RESTE REST...
Bir atasözü var.
"Filler tepişir çimenler ezilir"
Bu sözü Hava-İş Sendikası ile temsil ettiği işçilerin yöneticileri arasındaki çekişmeye uyarladığınızda "İşveren-sendika kavga eder, olan çalışanlara olur" şeklinde durum ortaya çıkar. Hava-İş Sendikası ile THY ve bağlı şirketleri arasındaki kavga yıllardır sürüp gider.
Son kavga Türk Hava Yolları ortaklığındaki Turkish Engine Center'da yaşanıyor. Sendikaların varlığını sürdürebilmeleri için kaos ortamı gerekli. Şirketlerin varlığını sürdürebilmesi için ise kabul edilemez sendika isteklerine karşı koymakla, direnmekle olur.
Sendikalar çalışma hayatının işçi lehine tezahür etmesi için kanuni temsilci hüviyetindedir. Ne var ki sendikalar da her zaman işçi haklarına yönelik değil zaman zaman kendi çıkarlarını ile şirket menfaatlerinin üzerinde görür.
Son örneğini Kıbrıs Türk Hava Yolları'nda yaşadık. KTHY'nin batmasın en büyük sebepleri arasında sendikacıların olduğu iddia edilmişti. KKTC'de bulunan havacılık sendikalarının KTHY'nin ticari ortakları gibi davrandıkları biliniyor. Bazı sendikacıların bilet satış acenteleri vardı ve bu acenteler üzerinden KTHY'den üç kuruşa alınan biletler fahiş fiyatla satıldı. Böylece şirket zarar etti, sendikacıların acenteleri parayı götürdü.
Tabi Hava-İş Sendikası'nın bu tür bir organizasyonu yok. Bu açıdan sicili temiz.
Şimdi dönelim Turkish Engine Center'daki grev kararına. Biliyorsunuz TEC Amerikalılarla ortak bir şirket. Amerika çalışma hayatına alışık olan TEC yöneticilerinin Hava-İş Sendikası isteklerini anlamamış olabilir. Bunların gözü karadır. Amerikalılara göre şirket ön plandadır. Çalışanlar hiçbir zaman ön planda olamaz.Şirket yaşadığı sürece çalışan olur.
Bu açıdan bakarsanız sendikanın isteklerinin makul olması veya makul bir dille anlatması gerekir. Atilay Ayçin'in üslubunu hepimiz biliyoruz. Klasik, modern olmayan bir tarzı var Ayçin'in. "Asarım, keserim, greve giderim" çağını çoktan geçtik.
Grev yasal bir hak olmakla beraber şirkete vereceği zarar her zaman düşünülmelidir. Burada çalışanların hakları ön planda tutularak ortak bir yol bulunup çözme gidilmelidir.
"Ne söylediğin önemli değil nasıl anlaşıldığın önemlidir" sözünden yola çıkarak amacımızı söyleyelim. Amacımız çalışanları bu gergin atmosferden uzaklaştıracak, kafalarını sadece işleri ile meşgul edecek bir yol bulunmasını sağlamaktır.
Sendika güvencedir. Şirket en büyük güvencedir. Greve gidecek sendika üyelerine yönelik çeşitli söylemler ortalıkta dolaşıyor. TEC'te gerçekleşecek olası bir grev sonrasında, greve gidenlerin işten çıkartılacağı konuşuluyor. Kimsenin işsiz kalmasına gönlümüz razı gelmez. Hele şu ortamda ekmeğin aslanın ağzında değil artık midesinde olduğu bir dönemde işten çıkartılacaklara sendika ne kadar sahip çıkabilir ki? Kaç ay maaş verebilir ki? Mahkemeye gitmekten öte ne yapabilir ki?
TEC yöneticileri ve Hava-İş Sendikası bir an önce masaya oturup sorunu çözmelidir. THY Teknik'te de bir zamanlar grev rüzgarı estirdiler.Son dakikada grev kararı "Anlaştık" açıklaması ile son bulmuştu. Havacılık ciddi bir iştir. Sendika da bunun bilincinde. Bu bilinçle davranması gereken sendikanın geçmişte olduğu gibi felaket tellallığı yerine çözüm önerilerini mantık ölçüsünde sıralayıp işverene de seçenek tanımalı.
THY açısından değişen bir şey olmayacağı kesin. THY alternatiflidir. Bu yüzden Hava-İş Sendikası "Motorlar bakımsız uçacak" argümanını kullanma yerine aklıselim davranması gerekir. Hava-İş grev restini çekti. TEC ise lokavt restini çekti. Yani reste karşılık rest çekildi. Peki değer mi?
Çalışan emekçilerin haklarının teslim edilmesi dileğiyle.
İyi haftalar diliyorum.
Yorumlar