1999 Depremiyle birlikte hayatımızda sıklıkla yer alan bir soru “Sesimi Duyan Var Mı? Deprem ülkesinde yaşıyoruz. Ve ne yazık ki bu bilinçle hareket etmediğimiz için bu sorunun da ardı arkası kesilmiyor. Son olarak Maraş depreminde ses gelmeyen enkazlara, arama kurtarma ekiplerinin hız kazanmak maksadıyla “SES YOK” tabelası asıldığını da gördük. Sayın yöneticiler lütfen sizden SES ÇIKSIN!
Dünyanın önde gelen bilim insanlarının sözleri ne yazık ki umursanmıyor. Çok ama çok yakın bir zamanda büyük bir depremin geleceğini hepsi birden açıklıyor. Peki biz ne yapıyoruz? Hangimiz hazır? Havayolu şirketleri veya havalimanları mesela…
Bir deprem anında hiç kuşkusuz en önemli husus ulaşım. Bunun da en kolay ve hızlı yolu hava taşımacılığı. İster havadan yardım malzemesi atılsın ister yaralılar taşınsın, isterseniz de arama kurtarma ekipleri sevk edilsin… Örnekleri rahat rahat çoğaltabiliriz.
Ancak tüm bunların gerçekleşmesi için bir koordinasyon ekibine ihtiyaç duyulacak. Bunu da sağlayacak olanların deprem bölgesinde olması beni kara kara düşündürüyor.
Bankaların bile bazı birimlerinin farklı şehirlerde alt yapı yedekleri ve operasyonun devamlılığı için her türlü riskte çalışacak personeli bulunuyor. Peki bayrak taşıyıcı havayollarımızın bu konuda yedek operasyon merkezi ya da ek yönetim binası var mı? Sanıyorum yok.
Beklenen Marmara depreminde milyonlar etkilenecek. Bu gidişatla ve tedbirsizlikle büyük bir kaos yaşanabilir. Bu sebeple her şeyi önceden hesap ederek hareket etmek gerek. Hatta bu konuda geniş çapta bir tatbikat yapılabilir. Ancak bu tatbikat öyle yat kalk şeklinde olmamalı.
Operasyon binalarının yıkıldığı, pistin kırıldığı, telefonların çalışmadığı, kurtarma araçlarının hangarlarda sıkıştığı, havalimanı yoluna erişimin kısıtlılığı gibi varsayımlar üzerine ve hatta bazı kişilerin hayatını kaybedebileceği gibi durumlar göz önünde bulundurularak yapılmalı. Böyle bir tatbikatın yapılması inanın çok önemli. Aksi halde doğa bize acısıyla zaten yaşatacak.
Depremlerde meydana gelebilecek bazı olayları size hatırlatmak isterim.
Önceden yapılacak bir eylem planıyla ilk şok atlatılabilir ve hızlı bir şekilde harekete geçilebilir. Yoksa acı tecrübeye sahip olan herkes iyi bilir ki; enkaz altından gelen sesler gün geçtikçe azalır ve en sonunda sessizlik hâkim olur. Bu sebeple hepimiz için hızlı olunması şart. Ümit ederim ki acı bir tablo ile karşılaşmadan her türlü önlem alınır ve hazırlıklar yapılır.
30 AĞUSTOS
Geçtiğimiz hafta 30 Ağustos Zafer Bayramımızı coşkulu bir şekilde kutladık. İstanbul Havalimanı çıkışlı bir yolculuk için o gün ben de havalimanındaydım. Bayraklar asılmış, ben oraya ulaşmadan etkinlikler düzenlenmiş. Ancak uçağa bindikten sonra uçağın kokpit ekibinin anonslarında 30 Ağustos’a yer vermemesi dikkatimi çekti. Hayır olsun?
Bununla birlikte geçen hafta yazdığım İGA PASS ile ilgili yazımdan sonra arandım. Durumu kendilerine aktardım. İlgileneceklerini söylediklerinde tekrar deneyeceğimi bildirdim. Nitekim dediğim gibi 30 Ağustos günü tekrar denedim. Sorunsuz bir şekilde her türlü hizmetten yararlandım. İlgileri için kendilerine teşekkür ederim. Bu satırları okurken bazıları yine fitne fesat düşünebilir. O sebeple faturamı da paylaşmayı uygun buldum.
MATEMATİK
Gelelim maaşlar konusuna. Geçen hafta farklı bir şekilde yazdım bu hafta biraz daha farklı bir şekilde ifade etmeye çalışacağım. Asgari ücreti bir yana koyalım. 15.000 TL. maaş ile hayatını ailesiyle birlikte idame ettirmeye çalışan bir arkadaşımızı ele alalım. Hayat matematiktir derim ya hep. Buyurun birlikte hesaplama yapalım.
İstanbul’da şu anda oda kiraları aylık 5000 TL civarında, 2+1 ler ise 7500 TL’den başlıyor. Zemin kat hariçleri ortalama aidatlarla birlikte 10.000 TL. Ama yine de başlangıç fiyatlarından devam edelim. 7500 Kira, 300 TL aidat, 300 TL elektrik, 150TL su, 250 TL internet ve telefon, doğalgaz 650TL çocuğun okula gittiğini varsayalım, servis ücretleri minimum 1200 TL, okul gereçleri harçlığı vs. 1000 TL’de en alttan yazalım. Buraya kadar 11350 Tuttu. Asgari ücretle çalışan kardeşimin vay haline. Daha yeme içme yok.
Devam ediyoruz. Ulaşım masrafları içinde iki kişi 350 diyelim. (Marmaray 33TL – Metrobüs 22,25TL)
Markete uğrayalım. Tuvalet kağıdı 160, 1 Kg şeker 30 TL, 1 Kg Çay 107 TL, Ucuzlarından 1 kg beyaz peynir 118TL, Ayçiçek yağı 150 TL, 1 Kg zeytin 170 TL, bulaşık ve çamaşır deterjanı 100 TL, her gün 2 ekmek alsa 7,5 liradan 450 TL. ne kadar tuttu ; 1285 TL her akşam da makarna yese 450 TL de o. TOPLAM: 1735TL. Ne et saydım ne meyve ne de sebze!
Bir kilo kıyma 300 TL bir kilo fasulye 100, yumurtanın kartonu 80, kahvenin paketi 30, onlu jilet bile 120 TL… Temizlik malzemesi, ev ihtiyaçları, sağlık harcamaları ve daha niceleri. Ne oldu hesap yine eksi. Personel taş mı yesin? Allah aşkına elinizi vicdanınıza koyun ve öyle karar verin. Hiç kimse ağzını açmıyor diye işler yolunda zannetmeyin. Bu insanların hiç mi gezmeye, sosyal aktiviteye ya da tatile ihtiyacı yok? Yurt dışında çalışanlar asgari ücretin %10’u ile bir aylık mutfak malzemesini döke saça alabiliyor. Biz bin liraya ne alabiliyoruz?
Personel canını dişine takıp çalışıyor. Mümkün olduğunca psikolojisini yerinde, sorunlarını da geride bırakmaya özen gösteriyor. Biraz empati yapsanız nasıl olur? Boğazda kişi başı ödediğiniz kahvaltı 800 TL. Buradan bile bir hesap yapabilirsiniz değil mi?
Unutmayın insanı insan gibi yaşatabilen kalıcı olur.
Serdar BAŞAĞAOĞLU
Yorumlar Tüm Yorumlar (16)