Büyük kurum olunca yaptığınız her şey göze batıyor. Eğer art niyetiniz varsa mutlaka yapmış olduğunuz tüm çalışmaların bir yere çekilebileceğini düşüneceksiniz. Son örnek buna açık bir delildir.
THY sürekli tartışılıyor.
Reha Muhtar’ın köşesine taşıdığı olay büyüyerek devam ediyor. Devam edecek gibi de duruyor. Vatan, Hürriyet, Posta, Milliyet, Radikal, Referans ve Cumhuriyet gazetelerinin THY uçaklarında olmadığı belirtiliyor Reha Muhtar’ın yazısında.
Gerçekte böyle bir durum söz konusu mudur? İnanılması güç bir iddia.
Zaten geriye ne kadar elle tutulur bir gazete kalıyor ki? Oldu olacak hiç gazete dağıtılmasın daha iyi. Okumak isteyen THY’nin SKY LIFE dergisini okusun. Tabi bu söylediğim işin latifesi. Böyle bir durumun olması söz konusu bile değil.
Reha Muhtar gibi deneyimli bir gazetecinin konuyu etraflıca araştırıp yazmasını arzu ederdim. Reha Muhtar görmek istediğini mi yazdı, yoksa THY olaylarımı çarpıtıyor sizce?
THY Basın Müşaviri Dr. Ali Genç’in yaptığı açıklamada böyle bir durum söz konusu değil. Kime inanacaksın? Ya da siz kime inanırsınız? Ben THY’nin bu gazeteleri dağıtmama riskini göze alacağını düşünmüyorum. Bu konuya aslında en radikal cevabı yıllarca THY’nin desteklediği Uğur Cebeci’nin vermesini isterdim. Sanmıyorum ki verebilsin.
Aslında en iyi cevabı THY’nin bir kabin memuru şöyle veriyor “THY'de görevli bir kabin memuru olarak dış hat uçuşlarında uçağa yüklenen gazeteleri her gün bizzat hazırlarım. Belirli gazetelerin yüklenmemesi gibi bir şey söz konusu bile olmaz. Hürriyet ve Sabah gazeteleri en fazla sayıda olmak üzere geri kalanların neredeyse tamamından eşit sayıda yüklenir. "Hostesin yetiştirememesi" diye bir mevzu olamaz. Biz gazeteleri hazırlar ve yolcunun girişte alabilmesi için körük denilen kısma bırakırız. O günkü yolcu profiline göre bazıları önce bitebilir, bazıları hiç kalmayabilir, bazıları da fazlaca artabilir. Her bir gazeteden yolcu sayısı kadar yüklenemeyeceğine göre bunu önceden tahmin edemeyiz. İstenen gazete kalmadıysa elimizde kalanları yolcuya alternatif olarak sunarız. Bundan manalar çıkarmak sadece abesle iştigaldir, kötü niyettir.”
Gelelim diğer konuya.
Yine Vatan Gazetesi ve bir başka köşe yazarı. Bu kez yazılarını ve yorumlarını çok beğendiğim Yiğit Bulut. Sırf THY kötülensin diye yazılmış bir yazı. THY diye bindiği uçak AtlasJet’in uçağı imiş. Bu dünyanın her yerinde böyle. Uçaklar kiralanır, alınır satılır.
Yiğit Bulut’un diğer bir iddiası Karadeniz’de bir havalimanında uçağa bindikten sonra uçak kalkış için pist başına gelmiş ve arıza nedeniyle durmuş. Sonra kim olduğu belli olmayan birileri gelmiş kanatlara tornavida sokmuş.
Pes doğrusu.
Yiğit Bulut’a göre herhalde oto tamircileri gelmiş tamir etmeye. Yiğit Bulut’u objektif yaklaşımları ile tanıyordum.
Sanırım bende artık Yiğit Bulut’a objektif bakamayacağım.
Aslında burada mesleki medyanın önemi daha çok oraya çıkıyor. İşte AirportHaber ve Airport TV medyadaki bu kirliliğe cevap verilecek en iyi mecra oluyor.
Benim THY’ye tavsiyem en iyisi uçaklarda gazeteyi para ile satmaları. Nasıl olsa gelir getirmek ve harcamaları en aza indirmek için çeşitli çareler aranıyor. Alın size yeni bir gelir kapısı. Kimse “Neden para ile satıyorsunuz” diyemez ki? Okumak isteyen parasını verip okur. THY her uçağı gazete ile doldursun ve satsın. Nasıl olsa satılmayan iade ediliyor. Bayilerde de öyle değil mi? Uçaklarda bedava gazete dağıtma zorunluluğu da yok.
Zorunlu olsa idi diğer şirketler de gazete vermek durumunda olurlardı.
Kalın sağlıcakla.
Yorumlar