Başkanlığını Yavuz Güver’in yaptığı Tüm Uçak Bakım Teknisyenleri Derneği (TALTA) tarafından düzenlenen havacılık konferansı İstanbul’da gerçekleştirildi. Konferansa Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı Sivil Havacılık Genel Müdürü Bilal Ekşi, Türk Hava Yolları Teknik A.Ş. Genel Müdürü İsmail Demir, MNG Teknik Genel Müdürü Ahmet Karaman, Onur Air Teknikten Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Şükrü Can, EASA Kalite ve Standardizasyon eski Direktörü Francesco Banal başta olmak üzere çok sayıda davetli katıldı.
Konferans, geçtiğimiz hafta görev için gittiği Osaka’da istirahat ettiği otel odasında hayatını kaybeden ve bugün toprağa verilen THY Kabin Amiri Sema Müstecaplıoğlu için yapılan saygı duruşuyla başladı.
Bu yıl üçüncüsü düzenlenen TALTA Havacılık Konferansı’nda açılış konuşmasını yapan TALTA Başkanı Yavuz Güver, “Bizim sivil toplum örgütü TALTA olarak bu konferansı düzenlemekteki amacımız sektörü bir araya getirmekti. Sektörün uluslar arası kural koyucularıyla bir araya getirmekti. Türkiye’de EASA’nın regülasyonlarından kaynaklanan sıkıntıları dile getirilmesini istedik ve buradaki teknisyen camiasının daha iyi bilgilendirilmesiydi asıl amacımız. “Geleceğe yönelik ne türlü kurallar getirilecek?” onların bilgilisi alıp onların çalışma programını hazırlamayı amaçladık. Bu yıl üçüncüsünü düzenliyoruz. Bundan sonra da konferanslarımız devam devam edecek. Bizimki tamamen sivil toplum örgütü tarafından yapılacak bir konferanstı. Çünkü otorite ve sektör arasında belirli bir mesafe bulunuyor. Ama sivil toplu örgütü olarak biz, hem sektöre hem otoriteye hem de çalışanlara yakın olduğumuzdan dolayı bunu görev bildik” şeklinde konuştu.
Türk Hava Yolları Teknik A.Ş Genel Müdürü İsmail Demir de AirportHaber’e yaptığı açıklamada, “Bugünün en önemli kısmı bir sivil toplum örgütü tarafından düzenlenmesi diye düşünüyorum. Çünkü bu ülkemizde yaygın bir durum değil. Burada toplanmamızın nedeni Türkiye’nin EASA geçiş sürecinde kurallar sürekli değişirken bir farkındalık sağlanması gerekiyordu. Farkındalık ve sektörün bir araya gelmesi açısından bugünkü konferansın büyük önem taşıdığını düşünüyorum” dedi.
“TÜRKİYE HAVACILIKTA EN HIZLI BÜYÜYEN ÜLKELERDEN BİRİ OLACAK”
SHGM Genel Müdürü Bilal Ekşi ise özellikle sivil havacılık sektöründe teknisyenlerin önemine vurgu yaptı. Ekşi, “Öncelikle TALTA’ya bu değerli toplantıyı organize ettiği için teşekkür ediyorum. Sivil havacılık gözüyle birkaç konuyu özellikle teknisyen arkadaşlarla paylaşmak istiyorum. Hepinizin bildiği gibi Türkiye’de sivil havacılık sektörü 2003 yılından sonra tüm parametreleriyle 3 veya 4 kat civarında bir büyüme gösterdi. Yolcu sayısına bakarsanız, 2003 ile 2012’yi mukayese ederseniz 4 kat civarında bir artış var. Teknisyenlerimizi özellikle ilgilendiren uçak sayısına bakıldığında, 165’ten 374’e çıktığı görülüyor. Dolayısıyla 2 katın üzerinde bir artış görünüyor. Toplam hava aracı sayısı ise 658’den 1150’ye çıktığını görüyoruz. Tabi bu uçakların uçması için gerekli olan lisanslı teknisyen arkadaşlarımızın sayısında ise bu seviyede maalesef bir artış olmadığını görüyoruz. Yine Türkiye’nin dünyadaki konumuna baktığımız zaman ülkemiz ABD’den sonra Avrupa’ya en fazla yolcu taşıyan ülke konumuna gelmiş durumda. Hatta önümüzdeki 20 yıllık projeksiyonlara baktığımızda havacılık merkezinin batıdan doğuya doğru kaydığını, doğudaki sıklet merkezinin de Türkiye olduğu görünüyor. Dolayısıyla Türkiye bu önümüzdeki 20 yıl boyunca en hızlı büyüyen ülkeler arasında olacak. Özellikle havacılık sektörü açısından...” ifadelerini kullandı.
“BÜYÜMEYLE BERABER GENEL KAYGILAR VAR!”
“2003-2012 arasında baktığınızda tüm dünyadaki artışlar 1 digitlik iken Türkiye’de hemen hemen her yıl yüzde 10 civarında bir büyüme kaydedildi” diyen SHGM Genel Müdürü Bilal Ekşi, “Tabi bu büyüme bir taraftan ticari anlamında bizi memnun ederken diğer taraftan da kaydıları oluşturmuyor değil. Bu kaygı herkes tarafından duyulması gerekiyor. Kaygı şu; uçuş emniyetini sağlayacak, onu destekleyecek bir seviyede yeterli alt yapı var mı? Bu altyapı sürdürülebilir seviyede mi? Buna özellikle dikkat edilmesi ve kaygı duyulduğu noktada da gerekli önlemlerin alınması gerekiyor. Boeing’in önümüzdeki 20 yıl için yaptığı araştırmalarda tüm dünyada 400 bin ilave teknisyene 600 bin de ilave pilota ihtiyaç duyulacağı öngörülüyor. Tabi bu bir kaygı nedeni... Neden kaygı duymamız gerekiyor? Şuanda bile hem pilot hem de teknisyende arz-talep dengesizliği var. Yeteri kadar pilot ve teknisyen yok. Dolayısıyla sektörün hızlı büyümesi karşısında bunların çok hızlı bir şekilde devreye konulma durumu var. İşte bu durum, bizde biraz kaygı oluşturuyor. Çünkü işletmelerde arz-talep dengesinin oluşturduğu nispi maliyet baskısı var. Ekonominin kuralı, eğer talep arzdan fazlaysa fiyatlar artar. Bu da şirketler üzerine bir maliyet baskısı oluşturuyor. Çünkü hem pilotlarda hem teknisyenlerde maliyet artıyor. Bunu “artmasın” anlamında değil bir tespit olarak söylüyorum. Bunun etkisi ne oluyor? Şirketler maliyetlerini azaltmak için insan faktörü kriterlerini göz ardı ederek teknisyenleri, pilotları veya uçucu ekibi daha fazla çalıştırma istediğinde oluyorlar. Bu da tersinden uçuş emniyetini etkilyecek bir konu haline geliyor” dedi.
“UÇUCU EKİPLER İÇİN VAR TEKNİSYEN İÇİN YOK”
Çalışma saatlerinin iş kanununa göre denetlenmesi gerektiğini söyleden Ekşi, “Şuanda teknisyenler üzerinden konuşursak, uçuş ekipleri için dünyada geliştirilmiş kurallar ve bunun çerçevesinde belli bir regülasyon var. Ancak teknisyenler açısından henüz böyle bir çalışma saatleri itibariyle havacılık kuralları henüz gerçekleştirilmiş değil. Aslında iş kanunu açısındaki çalışma kurallarına baktığınızda bunun büyük oranda insan faktörünü sağladığını görüyorsunuz. Dolayısıyla burada yapılması gereken şey çalışma kanunları açısında bunun daha sıkı denetlenmesi olabilir” şeklinde konuştu.
“KALİTE DEĞİL İHTİYAÇ ÖN PLANDA TUTULURSA; TEHLİKE BAŞLAR!”
“Yine arz-talep dengesizliğinin teknisyenlerin kalitesi açısından sorunlara yol açmasına neden oluyor” diyen Ekşi, “Bakım kuruluşlarının yetkilendirmeyi yaparken kaliteyi değil ihtiyacı ön planda tutmasına yol açmakta. Bu durum da yeteri kadar iyi eğitilmemiş teknisyenlerin yetkili teknisyen olma ve yetkilendirme konumuna gelmelerine sebebiyet vermektedir. Bu da uçuş emniyetini tehlikeye sokar.
Özellikle başta bahsettiğim Türkiye’nin Avrupa’ya en fazla yolcu taşıyan ikinci ülke olması nedeniyle EASA tarafından sivil havacılığımız gözetim altına alındı. Denetlemelerde çok daha hassas davranıldı. Biz bu denetlemelerden elde ettiğimiz neticeler üzerine biraz da gelecek senelerimizi kurtarabilmek açısından belki de teknisyen arkadaşlarımızı üzecek kararlar aldık. Bunlardan biri de dil yeterliliği genelgesiydi. Dolayısıyla bu konuda ilk başlarda çok eleştiri aldık belki de çok beddua aldık. Ama bunun ileride ülkemiz için iyi olacağını düşündüğümüz için bu kararı aldık. Hepimiz biliyoruz ki bakımın temeli; onaylı verilere göre işlem yapmaktır. Yoksa tecrübeye göre işlem yapmak değildir. Tecrübe elbette önemlidir, olmazsa olmazdır. Ama havacılıkta temel kural, güncel bakım verilerine göre okuyarak bakım yapmaktır. Dolayısıyla bu verilerin de İngilizce olduğunu düşünürsek, teknisyen arkadaşlarımızın makul seviyede dil yeterliliği olması elzemdi. Biz bu kararı da buna dayanarak aldık. Belki arkadaşlarımız ilk başta kendi açılarından bunu çok olumlu görmediler. Ancak bugün bize yapılan geri dönüşlerde bunun gereken bir durum olduğunu görüyoruz.
“BİR OKULU GÖZLERİNE KESTİRİP...”
Bu arz-talep dengesiyle alakalı birkaç konuyu daha ifade etmek gerekiyor. Burada özellikle havayolu şirketlerine, bakım kuruluşlarına, UTED ve TALTA’ya büyük iş düşüyor. Avrupa’da birçok ülkede görmüşüzdür. Havayolu ve bakım kuruluşlarının sponsor oldukları okullar var. Bu okullara doğrudan katkıda bulunuyorlar. Bunu sadece bir sosyal sorumluluk olarak değil daha çok kendi geleceklerini inşa etmek için yapıyorlar. Dolayısıyla burada büyük bakım kuruluşlarının özellikle İstanbul’da ya da Anadolu’da tabiri caizse bir okulu gözlerine kestirip oraya destek olmaları ve bütün güçleriyle o okulları desteklemesi gerekiyor.
ÖĞRETMEN KALİTESİ DÜŞÜK!
Öğretmen kalitemizin çok iyi olduğu söylenemez. Öğretmenlerimiz havacılık okullarından gelmiyor. Havacılık konusunda tecrübeli değiller. Dolayısıyla bunların tecrübelerini bakım şirketlerinin vereceği desteklerle yardım etmek zorundadır. Bu konuda geleceği inşa etmek adına tam destek vermek gerekiyor.
TALTA’nın geçtiğimiz günlerdeki ziyaretinde de gündeme gelmişti. Emekli teknisyen arkadaşlarımız var. O arkadaşlarımız haftada 1 ya da 2 gün okullara gidip tecrübelerini aktarsalar büyük katkı sağlamış olurlar. Dernek ve kuruluşların da bu arkadaşlara destek vermesi gerekiyor. Sürekli şikayetten ziyade çözüm yollarını da gündeme getirmek gerekiyor.
“HAVACILIK BİR İNANÇTIR!”
Sivil havacılık sektöründe denetlemelerden çok etik kültürünün oluşturulması gerektiğine dikkat çeken SHGM Genel Müdürü Bilal Ekşi şunları söyledi:
“Havacılıkta etik çok önemli... Medyada bazen görüyoruz. “SHGM bunları denetlemiyor mu?” deniliyor. SHGM yılda 1 kere denetliyor. Geri dönüşlere bağlı olarak bu sayı artış gösterebiliyor. Ama bu denetlemeler dokunma şeklinde oluyor. Her alanı yerinde denetlememiz mümkün değil. Burada etik devreye giriyor. “Sizi kimse görmüyorsa da ‘O’ görüyor” inancına sahip olmamız gerekiyor. Dolayısıyla çalışan arkadaşlarımız kuralların her zaman kendilerini görüp onlarla beraber olduğunu bilmeleri gerekiyor. Sadece denetlemeden iyi çıkmak denetleme eksenli çalışmak yeterli değil. O yüzden derneklerimizin üyelerine “Havacılık bir inançtır. Etik kültüre sahip olmak gerekir” şeklinde aşılamaları gerekiyor.
GÖNÜLLÜ RAPORLAMA “İHBAR” DEĞİLDİR!
Bir başka olay da iki hafta önce başlattığımız Gönüllü Raporlama Sistemi... Ülkemizde yediğiniz kaba tükürülmez şeklinde bir anlayış olabilir. Ancak bu bir ihbar değil arkadaşlar. Bu, sivil havacılığımızın daha emniyetli olması için dünyada geliştirilmiş metodun ülkemizde uygulanmasıdır. Gönüllü Raporlama’da isimler mutlak olarak gizli tutuluyor. Elektronik ortamda gönüllü raporlama yapılabiliyor. Biz bunları iki türlü değerlendiriyoruz. Denetleme yaptığımız zaman bize gelen geri dönüşlerden elde ettiğimiz verilere göre daha detaya inebiliyoruz veya raporlama yapılan yerdeki işin emniyetsiz olduğu bilgisi geliyorsa burada habersiz denetleme yapıyoruz. Bununla ilgili de ayrı bir birim oluşturuyoruz.
Yine son 1 senedir ilk kez SHGM’ye 10 lisanslı teknisyen istihdam ettik. Bunun oldukça faydasını gördük. SHGM doküman denetiminden yavaş yavaş iş denetimine geçer hale geldi. Bunun etkilerini de görmeye başladık. Hedefimiz bu sayıyı 20’ye çıkarmak. Önceden sadece mühür var mı yok mu ona bakardık. Şimdi yapılan işlerin verilen referansla örtüşüp örtüşmediğine bakıyoruz. Onun dışında uçakların hafızalarından arıza var mı yok mu? Bu arızalar Kayıt Defterleri’ne işlenmiş mi? Çünkü bazı şirketlerimiz nadir de olsa eski alışkanlıklarından dolayı emniyetli uçmak yerine sadece uçmak isteyebiliyorlar. Dolayısıyla bu konuda sıfır toleranslı olduğumuzu bilmelerini istiyorum.
Son olarak şunu ifade etmek istiyorum. Ben de sizlerle beraber çalışırken tespit ettiğimiz şey şuydu: Eğitimlere sivil havacılığın talebini yerine getirip getirmediğimiz gözüyle bakılıyordu. Ama bu eğitimler yeterli seviyede alındı mı o belirsiz. Kalite birimi teknisyenin içindeyse o yapılan iş kaliteli olur. Kaliteye en fazla saygı gösterecek ve kaliteli işler çıkaracak arkadaşlarımızın teknisyenler olması gerekiyor. Dolayısıyla teknisyen arkadaşlarımızın kaliyeyi içselleştirmeleri gerekiyor. Bu vesileyle organizasyonu düzenleyen TALTA ve TALTA başkanına saygılarımız sunuyorum”
Öte yandan TALTA Genel Sekreteri AirportHaber'e yaptığı özel açıklamada, TASSA tarafından başlatılan ve Osaka'da hayatını kaybeden THY Kabin Amiri Sema Müstecaplıoğlu adına yapılacak bir bağış kampanyasına TALTA olarak katkı sağlayacaklarını ve bu konuda her türlü fedakarlığa hazır olduklarını ifade etti.
Yorumlar Tüm Yorumlar (31)