Kim bilir bir çok sektörde iş kazalarına kurban giden kaç kişi vardır. Maden ocaklarında çalışanlar grizu patlamalarıyla hayatlarını kaybedip gündeme gelirler. Tersane çalışanları tedbirsiz çalışma koşulları ile hayatlarını kaybedip medyada yer bulurlar. Havacılık hepsinden daha popüler. Burada yaşanan bu tip ölümler her zaman daha çok gündem yaratır.
İşte o yüzden havacılık sektöründe emniyete daha fazla önem verilir. Havacılık emniyeti için tavizsiz kurallar ve affetmeyen yönetmelikler yazılır sürekli.
Kurallara ve yönetmeliklere hem çalışanlar hem de çalıştıranlar uymadığı sürece daha çok yüreğimiz sızlar ve daha çok yüreğimizi kaybederiz.
Şentürk Çavuş'un talihsiz ölümünü havacılık kültürünün bir türlü geliştirilememesine bağlıyorum. İstediğiniz kadar eğitim verin istediğiniz kadar kural koyun o kültürü hazmetmediğiniz sürece bu tip elim olayları görmeye maalesef devam edeceğiz.
Sema Müstecaplıoğlu'nun ölümü tam bir tartışma konusu.
Bir çok iddia var. Bunlardan birisi ve bana göre en önemli olan Sema Müstecaplıoğlu'nun uçuşa gitmeden kulak ağrısı çektiği ve hekimin istirahat vermemesi iddiası. Bu iddia araştırılmalı ve hekime bu şikayetle başvuruldu ise mutlaka hekimle ilgili işlem yapılmalı. Uçucu ekiplerin en küçük şikayeti dikkate alınmalı.
Geçmişte çakma rapor alan kabin memurları biliyoruz. Ancak, Sema Müstecaplıoğlu özelinde konuşmak gerekirse hayatının baharında kaybettiğimiz bu arkadaşın sicilinin çok temiz olduğu yönündeki bilgiler, hekimin işgüzarlığı olabilir kanaati oluşmasına neden oluyor.
Bir başka önemli nokta ise şu;
Türk Hava Yolları okyanus ötesi uçuşlarda dinlenme sürelerini 24 saat ile sınırladı. Bu sınırlama uluslararası kurallar açısından tartışılamayacak bir süre. Burada bir sıkıntı yok.
Sema Müstecaplıoğlu'nun cenazesinde konuştuğum çok sayıda kaptan pilot ve kabin memuru bu süreden şikayetçi. Dipnot olarak söylemek gerekirse bu süre uçuş yapılan noktaya inildiği sırada başlıyor dönüş uçuşu hazırlığında sona eriyor. Yani uçuş yaptığınız havalimanından otele gidene kadar geçirdiğiniz vakit dinlenme süresinden sayılıyor. Otele giriş işlemleri vesaire hepsi bu saat diliminin içinde. Açıkçası zor bir durum.
Uluslararası kuralları bir kenara bırakırsak asıl kural koyucu şirketin ta kendisidir.
Pilotların ve kabin memurlarının en çok şikayetçi oldukları nokta ise planlamalarla alakalı. Uçucu ekiplerin uçuş planlarını hazırlayan personelin iş bilmezliğinden yakınılıyor. Biz yakınmaları dile getirelim gerisi kurumun yönetimine ait.
TALPA Başkanı Gürcan Mantı, bu konuyu Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü nezdinde dile getirdiklerini ancak sonuç alamadıklarını belirtti. Sonuç alınamamasının nedenini havacılık sektörü çok daha iyi bilecektir. İki önemli nokta var. Birincisi Bilal Ekşi THY içinden giden bir Sivil Havacılık Genel Müdürü. İkincisi kural dışı bir eylemi yok THY'nin. İşte Bilal Ekşi'nin bu konuya müdahil olamamasının gerekçesi ve haklı olarak dokunamaması da bundandır.
Her defasında haberler alıyorum. Kabin Hizmetleri Başkanı Emine Lim, eleştirilerimize alınıyor. Bizim eleştirilerimize alınmaktansa uçucu ekiplerin sağlığını düşünse daha iyi olur.
Bizim her iki ölümde de yüreğimiz sızladı, gözlerimiz ağladı. Peki, THY'de yüreği sızlayan yöneticiler var mıdır?
Ve son olarak geçen haftaki yazımla ilgili birkaç söz etmek istiyorum.
At gözlüğü takmış insanlar beni okumasınlar. Beyinsizler de beni okumasınlar. Beni, okuduğunu anlayacak, yazılan yazıda ne anlatılmak istendiğini yorumlayacak kişiler okusun.
Türbanlı arkadaşlarla ilgili yazdığım yazıya küfür eden arkadaşların kişiliklerinden zaten endişem yok. Türbanlı "çalışmasın" demedik. "Başarısızlar" da demedik. Kurum içinde "çalışabilirler" dedik. Arkadaşlar Müslümanlıkla bağdaştırmayın yazdıklarımı. Kimin ne kadar Müslüman olduğunu YÜCE YARADAN bilir. O kadar Müslümansınız o halde Kanal7'de dini program yapan Ömer Döngeloğlu "Erkeğe el uzatan kadın cehenneme el uzatır" diyor. Bu türbanlı arkadaşların cehenneme mi gitmesini istiyorsunuz?
Yazık sizlerin Müslümanlık anlayışınıza.
Yorumlar Tüm Yorumlar (36)