( İmzasız mektubun, imzalı cevabı)
Çalıştıkları şirkete iki buçuk sene önce girip, kırk seneyi aşkın emeğe isimsiz bir mektupla seslenmeyi marifet sayan iki kimliksiz meslektaş için bu mektup ( Bu arada lütfen yazışmaları cetinö[email protected] veya yorum köşecikleri üzerinden yapalım. Yazının herkese açık olması beni rahatsız etmezdi.)
Sayın Baylar,
Sizden hiç ümitli değilim buna rağmen mektubunuzu neden cevapladığımı söyleyeyim önce. Amaç sizin üzerinizden başkalarına, anlayacak olanlara bir iki minik hikâye ile mesaj vermekten öte değil.
THY’ deki arkadaşınızın benimle ilgili anlattıkları farz edin ki doğru. Bu sizin açınızdan neyi değiştirir ki bu? Bu size, bu gününüze bir fayda sağlar mı?
Güvenilir arkadaşınız 4 sene önce girmiş havayollarımıza. Ben oradan ayrılalı 11 sene oldu.1971 sonu THY’ li olmuştum. Şimdi oturup hesaplayın. Ben THY’ ye girdiğimde sizin güvenilir zat daha doğmamıştı herhalde. Birilerinin yanlış veya doğru bir şeyler fısıldadığı ortada. THY’ de bizim dönemden kaç kişi kaldığını ise bilemiyorum. Saçmalıkları cevaplamamı istiyorsunuz. Hayhay. Çirkin anlatımlarınızın bu bölümünü cevaplayayım. Sizi ve arkadaşınızı hiç ama hiç ciddiye almıyor ve bu konuda cevaplamaya değer bulmuyorum..
Unutmadan, iki buçuk senede Sivil Havacılığı tam olarak öğrendiğinizi lütfen bir daha söylemeyin. Yazık bize. Başkalarını bilmem ama beni bayağı bir komplekse sokuyorsunuz Bu kadar sene sonra ben halen sorup bir şeyleri öğreniyorum.
Tehdit kokan “kötü yorum bombardımanı” sözünüz benim bu köşede yazacaklarımı değiştirmez. Yorum köşeleri sizler için ayrılmış. Tabii ki istediğiniz gibi kullanırsınız. Bu söylemekle olmaz, deneyin ve görün. Ben belirttiğiniz üç kurumada teşekkür borçluyum. Umarım ki, kurumlarla yöneticilerini ayırt edebilirsiniz.
Beni çalıştığım kurumların aleyhine ateşleyecek kadar ince ve doğru bir anlatım zekâsı görmedim hitabınızda. Derler ya,” testide ne varsa dışına o sızar”.
Şunu unutmayın ki, “Daha iyisini bulana kadar en iyi iş sahip olduğunuzdur.” Yoksa aşağıda anlatılan Tavşan’a dönersiniz. Siz önce kafa olarak şirketinize dönün. Şanslısınız ki, sizi bir kere kabul etmişler ve oradasınız. Kendinizi yetiştirin. Hem de yalnız Sivil Havacılık konusunda değil. Hepimiz önce insan olmalıyız. Gerisi daha kolay. Bence sizler önce bunu bir deneyin.
Mektubunuzda ifade ettiğiniz konulara uygun cevaplar aşağıdaki küçük hikâyeciklerde gizli.
Yıllar önce söylenmiş, yazılmış ve kitaplara geçmiş. Konuları sizinkilere değiniyor veya teğet geçiyor. Size ve sizin gibi düşünenlere verebileceğim en ciddi cevap bu. İyi okuyun, sanki sizin için yazmışlar. Ve de bu yazıma bir torum yazın. Yine isimsiz tabii ki. Ve de size zaman ayırdığım için bana teşekkür edin.
Bir nasihat: Ne beni ne de başkalarını bu şekilde denemeye kalkmayın.
Adam gibi arayın. İnsan gibi görüşelim, konuşalım. Anlaşamayacağımız belli ama yine de adam gibi konuşmanın sağlığa bir zararı yok.
Moso Ağacı
Uzakdoğu’ da yetişen bir tür Bambu ağacı olan Moso, dikilmesini takip eden beş yıl boyunca en ideal şartlar da bile hiçbir gelişme göstermez. Sonra birdenbire sihirli bir el dokunmuş gibi günde 40-45 cm gibi büyümeye başlar. Altı hafta içinde yaklaşık 19 ila 20 metre arasında boya ulaşır. Aslında bu yaşanan bir sihir değildir. Moso ağacının birdenbire hızla büyümesinin nedeni, beş yıl boyunca toprağa saldığı yüzlerce metrelik kökleridir.
( Bu ağacın yapısını inceleyiniz. Ders alınabilecek çok şey bulacaksınız. Bu garibim ağaç bile beş sene çıt çıkartmazmış. Anlattıklarınız ve iki buçuk senede hakkınızın yendiğini söylemeniz kesin bir arıza göstergesi. Kendinizi büyük görmeyin. İki buçuk senede daha elli santimlik bir kökünüz oluşmamıştır. )
Sıra ile
Naziler önce sosyalistler için geldiler, ben sosyalist olmadığım için ses çıkartmadım.
Sonra Sendikacılar için geldiler, sendikacı olmadığım için yine ses çıkartmadım.
Daha sonra Yahudiler için geldiler, Bu defada Yahudi olmadığım için ses çıkartmadım. Günler geçti benim için geldiler. Bu defada, etrafımda benim için sesini yükseltecek kimse kalmamıştı. Bir şeyleri anladım ama geç oldu.
(Siz herkese kötü davranmayı sürdürün. Bünyenin sizi kabullenmemesi size bir mesajdır. Doğru olanı kabul etmiyorlar sözünün ise komik. Sizinle kaç kişi anlaşabilir bilemem ama yanınızda kimseyi bulamamanız normal. )
Karga ile Tavşan
Karga bütün gün hiçbir şey yapmadan ağacın en yüksek dalına tünemiş, uyukluyordu.
Onu gören küçük tavşan sordu.
“Ben de senin gibi tüm gün bir şey yapmadan oturabilir miyim?”
“Elbette” dedi karga “neden olmasın.”
Tavşanda onun bu yanıtı üzerine yere çöktü ve hiçbir şey yapmadan oturmaya başladı. Bir süre sonra çalılıkların arasından bir tilki fırlayarak tavşanı oracıkta yiyiverdi.
Aşağıda olup bitenleri yukarıdan üzüntü ile izleyen karga kendi kendine söylendi. “ Hem aşağıda olup, hem de hiçbir şey yapmadan oturabilmenin bedeli çok yüksektir tavşan kardeş. Sen işin bu yanını hiç düşünmedin
( Siz halen söylediğiniz gibi oturun ve yine ifade ettiğiniz üzere sinirden insanlara kötü davranın. Karga sizi de kandırmış. Tilkilerin sizi yemesi yakındır. Eğer yemezlerse kendi sağlıklarını düşünüyorlar demektir. Sonucu sizin açınızdan farklı olmayacak başka bir çözüm bulacaklar ve kendileri yemese de sizi başkalarına yedireceklerdir. )
Aptal Puma Sendromu
Vahşi kedilerin uzak atalarından olup yaklaşık iki metre uzunluğundaki benekli bir yırtıcı olan Pumayı tanırsınız. Birçok özelliği ile ünlüdür bu ormanların harika kedisi. Ama en çok ta hızlı ve kıvrak koşusu ile tanınır. Avının peşine düştüğü andan itibaren giderek hızlanan ve vücudunun tüm eklem ve kaslarını ortaya koyan hareketlerini seyretmek bir zevktir. Bu ölüm koşusu bazen pumanın bazen ise hayatı için koşan kurbanın zaferi ile sonuçlanır.
Peki bir puma avının peşinden ne kadar koşar? İşte ormanların vahşi avcısını uygarlıkların kurucusu insan' a örnek yapacak olanda pumanın bu özelliğidir. Puma avının peşinden sürdürdüğü "ölüm koşusunu" her zaman avının cüssesine göre ayarlar. Yani bir ceylan ele geçirmek için koştuğu süre ile, bir tavşanın peşinden geçirdiği süre asla aynı değildir. Çünkü puma akıllı bir hayvandır ve koşarken harcadığı enerji miktarı, avdan elde edeceği potansiyel enerji miktarını aştığı anda puma koşmaktan vazgeçer. Yenilgiyi kabul edip başka av arar. Bu nedenle ceylanın peşinden fazla, tavşanın peşinden çok daha az koşar.
İşte "aptal puma sendromu" bunun tersini yapan insanların ruh halini ifade etmek için, yani bir tavşanın peşinden yıllarca koşan sonra da yakaladığı avı bir öğünde bitiren akılsızlar için kullanılır. Başarının sırrı pumanın stratejisinden, yani harcanan emek, ulaşılan sonuç ilişkisindeki dengeyi iyi saptamaktan geçiyor.
( Galiba iki buçuk senelik çok çok uzun sektörel koşu sonrası bu tür mektupları yazmaktan başka bir marifet edinemediniz. Sıfıra sıfır elde var sıfır dediğinize göre. Gereksiz yere enerji harcamışsınız. Artık sonuçlara üzülmekle vakit harcamayın. Süreçteki yanlışlıklarınızı düzeltmeye bakın. )
Her ikinizin de düşünmenizi / düşünebilmenizi temenni ediyorum.
Yorumlar Tüm Yorumlar (27)