Türk Hava Yolları, 2016 yılından beri süre gelen negatif tablonun etkisiyle hem büyüme projeksiyonunu revize etti hem de insan kaynakları politikasında farklı bir yol izlemeye başladı. Yakın zamana kadar her yıl iki bin civarında yeni çalışanı bünyesine katan THY, geçen yılın ilk çeyreğinden itibaren işe alımları da durdurdu.
Sadece anonim ortaklığında değil iştirak şirketlerinde de işe alımlar bıçak gibi kesildi. Ancak bana göre her şeye rağmen bu kriz THY tarafından iyi yönetildi. Uçakların bir kısmının boşa uçarak ek maliyet getirmesinin önüne geçmek amacıyla yere indirilmesi kararı, sendika ile maaş zam oranlarının düşürülmesi konusunda anlaşmaya varılması, bazı hatlarda zararına uçmaktansa kapatmaktan gocunulmaması ve başta büyük sponsorluklar olmak üzere tanıtım bütçesinin kısılması THY için önemli ve yerinde adımlardı.
Artık THY oyunu kurallarına göre oynamak zorunda. Rekabet ortamının sadece iç pazarda değil uluslararası arenada da kızışması THY’nin adımlarını daha temkinli atmasını zorunlu kıldı. THY’nin liyakatsız kadrolarla doldurulmaya tahammülü yok. Torpilli uzman kadroların şişirilmesi bu şirketin altına konulan dinamittir. Eşe dosta sponsorluk kıyakları emeklere saygısızlıktır. Siyasi kaygılarla hat açılması bayrak taşıyıcıya ihanettir.
THY kitabına uydurma polikasından kitabına uygun davranmaya mecburdur. Öncelik ise mutlaka ama mutlaka insan kaynakları politikasında ‘liyakat’ esasına uygun hareket edilmesinin sağlanması olmalıdır. THY’nin bir süredir işe alımlarından anlıyoruz ki, alımlar küçük gruplar halinde ve ihtiyaçlara göre gerçekleştirilecek. Artık deniz bitti. Öyle binlerce torpillinin doluştuğu bir arpalık durumunu kaldıracak bir THY artık yok. Adama göre iş değil, işe göre adam dönemi esas alınacaktır, böylesi de şart ötesi şarttır.
Buradan nereye geleceğim uzatmadan söyleyeyim. Biliyorsunuz THY geçen hafta 250 yeni çalışan alımı için ilan açtı. Aranan koşullar arasında en çok dikkatimi çeken onlarca üniversitede binlerce öğrencinin eğitim aldığı ve hali hazırda eğitim almaya devam ettiği havacılık temalı okulların es geçilmesi oldu. THY’nin o bölümleri neden es geçtiğini anlamak gerçekten mümkün değil! Eğitim kaliteleri tartışılsa da ne olursa olsun havacılık kültürünün içerisinde az da olsa havacılık alt yapısı verilerek yetiştirilen öğrenciler THY için daha faydalı olmaz mıydı? Mekatronik Mühendisinin verdiğinden daha azını mı verecek bu çocuklar? Havacılıkta kariyer hedefleyerek 4 yıl dirsek çürüten bu öğrencilerin suçu kabahati ne? İletişim fakültesi mezunu bir çocuğun havacılık yönetimi mezunu bir çocuktan ne fazlası olduğunu insan kaynakları yöneticileri bana anlatabilirler mi?
Tabi THY’nin insan kaynakları politikasını eleştirip, havacılık bölümleri bulunan 20 küsür üniversitenin yöneticilerini ve eğitmen kadrolarını eleştirmemek olmaz. Bölümlerinize öğrenci arayışlarında, olmayan üçüncü havalimanı üzerinden pazarlama yapıyorsunuz da , birlik olup THY’nin bu politikasına karşı ortak bir duruş sergileyemiyor musunuz? “Siz bayrak taşıyıcısınız, bu gençler de bu ülkenin istikbali, havacılığın gelecekteki neferleri, bunları neden dışlıyorsunuz” demekten aciz misiniz?
Hiçbirinizden çıt çıkmıyor. Cukkaladığınız paralar bugün size yeter belki ama bu gençlerin istikbali için elinizi taşın altına koymazsanız yarın bir gün okulunuza kaydedecek bir tane öğrenci bulamazsınız.
Aklınızı başınıza alın, bu çocuklara sahip çıkın. Onlar bu ülke havacılığının geleceğidir ve sizlere emanettir. Lütfen artık sorumluluğunuzun farkına varın.
Yorumlar Tüm Yorumlar (43)