğimize göre yine havacılıkla alakalı bakana birkaç önerim olacak.
Geçtiğimiz haftalarda yazmış olduğum yazılarda hem 2012 de nasıl bir havacılık olması gerektiğine işaret etmiş hem de özellikle Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü’nde aksayan bazı noktaları da dile getirmiştim.
Bakan Yıldırım’ın altında bulunduğu yükün ne kadar ağır olduğunu bilmekle birlikte sektörel uyarımızın gerekliliğini vurgulamakta fayda var.
Havacılık sektörünün en ağır yükünü havayolu şirketlerinin çektiği hepimizin malumudur.
DHMİ işletmecidir. Parasını ödeyene hizmeti verir, vermeyenin ipini çeker.
SHGM denetleyicidir, kural koyucudur. Koyduğu kurala uymayana anında hesap keser. Tabi yakalarsa.
Neden bunları yazıyorum ve nereye geleceğim.
Havayolu şirketleri açısından zor bir döneme girilecek. 2012 için kötü senaryolar yazılıyor. Bir yazımda belirttiğim gibi son on yılda kurulan şirketlerden sadece bir tanesi şu anda kör topal ayakta duruyor. Hangi şirket olduğunu söylememe sanırım gerek yok. Diğer bir şirketimiz ise tüm zorluklara rağmen operasyonlarını inadına yapmaya çalışıyor.
Bu bir başarısızlık mıdır yoksa ekonomik sebeplerle mi kapanmıştır. Bu kararı vermek sektörün görevidir.
Binali Yıldırım’ın havacılık sektörüne katkısı hiçbir aklıselim tarafından inkâr edilemez.
Soru şu. Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, bugüne kadar bu sektörün oyuncularını teker teker dinleme fırsatı bulmuş mudur? Hiç sanmıyorum.
Bu bir istek. Ben havayolu şirketlerinin duygularına tercüman olmak zorundayım. Zaten basının görevi de bu değil midir?
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, ivedilikle tüm havayolu şirketleri ve MRO’larla ve vakit bulduğu sürece de diğer sektör oyuncuları ile ayrı ayrı konuşmalıdır.
Bu konuşma kesinlikle başa baş olmalıdır. Havayolu şirketleri ile görüşürken “Sivil Havacılık Genel Müdürü de yanımda olsun sorunları beraber dinleyelim” şeklinde bir yanlışa düşmemelidir. Böyle olduğu takdirde asla sorunlar gerçek görüşler beyan edilemeyecektir.
Geçen haftalarda yazdığım “Bunu da inkâr et Haydar Bey” yazımdan sonra “Bunlar bişey mi Ali Bey, biz neler çekiyoruz” diyen onlarca yönetici ile görüştüm. Tabi Haydar Yalçın’la alakalı değil bu serzenişler. Sorunlar o kadar büyük boyutta ki, sektör oyuncularının bu sorunları bakana aktarmak için bir davet beklediklerini biliyorum.
Sivil Havacılık Genel Müdürü Bilal Ekşi’nin, sektörün sorunlarını sektör temsilcileri ile yapılan çalıştaylarla öğrenme gayretini olumlu değerlendiriyor olmama rağmen Ekşi’nin etrafındakilerin O’nu yanıltabileceğini düşünüyorum.
Binali Yıldırım’ın yeni bir açılım yapması gerektiği inancındayım. Örneğin yurtdışında olduğu gibi charter şirketlerinin 3 uçaklık şartı düzenlenebilir. SAGA Havayolları örneğine baktığımızda iki uçakları olmasına rağmen üçüncü uçağı getiremedikleri için kapanma riski ile karşı karşıya kalmıştı. Şirket kapanmalarını kolaylaştırmaktansa şirketleri yaşatmayı kolaylaştırmak gerekiyor.
Bu tür örnekler Avrupa’da mevcut. Örneğin Corendon Hollanda’nın bir uçağı var. SKY Germany için de aynı şey geçerli.
Türkiye artık havayolu şirketlerinin batışını değil yaşayışını sağlayacak tedbirleri almak zorunda.
Bir kez daha Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’a çağrıda bulunuyorum. Tüm havayolu şirketlerini ve MRO’ları 15’er dakika da olsa dinlemek zorundasınız.
Tabii yanınızda kimse olmadan ve kayıtsız şartsız dinlemek üzere.
Biz onların tercümanıyız.
Yorumlar