Sendika olayları ile birlikte, belki de göremediğimiz gerçekleri görmeye başlamış olduk. Kabin yetersiz, kokpit yetersiz. Kokpit konusunda yeterli planlama yapılmadığını, kabin konusunda da pratik çözümleri görmezden gelirseniz başınıza her türlü musibet de gelir, yeni sendikaların oluşmasına da yol açmış olursunuz.
Bir defa şunu baştan kabul edelim. Türk Hava Yolları’nda sistem sorunu var. Kokpit ve kabini bir genel müdür yardımcılığı temsil ediyor. THY personelinin yarıdan fazlası bu iki grup tarafından temsil ediliyor. Tabi kabin daha ağırlıklı. 10 bine yakın kabin memuru, 5 bine yakın kokpit personeli bulunuyor.
Kokpit açısından bakılırsa THY uçuş işletme 2015 ve 2016 yılları arasında yaşanan problemleri baz alarak eğitime önem vermedi veya yeterli derecede üzerine eğilmedi. Öte yandan büyümeye de devam etti.
Bu ters orantı kokpitin de kabinin de pestilini çıkartana kadar uçmasına sebep oluyor ve kimi bayılıyor kimi sersem bir vaziyette uçuşa gitmek zorunda kalıyor.
THY’nin yabancı pilot sigortası da patlayınca “Bu memleket benim” deyip ekmeğini yurtdışında aramak istemeyen Türk pilotlar işte bu sebeple canı pahasına uçmaya devam ediyor. THY’nin 08.00-17.00 mesaili beyaz yakalıları oturdukları yerden uçuculara iş buyururken bu iki kesimin sorunlarına eğilmeyenlerin yerine, hesabı başkaları kesiyor faturayı da kokpit-kabin ödüyor.
Şunu belirtelim; THY kabini kesinlikle başka bir genel müdür yardımcılığı şemsiyesi altında toplanmalı. Kokpitin derdini kokpit, kabinin derdini de kabinciler bilir.
THY Aydın gibi bir uçuş okulunu dahi doğru bir şekilde yönetip sadece Türkiye’nin değil bölgenin en büyük uçuş okulu yapamıyorsa, kokpitte pilot ihtiyacını buradan karşılayamıyorsa bir sorun var demektir. Şapka ne zaman kimin önüne konulup düşünülecekse bir an önce harekete geçilmeli.
Yarın üçüncü havalimanı açıldığında “yandım anam” dememek için pratik çözüm üreterek sorunların üstesinden gelinebilir.
Yoksa yeni sendikanın sadece “temsilde adalet yok” diye yollara düşeceğini, kendi çalışma hayatlarını riske atarak böyle bir reaksiyon göstereceklerine ihtimal vermiyorum.
Kabin konusunda da kısa vadede çözüm arıyorsanız hemen önereyim. Pırlanta gibi çocukları “işler kötü” diyerek takır-takır işten attığınızı biliyorum. Bu gerek FETÖ bahane edilerek atılan kabin personeli gerekse THY’nin yüzde 50 iştiraki olan DO&CO’daki uçan şefler açısından söylenmesi, yazılması gereken konu.
Gamze Kutval konusunda ve diğer “FETÖ” torbasına atılan tertemiz kardeşlerimiz için yazdığım yazılar ortada. En canlı şahidi de Gamze Kutval’dır. Demem o ki, öncelikli olarak “FETÖ” torbasına koyup işten attığınız insanlardan önce özür dileyin, sonra da onları çok sevdikleri şirketlerine yeniden kazandırın.
Nasıl bu durumda olan asker pilotlarımıza yeniden kapı açıldı ise onlara da bu kapıyı açmalısınız. Şirket aidiyetinden şüphe etmediğim bu masumların vebalini taşımak istemiyorsanız, vicdan var ise bunu yapmalısınız.
Diğer bir önerim de şu; DO&CO’dan bir yılbaşı gecesi sorgusuz, sualsiz işten attığınız uçan şefleri THY kabinde istihdam etmek için hiçbir mazeret öne sürülmemeli. Hepsi eğitimli ve hepsi tecrübeli. THY’ye kalben saplantılı bu gençleri kazanmak ve kabin personeli yaparak kısa vadeli pratik çözüm olacağını düşünmekteyim.
“Şirketi mahkemeye vermiş” bahanesinin ardına saklanarak verilen saçma sapan mazeretler, mevcut uçucuların pert olacak kadar uçmasına neden olup, insan sağlığına zarar veriyorsa, bunun da bir vicdani vebal olması gerektiğini ben değil THY’yi idare edenler iyi düşünmeli.
THY’de sorun çıkmasına müsaade edenler, yarın “çözüm buldum” diyerek Cumhurbaşkanının kapısına dayanıyorsa bu acizlikten öte bir durum değildir.
Her sorun karşısında Cumhurbaşkanına da gitmek iş bilmezliğin kanıtı olsa gerek. Geçen hafta THY’nin bir yöneticisinin Cumhurbaşkanı ile görüşmek için külliyede akşama kadar nöbet tuttuğunu öğrendim. Ancak bu yöneticinin bırakın Cumhurbaşkanı ile görüşmesini özel kalem ile dahi görüşemediğini fısıldadılar.
İşte bu. Her önüne gelen Cumhurbaşkanı ile görüşecekse, kendi yöneticiliğinin ne kıymeti var.
Sözün özü.
THY gerek kokpit ve gerekse kabin açısından acil eylem planı hazırlamalı. Kimsenin canı yanmadan “önce sağlık” diyorsak Gürcan Mantı’nın, Sedat Şekerci’nin yoğun stres altında kalp krizi geçirerek bu dünyadan göç ettiklerini hatırlayarak durumun vahim olduğu kabul edilmeli.
Kimse “gözüm kör, kulağım sağır” diye yan gelip yatmamalı.
Kabin konusunda mutlaka DO&CO’dan hiç gerekçesiz işten çıkartılanlar ve mevcut uçan şeflerle kabin takviye edilmeli.
Bizden söylemesi. Sonra olacakların bedelini ödemeye hazır olun.
Yorumlar Tüm Yorumlar (161)