Türk sivil havacılığı gün geçtikte yolcu trafiğinde büyümeye devam ediyor. Havayolu şirketlerimiz filolarını güçlendiriyor ve yeni hatlar açıyor. Bununla birlikte yeni açılan İGA ne hikmetse yolcuyu yoruyor.
İnsanlar havayolu şirketinin adını unutabilir, havalimanının adını da, yediği yemeği, belki de yürüdüğü mesafeyi de. Ancak unutmayacağı tek şey bulunduğu yerde kendini nasıl hissettirildiğidir.
Değerli iş insanı Sayın Bülent Eczacıbaşı’nın yeni kitabı Aklımızda Bulunsun’da yer alan bir bakış açısı örneğini, kendisinin affına sığınarak paylaşmak isterim.
Yaşlı bir adamla genç oğlu yürürken yolun kenarında bir kurbağa görmüşler. Kurbağa konuşmaya başlamış.
“Beni öperseniz güzel bir prensese dönüşürüm” demiş.
Bunun üzerine yaşlı adam eğilmiş, kurbağayı alıp cebine koymuş ve yoluna devam etmiş.
Bir öpücükle güzel prensese kavuşma hayali bir anda yıkılan oğlu şaşkınlık içinde:
“Ne yapıyorsun baba?” deyince yaşlı adam,
“Konuşan bir kurbağa benim için güzel bir prensesten çok daha ilginç” demiş.
Yani bakış açıları çok önemli. Siz yolcuya mecbur kaldığı için hizmet vermiyorsunuz, yolcu sizi tercih ettiği için hizmet sağlıyorsunuz. Ama bunu da düzgün yapmazsanız yolcuyu kaybedersiniz. Yalnızca havalimanı işletmecisi de değil, hava yolu şirketleri de kaybeder, otel sahipleri de, taksici de, esnaf da…
Son zamanlarda pasaport kontrolüne 10-12 dakikada varılırken, pasaport kontrolü sonrası güvenlik kontrolüne gidene kadar 25 dakika süre geçiyor. Polisimiz tam kadro bütün kontuarları doldururken, havalimanı güvenliği yarıdan da az bir kapasite ile güvenlik kontrolü yapıyor. Ve mesaideki personel korkunç yorgun. Onların da iş yükünün düşürülmesi elzem. Gözden kaçacak bir durumda herkes etkilenir. Dinç olmak zorundalar. Bunu da sağlayacak olan yöneticileri… Yorgun insan hataya açıktır. Aynı şeyleri tekrarlayacak güçleri bile kalmamış. “iPad maypad ne varsa koyun” diyeni bile duydum.
Ve ayrıca gümrüksüz alışveriş mağazaları da yolcuyu yoran bir başka nokta. Personele satış yaptırılsın diye getirilmiş bir prim sistemi var. İnsanların aldığı ürünlerin peşinde koşturuyorlar personeli. Hem onlar rahatsız hem yolcu. Sepet elinde millet kasaya durdurulmadan gidemiyor. Bir sticker yapıştırayım derdindeler. Sistemi yanlış oluştururlarsa olacağı bu. Ne diyelim Allah akıl fikir versin.
Yağmurlu havada açık merdiven getirten de hatalı, yarım kapasite ile kontrol yaptırtan da, yolcuyu ezmeye çalışan da, nezaketini kaybetmiş kabin memuru da, üç kuruşa personel çalıştıran da, personelinin yediği yemekten iğrenç şeyler çıkmasına göz yuman da… Örnekleri çoğaltabilirim. Hatayı önce kabul etmekle başlanmalı işe. Sonrası çorap söküğü gibi zaten gelir.
Türk sivil havacılığı yükselirken yapmamamız gereken hataları yapıyoruz. Umarım bir an önce hatalardan dönülür.
Emniyetli uçuşlarınız olsun…
Serdar BAŞAĞAOĞLU
[email protected]
Yorumlar Tüm Yorumlar (14)