Biz bu hainleri çok gördük. Gün geldi gözyaşımızı içimize akıttık gün geldi sel gibi çağladık. Ama asla yıkılmadık, yıkılmayacağız. Bir avuç hayvana ve destekçilerine de geçit vermeyeceğiz. Tarihin yeniden yazılması gerekiyor ise yeniden yazacağız.
Ülkede yaşanan veya yaşatılmak istenen terör kaosu üzerine havalimanı güvenliği daha da önem arz eder hale geldi. Terör örgütlerinin en büyük gayesi yaptığı eylemin alabildiğince çok duyulmasıdır. Bu sebeple, yapılan eylemler ses getirecek şekilde yapılır.
Sabiha Gökçen Havalimanı'na yapılan havan topu saldırısı buna bir örnektir. İstanbul valisinin yerinde kararı ile uçuşlara etkisi olmasa bile; sonuç olarak terör tehlikesi ile karşı karşıyayız.
Terör eylemlerinin uluslararası bağlantısı ve desteği olmadan başarıya ulaşacağını düşünmüyorum. Son aylarda havayolu şirketlerimize yapılan bomba ihbarları, uçak içine yazılan notlar Türkiye üzerinde bir algı operasyonu yapıldığı düşüncesini hakim kılıyor.
Özellikle üçüncü havalimanı üzerinde oynanan oyun, kıskançlık boyutunu geçerek hasmane bir durum halini aldı. İşte bu sebeple terör oyuncuları, mevcut ortamı kullanarak her türlü zarar verme argümanını kullanacaktır.
Her ne kadar terörün iç siyasetten kaynaklanan sebepleri olsa dahi, biz kendi kavgamızı içimizde yaparak kucaklaşırız. Lakin, dış mihrakların bu ortama oyuncu olarak girmesi "Et tırnaktan ayrılmaz" duygusallığımızı kabartır ve "Kötü de bizim, deli de bizim" deyip yediden yetmişe karşı koyarız.
Havacılığın etkilenmemesi için etkin önlem almanın daha da elzem haline geldiğini hatırlatmama gerek yok.
Tüm havalimanlarımızda bu durum geçerli olsa bile; yaşam merkezimiz haline gelen Atatürk Havalimanı bizim dünyaya açılan en büyük kapımızdır.
Paranoyak haline getirmemek kaydı ile, özellikle havalimanı girişlerindeki görevlilerinin daha dikkatli olması gerekiyor.
Özel güvenlik memurlarının aranmadan veya üstünkörü aranarak meydanlara girdiklerine şahit oluyoruz. Her ne kadar o havalimanında güvenlik görevlisi olsa dahi, diğer personel veya yolcu nasıl aranıyor ise güvenlik personeli de aynı şekilde aranmalıdır.
Ayrıca, polis memuru kimliği ile aranmadan geçen kişilere de şahit oluyoruz. Bunlara dikkat edilmesi gerekiyor. A Kapısı, B Kapısı, E Kapısı diye tabir edilen kapıların da personel geçişlerinde, araç geçişlerinde daha dikkatli olunması gerekiyor.
Havalimanı çevresi de aynı dikkatle korunmalı. "Su uyur düşman uyumaz" şeklindeki atasözümüzü hatırlatmaya gerek yok.
Handling şirketlerine de önemli vazife düşüyor. Şüpheli yolculara müsamaha edilmemeli.
Asaletsiz DHMİ müdürleri...
İsim vermeyeceğim ama bir cümle ile değinmeden de geçemeyeceğim. Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğü, meydanlara atadığı bazı müdürleri halen asaletlendirmiş değil.
Vekalet ile yürütülen bu meydanlarda yükü çeken müdürler, aslaet beklerlen Ankara'dan tık yok. Acaba(!) diyecek veya dedirtecek defansları düşünmemek de elde değil. Bürokrasi zor iş. Siyaseten atanan bürokratların işi daha da zor.
DHMİ genel müdürü Serdar Hüseyin Yıldırım, vekaleten müdürlük yürüten müdür vekillerini ne zaman müdür yapacak açıklasa da öğrensek. Bu arkadaşların hak kayıplarının vebalini kim üstlenir bilmiyorum ama asaleten atamayacağınız insanlara gereğinden fazla yük vermeyin derim.
Terörsüz bir ülke dileğiyle...
Yorumlar Tüm Yorumlar (28)