5 Nisan 2010 tarihinde AirportHaber önemli bir habere imza atmıştı. Bakım ruhsatı olmamasına rağmen Atatürk Havalimanı'nda uçak parçası tamiri yapan SAS Havacılık firmasının bu usulsüzlüğünü belgeleriyle ortaya koymuştuk. Bu firmaya iş yaptıran ACT Havayolları ile SAGA Havayolları'nın uçakları Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü tarafından ground edilmiş ve parçalar yenileri ile değiştirilene kadar uçakalr yerde kalmıştı. İlgili şirketlerin bazı yöneticilerinin de yetkileri iptal edilmişti.
Aradan tam 9 ay geçti. Peki ne oldu bu SAS Havacılık şirketinin son durumu diye yapmış olduğumuz araştırmalar sonucunda ilginçlikler ortaya çıktı.
SAS Havacılık şirketinin usulsüz bakım yaptığının belgeleriyle ortaya çıkmasının ardından Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü savcılığa suç duyurusunda bulunduğu belirtilmişti. Ancak savcılığın henüz konu ile ilgili bir soruşturma açıp açmadığı bilinmiyor.
SAS Havacılık şirketinin Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü ile Devlet Hava Meydanları Genel Müdürlüğü arasından mahkemelik olan konuların hukuki süreci devam ediyor. SHGM ile SAS arasında yaşanan hukuki süreçte mahkemenin "denetim yapılsın" şeklinde karar aldığı ifade ediliyor.
SAS havacılığın sahibi Salih Zeki Öztürk'ün etrafına "Mahkemeyi kazandık" söylemlerinin de asılsız olduğu ortaya çıktı. Mahkemenin "denetim yapılsın" kararını "ruhsat verilsin" şeklinde algılamak ne derece doğru bilinmez ama bilinen bir şey var. Ülkemizde hem hukuk yavaş işliyor hem de kuralsızlıklar alabildiğince devam ediyor.
Bir kaç gün önce Atatürk Havalimanı'ndan gümrükte yaşandığı iddia edilen rüşvet olayları aklımıza inanılmaz sorular getiriyor.
SAS Havacılığın usulsüz bakım yaptığının ortaya çıkmasının ardından gümrük memurları şirketin kapısını mühürlemişti.
SAS Havacılık şirketin mühürlü kapılarının açılmasını sağlamış. Tabii gümrük memurlarının nezaretinde. Bu iş nasıl oldu, içeride bulunan parçalar nereye götürüldü? Gümrük memurları hangi gerekçe ile mührü çözdü? Bütün bu sorular cevaplanmalı diye düşünüyorum...
Haksızın, kural tanımayanların kuralsızlıklarının yanına kar kaldığı ülkemizde buna benzer çok olaylara şahit oluyoruz.
SAS Havacılık ile DHMİ arasındaki mahkemenin hangi aşamada olduğu ise bilinmiyor.
Son olaylar göz önüne alındığından SAS Havacılık şirketinin kapısındaki mühür nasıl çözüldü? İşte bunun cevabını gümrük müdürlüğünün vermesi gerekiyor? Hangi gerekçe ile kapatmışlardı ve hangi hukuk kuralları ve hangi mahkeme kararı ile bu kapılar tekrar açıldı.
Kuralları kanla yazılan havacılığın merdiven altı tezgahlarla sabote edilip uçuş emniyetinin tehlikeye atılmasını kimse desteklememeli.
Savunduğumuz havacılık kültürü şirketlerimiz tarafından benimsendiği taktirde uçuş emniyetini suistimal edici hareketler kendiliğinden izole olacaktır.
Kısacası her havacı kendine biçilen rolü en iyi şekilde oynamalı.
DHMİ ÇİFTE STANDART MI UYGULUYOR?
Her ne kadar meslek etik kurallarına uymasalar bile Atatürk Havalimanı'nda çalışarak habercilik(!) yapmaya çalışan arkadaşların kanayan yarası olan apron çıkış kartları ile ilgili tespit ettiğim bir hususu paylaşmak istiyorum.
Havalimanından çalışan tüm basın mensubu arkadaşların aprona çıkışları Mülki İdare Amiri'nin izni ile mümkün oluyor. Bunun adı resmen çile... Bir olay olacak ve arkadaşlar aprona çıkmak için Mülki İdare Amiri'nden izin alacak. Tabi Mülki İdare Amiri yerinde yoksa, sekreteryası aracılığı ile ulaşılacak ve çıkış izni verilirse haberciler haber mahalline gidecek.
Haber, haberciyi bekler mi? Elbette beklemez...
Habercilere gerekçe olarak İçişleri Bakanlığı'nın emriyle Atatürk Havalimanı Güvenlik Komisyonu kararıyla bu uygulamaya geçildiği söylenmişti.
Geçtiğimiz haftalarda Ankara Esenboğa Havalimanı'ndaki basın mensubu arkadaşlarla görüştüm. Onlarda tüm kapılar açık. İstedikleri yere girip çıkıyorlar.
Bu çifte standart nedendir bunu cevabını aramak sanırım sadece benim değil "havalimanında habercilik yapıyorum" diyen arkadaşlara da düşer. Ha bir de dernek var. O dernek ne iş yapar açıkçası onu da 20 yıldır anlamış değilim.
Arkadaşlara tavsiye... Akılları varsa bu işin peşine düşsünler... Yoksa hak aramayana kimse "hakkın var" demez.
Çalışan insanları karalamaktan öte gidemeyen bu arkadaşlar, en azından kendileri için hayati önem taşıyan bir konuyu çözerlerse biz de takdir ederiz. Onlar iyi işler yapanları takdir etmeseler de, karalayıp çamur atsalar da biz bir şeyler yapanı alkışlayacak, takdir edecek olgunluktayız.
Ha bir de, böyle kritik bir konuda uzman sıfatı taşıyan havacılık guru’ları neden sessiz kalıyor çok merak ediyorum. Elemanları orda binbir çile ile çalışırken onlar golf arabalarıyla uçağa kadar özel servisle gittikleri için bu sıkıntıları görmüyor olabilirler mi?
Herkes taşın altına elini soksun. Korkmakla, ürkmekle bir yere varılmaz. Bizi protesto edeceklerine, onları aprona çıkarmayanları protesto etseler şimdi apron kartlarındaki o kara lekeler olmazdı.
Yorumlar Tüm Yorumlar (28)