Devir ne kadar değişti değil mi? Yıllar öncesinde DHMİ'nin işletmeciliğini sorguluyorduk. Atıl yatırımları, işletilemeyen meydanları, tarla haline gelmiş hayvanların otladığı, köylülerin harman olarak kullandıkları havaalanlarını. Kim ne derse desin, eleştirmek için her türlü süslü kelimeleri kullanırlarsa kullansınlar Türkiye'deki değişim havacılık alanında en üst seviyeye ulaşmış vaziyette.
Gelin görün ki son yıllarda havacılık alanında yaşanan gelişmeler artık dünyaya model olmaya başladı. DHMİ'nin özelleştirme başarıları dünyanın model almak istediği bir hal aldı. Japonya ce Çin DHMİ'nin bu modelini alabilmek için Ankara'yı mesken tutmuş durumda.
DHMİ Genel Müdürü Orhan Birdal'ın geçen hafta yapmış olduğu açıklama açıkçası heyecan verici bir gelişme. DHMİ'nin halka arzı konusunda ön çalışma yapıldığını söyledi. Bu gelişme üzerine DHMİ Genel Müdürü Orhan Birdal'ı aradım. "Henüz fikir fırtınası yapıyoruz" dedi. Eğer bir fikir ortaya atılmış ise artık o fikrin olgunlaşması için alt yapının halka arz konusunda hazırlanması gerekir.
Bildiğim kadarıyla DHMİ bu hali ile halka arz edilemez. Bir şirket ünvanı olmalı. Yani Anonim Şirket olmalı. Ulaştırma Eski Bakanı Binali Yıldırım'ın planları arasında DHMİ'ni iki ayrı kurum haline getirmek istediğini biliyorum. Ama o çalışma henüz gerçekleşmiş değil. Bu çalışma ile işletme ve seyrüsefer ayrılacak.
Orhan Birdal'ın "Fikir fırtınası yapıyoruz" dediği olay gerçekleşirse Birdal DHMİ tarihine geçebilir. Ama havacılık çok kritik bir sektör olduğu için seyrüseferin ayrılmasında fayda var. Zira en küçük bir olayda borsada işlem kaybına neden olabilir. DHMİ işletme olarak borsada olmalı diye düşünüyorum.
DHMİ'nin havacılık tazminatı konusunda çalışanların beklentisini karşılamak için çalıştığını biliyorum. Ancak bazen evdeki hesap çarşıya uymayabiliyor. Bu yüzden çalışanların biraz daha sabretmesi gerekecek. Bu konuda çok sayıda mail ve telefon alıyoruz. Bazen yönetimin çabaları da yetmeyebilir. Zira bu durum devletin diğer kademelerinde de değerlendiriliyor.
Bu arada Pegasus Havayolları'nın borsaya açılma işlemini askıya alması bana göre mantıklı bir durum. Zira havacılık sektöründe en küçük dalgalanma olumsuz kayıplara neden oluyor. Yakıt fiyatları arttı. Bu durumda borsaya girmek riskli olabilir. Ali Sabancı borsaya yabancı birisi değil. O sebeple kılı kırk yardığını hepimiz tahmin edebiliriz.
İSPİYONCULUĞUN BELGESİ...
Herkesin kendi görevini yapması gerektiğini savunurum hep. Türkiye'nin en büyük sorunu kendinden başkasını "tu kaka" olarak görmektir. İşte son örneği Atatürk Havalimanı'nda karşımıza çıktı. Haber yapan bir gazetecinin başına gelenleri ibretle okuduk. Yıllar önce yazmıştım. Havalimanında çalışan muhabir arkadaşların protokol gazeteciliği yaptığını söylemiştim. Bu yazımdan sonra kıyamet kopmuştu. Gazeteci olarak geçinen bu arkadaşların sadece" VIP'den kim geldi geçti" haberi kovaladıklarını anlatan bu yazım sebebiyle düşman ilan edildik. "Dervişin fikri neyse zikri de odur" atasözünden yola çıkarak şunu belirtmek isterim. Arkadaşlar bu yazımı "uçağa binenlere protokol" olarak algılamışlar. Tıpkı atasözündeki gibi. Demek ki öyle yapıyorlarmış ki öyle anlamışlar. Hoş yapmayanlar da yok değil.
Son örnekte bu arkadaşlar diğer arkadaşlarını gammazladıklarını ortaya koyuyor. Ayrıntıya girmek istemiyorum. ALLAH'ın adaleti gerçekleşiyor. Dernek olduklarını iddia edenler bence değnek sallıyorlar. Birbirleri arkasından iş çeviriyorlar. Bu mu meslek etiği? Bu mu meslek birliği. Hadi derneksin şimdi arkadaşının başına gelenleri kına da görelim seni. Yemez ama. Sadece kapalı kapılar ardında iş yaparsınız. Dernek odası diye verilen odada sigara içersiniz ancak.
Hadi hayırlı işler size...
Yorumlar