KIRIN ZİNCİRLERİ, YIKIN TABULARI...
Biliyorum bu konu tartışmaya çok meyilli bir konu. Aynı zamanda spekülasyona da açık bir konu. Yazsan bir dert yazmasan binbir dert. Ama Türkiye'de bazı şeylerin değişmesi gerekiyorsa ve her şey uluorta konuşulabiliyorsa
"bunu da konuşmamız gerek" diye düşünüyorum. Hava Trafik Kontrolörleri'nden bahsediyorum.
Hava Trafik Kontrolü dediğim anda bizim havacılık tazminatı dediğimiz aslında bir Eurocontrol ödeneği olan para düşecek akıllara. Ve sormaya başlayacaksınız "Ne oldu bu havacılık tazminatı" diye. Ben bu konuya pek girmek istemiyorum. Meselenin kökten çözümüne yönelik bilinen gerçeklerden bahsetmek istiyorum.
Havacılık tazminatı üzerine yazdığınız vakit 10 bin DHMİ çalışanını memnun edecek bir yazı kaleme almak zorundasınız. Gerçi bizim kimseyi hoşnut edecek zorunluluğumuz yok. DHMİ Genel Müdürü Orhan Birdal'ın bu bağlamda işinin çok zor olduğunu düşünüyorum. Tüm çalışanları memnun edecek bir dağıtım yapma zorunluluğu var.
Ama benim yazmak istediğim konu farklı. İşte kıyametin kopacağı bir yazı bu. Belki 10 bine yakın çalışandan 8 bini beni düşman belleyecek. Dünya örneklerine baktığımızda ne demek istediğim gayet net anlaşılacak.
Defalarca dile getirildi ama ben yine de bu konuyu 2023 yılına hedef koymuş bir Türkiye'nin öncelikleri arasında olması gerektiğini düşünerek hatırlatmak istiyorum.
Havacılık sektöründe kritik noktalarda bulunan kritik personeller vardır. Bunların başında da hava trafik kontrolörleri gelir.
Düşünebiliyor musunuz kontrolöre değer vermeyen tek ülke bizim ülkemiz. Nedenini birazdan anlayacağız. Beğenmediğimiz Bulgaristan, bir avuç Yunanistan, Romanya, Polonya, Çekoslovakya gibi önemsemediğimiz ülkeler, Amerika, İngiltere, İtalya, Fransa gibi medeni ülkelerde Hava Seyrüsefer hizmetleri ayrı birer kuruluşlardır.
Türkiye'de de hava seyrüsefer hizmetlerinin işletmeci kuruluş DHMİ'den ayrılması için uzun süredir TATCA'nın (Türkiye Hava Trafik Kontrolörleri Derneği) önerisi var. Türkiye bu konuyu acilen çözmeli. Hava Seyrüsefer hizmetleri işletmeci kuruluş DHMİ'den ayrılmalıdır.
Yukarıda da bahsettim. Bulgaristan bile bu ayrımı yapmışken bizde neden olmasın? Bulgaristan'da 6000 Euro olan hava trafik kontrolörü maaşı bizde maalesef en deneyimli kontrolöre verdiğimiz maaş onlara göre çok komik kalıyor.
Çok daha önemlisi günde birkaç uçak iniş-kalkış yapan havaalanları ile yüzlerce uçağa hizmet veren havalimanlarındaki hava trafik kontrolörleri aynı maaşı almakta. Bu adaletsiz bir ücret politikasıdır.
Seyrüsefer hizmetleri ayrılması halinde hava trafik kontrolörleri için klasman yapılmalı. Az trafiği olan meydanlardaki kontrolörler daha az maaş almalı ve performans kriteri ile hava trafiği yüksek yerlerdeki meydanlarda görev alabilmek için kendini geliştirmesi sağlanmalı. 1., 2. ve 3. olmak üzere derecelendirme yapılmalı. Örneğin Gazipaşa, Gökçeada, Uşak, Tokat, Zonguldak gibi meydanlar 3. derece olmalı. Trabzon, Erzurum, Adana, Diyarbakır gibi meydanlar da 2. derece, İstanbul Atatürk, Sabiha Gökçen, Ankara, Antalya gibi meydanlar ise 1. derece meydanlar olmalı. 1. derecede görev yapabilmek ve daha çok ücret almak için alt derecelerde görev yapan kontrolörler performans kriterlerine göre üst kademeye çıkmaya hak kazanmalılar.
Hava Seyrüsefer ayrılarak müstakil bir kurum haline getirilmesi halinde tüm giderlerinin Eurocontrol tarafından karşılanacağı gerçeğinden yola çıkarak değişimin yaşanması gerektiğini bir kez daha vurgulamak isterim.
Böyle olması halinde ortaya çıkacak olan tek olumsuzluk havacılık tazminatı denen Eurocontrol ödeneğinden mahrum kalacak diğer DHMİ çalışanlarının homurdanması olacak. İşte burada görev değirmenin başında duranlara düşecektir. Çözümü de onlar bulacaktır.
Son söz. Kır zincirleri, yık tabuları....
Yorumlar Tüm Yorumlar (57)