UÇAKLARI PİLOTLAR DÜŞÜRÜR
Hiç kimse memnun değil. Ne mağdurlar ne de mağdur ettiği iddia edilenler. Isparta kazasının bitmeyen spekülasyonlarına bir yenisi daha eklendi. Yeni bilirkişi raporu evlere şenlik. Kimler, nasıl olarak bu raporun içinde, görüyoruz ve göreceğiz. O 'kimler' her kim olursa olsun artık hakimin de kanaat oluşturmada zorlanacağı kesin. Umarım en hayırlı kararı verir.
Yazıya başlamadan başlığımı neden böyle attığımı hemen söyleyeyim. Çok yakından tanıdığınız Başyazarımız Sefa İnan söyler bu sözü. "Uçaklar düşmez, uçakları pilotlar düşürür". Bir başka pilot şu sözleri söylemişti bana yıllar önce. "Uçaklar düşmemek üzere planlanmış aletlerdir. Bir defasında simülatöre girdim. Uçağı öyle ters komutlar verdim ki ama maalesef bu komutları uçak reddetti ve elimden kumandayı aldı"
İşte böyle güvenlidir bu uçaklar.
Şimdi gelelim konumuza. Geçen hafta Isparta kazası ile ilgili son bilirkişi raporu da elimize ulaştı. Kim ister kendi uçağının düşmesini. Veya kim ister kendi firması adına uçan bir uçağın düşmesini.
Bilirkişi raporunda çok kem küm cümleler var. İki rahmetli pilotu asli kusurlu görmüş bilirkişiler. Burada kimsenin avukatlığını yapmayacağım. Zaten yeterince kaostan beslenen zümreler mevcut. Nasıl terör kaostan besleniyorsa bizim sektörümüzde de bu tür kaostan beslenenler var ve kendine göre yorum yapıp işi sulandırma yönünde adım atıyorlar.
Bildiğim kadarıyla her iki taraf da bu yedi kişiden oluşan bilirkişinin hazırladığı rapora itiraz edecekler. Ve yine biliyorum ki üçüncü bilirkişi raporu. Daha önce İTÜ, ODTÜ gibi üniversitelerin önderliğinde bilirkişi oluşturulmuş ve onların raporlarına itiraz edilmişti.
Yazımı yazarken Başyazarımız Sefa İnan'ın 30 Kasım 2008 tarihinde yazdığı yazıya göz attım. Orada Ulaştırma Bakanlığı tarafından oluşturulan Kaza Kırım ekibinin objektif bir rapor hazırladığını yazmış ve pilotların kaza yaptığına vurgu yapmış.
Aynı yazıda GPWS cihazının çalışmadığına vurgu yapmış ve "pilotlara son bir şans verilmeliydi" demiş. Flapların çalışmadığını pilotların tespit ettiğini belirtmiş yazısında Sefa İnan.
Kimse şunun mantığını anlatamaz sanırım. Bu uçağın mutlak hakimi pilotlar ise çalışmayan bir cihazla ve bu çalışmayan cihaz "no go" (bu uçak uçmaz) dedikleri bulguyla pilotlar tarafından nasıl uçuruldu? İşte bu sorunun cevabı hiçbir zaman açıklanamayacak. Söylenenler ise laftan öteye gidemeyecek. Tıpkı benim yaptığım gibi herkes yorum yapacak. Şöyle olsaydı, böyle olsaydı gibi teranelerle kafa şişirilecek.
Bilir kişi raporunda "Asli Kusurlu, Tali Kusurlu ve Kusursuz" şeklinde sınıflandırma yapılmış. SHGM kusursuz ama sözleşmeyi yapan tali kusurlu.
Sözleşmeler SHGM'nin verdiği yetkilerle ve verilen raporlarla yapılır. SHGM'ye şirket tarafından verilen raporlar doğrultusunda bir diğer şirket kiralama işlemi yapmış.
"Bu işte bir yanlışlık var" dedirtecek cinsten bir rapor, bilirkişinin hazırladığı rapor. "Tali kusurlu" demek bir trafik kazasına etken eden nedenlere benzer. Örneğin karayolları doğru düzgün uyarı levhası koymamıştır ve sürücü kaza yapmıştır. Burada tali kusurlu karayolları olur.
Bilinen tek gerçeğin uçakların yanlış rotada olduğu. Bu gerçeği kimse inkar edemeyecek. "Çarpışma uyarı cihazı çalışsaydı, flaplar şöyle olsaydı" gibi söylemler gidenleri geri getirmeyecek. Aletli iniş sitemi olmayan bir havalimanında pilotların sorumluluğunun daha da arttığı düşüncesiyle bu kazada pilotların daha başlangıçtan hatalı davrandıkları kanaatindeyim. Sıkıntı var ise uçmayacaklardı.
Yorumlar