Osmanlı Devleti'nde, 1718 yılında Avusturya ile imzalanan Pasarofça Antlaşması ile başlayıp, 1730 yılındaki Patrona Halil İsyanı ile sona eren zevk ve sefa devri olarak tanımlanan ve sonrasında aldığı Lale Devri adıyla anılan benzer bir periyot geçtiğimiz dönemde Türk Hava Yolları’nda da yaşandı. Ancak artık sona eriyor. Lüks safsata sona eriyor...
Türk Hava Yolları Yönetim Kurulu Başkanı Sayın İlker Aycı’nın hafta içerisinde yaptığı konuşma el hareketleri ile itici gibi gelsede cesareti ve yaklaşım açısı taktire şayan ancak çok gecikmiş bir konuşma oldu. Vücut dili özellikle bu tür hitaplarda çok önemli. Avuç içlerinin gösterilmesi doğruyu söylediğini inandırma olarak tanımlanmasına rağmen, fazlası inandırıcılığını yitirmesine sebep oluyor.
THY Yönetim Kurulu Başkanı’nın çalışanlardan isteği, pandemi süresince, gerek kendilerine ve gerekse ailelerine iyi bakmaları oldu. Ancak bu ortamda ve bu sektörde bunu nasıl başarabilecekleri hakkında bilgi vermek yerine Sağlık Bakanlığı talimatlarını işaret etti.
Peki soru şu; Sağlık Bakanı Sayın Fahrettin Koca’nın üzerinde önemle durduğu sosyal mesafe kuralını uçak içinde neden uygulamıyorsunuz? Filtre sistemi ile milletin aklını karıştırıp durmayın. Para kaybetme korkusu mu yaşadığınız? Bugüne kadar kaç personelin testi pozitif çıktı? Kaçı bilmeden seferlere katıldı? Kaç kişi vefat etti? Şeffaflıksa niyet, buradan buyurun...
İlker Aycı, Başbakanlık Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı Başkanı iken, şanssızlıklara vurgu yaparak “Yatırım anlamında Türkiye adına şanssızlık var” demişti. Şimdi de covid-19 şansızlığımız oldu der mi bilemiyorum. Ancak gidişat hiç iyi değil. Çünkü pandemi sebep olarak gösterilmesine rağmen ikinci bir problem de, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının alım gücünün düşmesi. Havacılık sektöründe herşeyin dövize endeksli olduğunu bilmeyen yoktur. Bu bağlamda maliyetler karşısında artan bilet ücretleri vatandaşları alternatif seyahat yollarına itiyor.
Türkiye iç hatlarda uçuşlarını yapar
Dünya geneline bakıldığında başarısızlıklarla dolu bir pandemi süreci yönetildiğini görebilirsiniz. Bazı ülkelerde ikinci dalga yaşanırken, Türkiye dahil olmak üzere birinci dalganın devam ettiği ülkeler var. Geçtiğimiz haftalarda da belirttiğim üzere hayatı tüm dünyada dondurmaktan başka çare yok. Bu salgın bu şekilde bitmez. Aşının bulunması zor, bulunsa bile dağıtımı yıllar sürecek. Milletin ömründen ömür gidiyor!
Birinci dalganın ardından ikinci dalgayı yaşayan ülkeler daha sıkı tedbirler almaya başladı. Ve özelliklede Türkiye’nin bulunduğu birçok ülkeden gelecek yolculara kısıtlamalar getirildi. Tartışmaların sürdüğü vaka ya da hasta oranlarıyla bu gidişle bütün ülkeler sınırlarını kapatır, Türkiye’de de havayolları, iç hatlarda uçuşlar gerçekleştirir.
Başarılı bir kişinin her alanda aynı başarıyı göstermesi imkansız.
Her başarılı kişinin her sektörde başarılı olmasını beklemek çok yersiz olur. Kaldı ki başarıya ulaşıp ulaşmadığı muallakta olan kişilerin atacağı adımların şirketi ne şekilde ayakta tutacağı da ayrı bir muamma. İşte bu yüzden yönetici pozisyonunda olan kişilerin geçmiş karnelerine bakmak lazım. Kim ne kadar şirketi batırmış!
Stratejik Plan
Stratejik planlar çok ince bir çizgide yapılmalı. Türk Hava Yolları Yönetim Kurulu Başkanı İlker Aycı, stratejik planlarını çok iyi yaptıklarını ve yapmaya devam ettiklerini belirtti. Peki iki farklı şirket için iki soru. B737 Max’ler için yüzlerce kabin memuru aldınız. Uçaklar halen yerde. Yıllarca ödeneğiniz maaşlar stratejik planınızın bir parçası mı? Türk Hava Yolları’nın ortağı olduğu Sunexpress’te uçmayan B737 Max tipi uçaklar İçin ekstra sipariş verildi. Bu da mı stratejik plan ?
“Yanlış yaptım” diyebilme cesaretimiz yok.
Psikolojik olarak yanlış yaptığımızı kabul etmek istemeyen bir toplum haline geldik. Özür dilemeyen, hatasını kabullenmeyen, yüksek ses ile baskın olmayan çalışan bir toplum. Lütfen biri çıksın da hata yaptık desin artık. Toz pembe tablolara karnımız tok.
Sayın İlker Aycı, Mevlana’nın sözlerini dile getirirken ben de 7 öğüdü hatırlatmak isterim.
* Cömertlik ve yardım etmede akarsu gibi ol.
* Şefkat ve merhamette güneş gibi ol.
* Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol.
* Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol.
* Tevazu ve alçak gönüllülükte toprak gibi ol.
* Hoşgörülülükte deniz gibi ol.
* Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol.
Gerçekten göründüğü gibi mi her şey?
Saygılarımla.
Serdar BAŞAĞAOĞLU
Yorumlar Tüm Yorumlar (65)