Tercümanlık, mahkemede memuriyet, öğretmenlik, danışmanlık, gazetecilik, yazarlık, savcılık, Türk Mukavemet Teşkilatı’nın kurucusu, Kıbrıs Türklerinin yol göstericisi, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ilk Cumhurbaşkanı, kahraman, elde tüfek sıcak çatışmalara giren, kod adı Toros olan Rahmetli Rauf Denktaş’ı KKTC’nin kuruluşunun 50. Yılında bir kez daha saygı, özlem ve minnetle anıyorum.
Yavru vatanımızı vatan yapan aziz şehitlerimizin ruhu şad olsun. KKTC’mizin 50. Kuruluş yıl dönümü kutlu olsun!
SABIR TAŞI
Günümüzde çok kullanırız sabır taşı terimini. Neden derseniz artık herkesin sabrı taşacak. Ancak bu sabır taşının ne olduğunu bilmeyenlerimiz de çok. Aslına bakarsanız iki çeşit sabır taşı vardır. Bu iki çeşitten örneklere geçmeden ilk olarak tanımlamasını yapayım.
Bu sabır taşlarından biri günümüzde halen kullanılan aloe veralı sabır taşıdır. Anne sütünden ayırılması güç olan iki yaşından büyük bebekler için kullanılır. Aloe veralı sabır taşı ıslatılır, annenin meme ucuna sürülür. Tadı o kadar kötüdür ki iki yıldır anne sütünden vazgeçmeyen bebek 2 günde anne sütünden şak diye uzaklaşır. Ekşi, acımsı ve mayhoştur. Hatta bazı tırnak yiyenler için de kullanılır. Kesin çözümdür bizim geleneksel Anadolu reçetemiz.
Bir diğer sabır taşı da ta Selçuklu döneminden gelir. Selçuklularda tekke eğitiminin bir parçasıydı. Tekkeye kabul edilen öğrenciye 20 cm çapında bir taş ve sivri demir parçası verilirdi. Bu sivri demir parçasıyla öğrencilerin her gün bu taşı milim milim oyarak bir halka elde etmeleri istenirdi. Yani aslında bir nevi sabır testiydi. Tekkede eğitim görebilmenin yolu bu testten geçiyordu. Taş kırılırsa yolcusun. Sabır bir kriterdi. Taştan bir an önce halka yapıp bu işten kurtulmak istersen taş çat diye çatlardı. Burada amaç elbette öğrencilerin zorluklara dayanıp dayanmayacağını test etmekti. Taşı çatlatanlar için yeterince düşünmeden aceleci ve yanlış kararlar vereceği düşünülürdü. Sabır taşı çatladı lafının da kaynağı aslında budur.
Gelelim örneklere…
Bana sorarsanız, sayın yöneticilerin seçim öncesi hava trafik kontrolörlerine verdiği sözler aleo veralı sabır taşı gibi. Acımsı, ekşi, mayhoş, berbat bir tat. Neden mi? Verilen sözler sözde kalıyorsa, tadı da sabır taşı gibi olur…
Selçuklu döneminden gelen sabır taşı da yine ATC arkadaşlarımız için güzel bir örnek. Onlar zaten sabırlıdır. İşlerini tane tane bir kuyumcunun mücevher yaratması gibi sabırla ve özenle yaparlar. İşleri sabır işi yahu. Acele ve yanlış karar alıp bu işin sonunu bırakacaklarını mı sanıyorsunuz? Sabır taşını onlar çatlatmaz ama en fazla vakitlerini alırsınız. Hepsi bu.
Tüm veriler İAÇ’yi gösteriyor…
Bakın biraz yakın geçmişe gidelim. Balık hafızalıların hafızasını tazelemek lazım. 2023 Eylül ayı sonlarında başlayan İAÇ faaliyeti sonrasında ortalık karıştı. Sonra İAÇ’nin devamı gelmeye başladı. Vay efendim neler oluyor, böyle şey mi olur, şirketlerimiz zarar ediyor gibi söylemler ardı adına geldi.
Bazı şirketlerdeki üst düzey yöneticilerle görüşmem de 3-5 günlük İAÇ faaliyetinin şirketlerine olan eksisinin 5 milyon dolar civarında olduğunu bile söyleyenler oldu. Halbuki bu eksi bir zarar değildi. Sadece kârdan zarardı! Yani hava trafik kontrolörleri şirketlerin kasasına bugüne kadar fazladan para girmesini sağlıyordu. Şimdi ne oldu? O müthiş kârlılık bir anda ortadan kalktı.
Bu konu hakkında benim de canımı sıkanlar oldu. Bunları zamanında paylaşmıştım. Bu konunun peşinden giden ilk bendim. Ama artık konu iyice kamuoyunun gündemine taşındı. Ana akım medya, yurt içi ve yurt dışından gazeteciler… Havacılıkla alakalı olan onlarca kişiye bu konunun aslını anlattım. Ama halen algı peşinde koşanlar var.
Bu işi en başından çözmesi gereken kişinin matematiği elbette kuvvetlidir. Sayılarla arası da iyidir. Okeyde de iyi oyun çıkarıyordur. Yahu hiç olmazsa okeydeki taşları takip eder gibi meydanları takip et. Daha meydanlardaki kategoriler yerine oturtulamadı. Samsun ile Sinop aynı kategoride. Birine 14 uçak iniyor birine 1 tane! Taksi yok arkadaş Sinop’ta! Bu fiyatlarla ve kriterlerle kim nasıl ihaleye girsin? Dünyanın neresinde böyle bir örnek var? Biraz işe odaklansak mı?
İAÇ’NİN ÇOK ETKİSİ YOK!
Sayın Ulaştırma ve Altyapı Bakanımız Abdulkadir Uraloğlu, katıldığı bir televizyon programında uçuşlardaki rötarlar hakkında konuşurken inisiyatif almadan çalışma faaliyetine de değindi. Sayın Bakan Avrupa Futbol Şampiyonasından, yaz trafiğine kadar her şeye değindi.
Bakan Uraloğlu yüksek sezonda yaşanan gecikmelerin istatistiklere göre İAÇ’nin ciddi bir etkisinin olmadığını belirtti.
Pardon?
Acaba Sayın Bakanımıza alt kadrolardan yanlış bilgiler mi gidiyor diye düşünmeden edemiyor insan… Aklımda birçok soru….
Bu yazımı yazarken Sayın Bakanımızın Pazar günü mesaisini gördüm. Elinde bel, kiraz ağacını söküyor. Birden içimde umut oldu. Meyve vermeyen ağacı değiştirmek…
Acaba iş yaşantısında da meyve vermeyen ağaçları değiştirmek nasıl olurdu?
SÖZ AĞIZDAN ÇIKTI
ATC arkadaşlarımıza verilen sözler vardı. Bu sözleri tekrar tekrar yazmanın alemi yok. Ama yaklaşık 2000 kişilik tek vücut halinde hareket eden bu insanları görmezden gelerek, verilen sözlerin unutulacağını sananlara gülerim.
Tek emin olduğum bir şey varsa sabırla bu işin sonuna kadar gidecekleridir. Türlü yıpratmalarla bu iş son bulmaz artık. Gecikilen her gün hem devletin kasasına zarar hem de şirketlerimizin… Çok yakında ikinci çeyrek sonuçları açıklanacak. Oradan bile bir şeyler çıkartılabilir. Bakalım kim daha sabırlı olacak? Sanırım işi sabır olanların sabırsız olacağını da düşünmüyorsunuzdur. Artık bu olay neticelenmeli!
CrowdStrike
Dünya Microsoft’un CrowdStrike kriziyle bir anda kaos yaşadı. Sektör genelinde çoğu havayolu şirketi ve havalimanı durumdan olumsuz yönde etkilendi. Bazıları da farklı yazılım kullandıkları için hiç etkilenmedi. Örneğin Rusya da Sailfish kullanılıyor etkilenmediler. Çin OpenKylin’i kullanıyor. Linux altyapılı. Milyar dolarlık şirketler acaba neden yedek bir altyapı olarak başka sistemleri oluşturmazlar. Teknik altyapı sorunu mu bilemiyorum ama eğer bu iş uzasaydı, eminim havacılık sektörü pandemiden daha fazla etkilenebilirdi.
Yurt Dışı Çıkış Harcı
Bu harcın artabileceğini aylar öncesinden korkarak belirtmiştim. İlk önce 1500 – 3000 TL bantlarında bir rakam telaffuz edildi. Sonra da 500 TL olarak teklif verildi. Çok mu evet. Ben yurt dışına çıkarken neden para ödemek zorundayım arkadaş? Zaten akaryakıt havalimanı vergisi vs adı altında vergilerim biletlemeyle birlikte alınıyor. İmkânı var ki yurt dışına çıkıyorlar ne demek? Güç bela, zorunlu çıkanlarda var bu ülkede! Hiç olmazsa buna bir sınırlama getirilebilirdi.
Anlıyorum hazineye para lazım. Ama bu tür vergiler inanın insanı hayattan soğutuyor. Her aldığım üründe zaten vergi veriyorum. Elektriğimden suyuma, telefonumdan akaryakıtıma, içtiğim sudan hayvanımın mamasına kadar vergi zaten alınmıyor mu bu ülkede? Hakikaten evcil hayvan mamasında da vergi alınıyor yaaaa. Pes!
Benden size başka bir öneri. Malum cezalar da arttı. Trafikte bile her köşe başı durdurulur olduk. Yabancı vatandaşlardan veya göçmenlerden 5 kat fazla olmak üzere çevreyi kirletenlere, yere çöp atanlara para cezası kesin! Dünya da örneği çok. Bunu yapın eminim daha fazla hazineye para girer.
Rötarlarda sıkıntıyı yaşlılar çekiyor
Yüksek sezonda olduğumuz şu günlerde seyahat etmek zorunda olan yaşlılarımız en büyük eziyeti çekiyor. Bu insanların hareket kabiliyetleri zaten düşük. Gürültü patırtıyı da sevmezler. Çoğu saatlik ilaç kullanır, emekli maaşına tabidirler.
Havalimanlarımızın ve havayolu şirketlerimizin özellikle 65 yaş üstü kişiler için özel önlem almaları gerekir. Uçakta B/C yok, yürüyemeyen teyzeyi en ortaya vermişler. Amcanın geçim derdi var, zar zor bilet almış, ilaç içecek, havalimanında su olmuş bilmem kaç lira…
Atatürk Havalimanı’nda olağanüstü durumlarda bu tarz olaylarla zaman zaman karşılaşırdım. Yaş almış kişiler, metro katındaki süpermarketten uygun fiyatlı suyunu yemeğini alırdı. Darısı yeni havalimanlarının başına… Belki bir süpermarket zinciri gelir, fena mı olur?
Geçen haftaki yazımdan sonra arayarak, mail ve mesaj göndererek destek olan tüm dostlara tekrar teşekkür ederim.
Serdar BAŞAĞAOĞLU
Yorumlar Tüm Yorumlar (22)