‘Yeter artık’ demenin vakti geldi de geçiyor bile.
Konu Merhum Muhsin Yazıcıoğlu. Hepimiz biliriz ki vatanını canından daha çok seven ender yiğit insanlardan biridir. Günümüz koşullarının çıkar peşinde koşan insanları gibi değil gerçek bir vatanperverdir o. Biz öyle tanıdık öyle olduğuna da şahitlik ederiz.
Her ne olursa olsun bu kazanın adına ister sabotaj deyin ister bir havacılık kazası deyin. Sonuç ortada Muhsin Bey artık yok.
AirportHaber’de defalarca yazıldı. Airport Tv’de uzun uzun tartışıldı. Başta Sefa İnan olmak üzere, Murat Herdem, Oktay Erdağı, Tevfik Uyar, Servet Başol hepsi ayrı ayrı dillendirdi bu konuyu.
Neresinden yazalım ki? Ben havacılık uzmanı değilim sadece havacılık habercisiyim ama helikopterde kara kutu var diyecek kadar da aptal değilim.
Şimdi kaza ile ilgili bilen bilmeyen herkes tarafından ele avuca sığmayan bir dolu şey söylendiğini hepiniz biliyorsunuz.
Üzerinde durmak istediğim 3 temel konu var.
Birincisi kazada kim olduğu belli olmayan kişiler tarafından sökülen parçalar var. Bu parçaların askerler tarafından söküldüğü iddia edilse bile üzerinde durulması gereken nokta şu. Kazanın enkazına ulaşıldıktan sonra gerek kaza kırım ekibi ve gerekse savcılık kaza yeri emniyetini neden almadı. Bir başka deyişle enkaz kaldırılana kadar neden çevre emniyeti alınmadı. İşte en büyük soru bu?
Askerlerin bir iki cihazı söküp götürdükleri söyleniyor. Bu kişilerin asker olduklarını varsayalım. Bu cihazların ne işe yaradığını bilip bilmeyenin ahkam kesmesi doğru mu? Emre Soncan isimli Zaman Gazetesi Muhabiri’nin deyimiyle o helikopter de otopilot var denecek kadar cahilane açıklamaların kamuoyunu yalan bilgilerle kandırmanın ne alemi var? Yalanın daniskası. Cahilliğin daniskası, Kaostan beslenmenin daniskası. Keş Dağında Bir Alperen diye kitap yazarak gerçek alperenlerin üzerinden para kazanmanın en kolay yolu. Safsata bir kitap. Alperenler bu kitapta yazılanlara inanıp boşuna para kaptırmasın bu adama. Ülkemizde hava aracı kazalarından nemalanma densizliğinin son zamanlarda yaygınlaştığını üzüntüyle izliyoruz. Ancak bu davranışların ülke havacılığına telafisi mümkün olmayan zararlar verdiği bir gerçektir.
Bırakın kaza kırım ekininin profesyonelliğini Devlet Denetleme Kurulu’nda bu raporu hazırlayan ekibin içinde kaç tane helikopter pilotu, kaç tane helikopter teknisyeni veya kaç tane mühendis vardı? Bu raporun realitesinden ne kadar emin olabilirsiniz? Devlet Denetleme Kurulu’nun hazırladığı rapor yukarıda saydığım pilot, teknisyen, mühendis ayrıca meteoroloji uzman gibi uzman kişilerden oluşan bir ekip tarafından hazırlansa idi güvenilirliği daha çok olurdu.
Devlet Denetleme Kurulu’nun hazırladığı rapor bu konunun uzmanı olmayan kişilerle yapılan görüşmeler sonucunda verilen bilgiler nezdinde hazırlanmıştır ve bana göre güvenilir değildir.
Savcılar, mahkemeler bu konuda yeterli değildir. İhtisas mahkemeleri yoktur bu ülkede. Savcı ve hakimlerin havacılık terminolojisine hakim oldukları söylenemez.. Helikopterde kara kutu var safsatasının kol gezdiği bir ortamda savcı nasıl karar verip iddianame hazırlayacak? Hakim nasıl karar verecek? Anlaşılan o ki bu kazayı bir yerlere götürmek isteyenlar var? Hadi bakalım nereye gidecek hep birlikte izleyip göreceğiz. Zaman Gazetesi ve yazarlarının yol göstermesi ile nereye gideceğini de kestirmemek zor değil.
Üçüncü temel konu şu.
Bu kaza ile ilgili bilgi kirliliği. Bence herkes susmalı. Devlet Denetleme Kurulu raporu dahil hepsi çöpe atılıp, bu tipteki sivil helikopter pilotları, teknisyenler, mühendisler, metoroloji uzmanları ve imalatçı firmadan da yetkili uzmanların katılımıyla kaza inceleme ekibi kurulup yeni bir rapor hazırlanmalı. Yani bağımsız bir kaza kırım ekibi diyebiliriz buna. Hiç kimseden etkilenmeden namusu ve şerefi üzerine bir rapor hazırlamalı.
Yoksa Emre Soncan gibi havacılıktan hiç haberi olamayan, helikopterde oto pilot var kara kutu var diyen cahillerin elinde daha çok iddialar havada uçuşur.
Yorumlar Tüm Yorumlar (16)