01 Eylül 2025, Pazartesi
Çetin ÖZBEY
Çetin ÖZBEY [email protected]

YÖNETİM BİR BİLİM DALI MI?





Bu yazıyı neden kaleme aldım? Sizlerin, okurların metindeki sualleri cevaplayarak görev yapmakta olduğunuz kurumları baştan sona bu bakış açısı ile değerlendirmeniz ve sonuç bölümü ile aynı görüşle birleşip, birleşmediğinizi anlayabilmek için.

Bir kurumun başarısı şansa mı bırakılmalı?

Kaynakların nasıl kullanılacağı, yöneticinin keyfine göre mi belirlenmeli?
Çalışanların motivasyonu yalnızca iyi niyetle mi korunmalı?

Yoksa tüm bunların bir sistemi, bir yöntemi, bir bilimi mi var?

Düşünün… Bir şirket milyonlarca liralık kaynağı yönetiyor, binlerce kişiyi istihdam ediyor. Bu karmaşık yapıyı yalnızca sezgiyle mi yöneteceğiz? Rastlantılara mı bırakacağız?

Tarih bize ne söylüyor?
Taylor’un bilimsel yönetim yaklaşımı neden ortaya çıktı? Fayol neden yönetim fonksiyonlarını tanımladı? Weber neden bürokrasi modelini geliştirdi? Eğer yönetim sadece bir sanat olsaydı, bütün bu teorilere, bütün bu araştırmalara gerek olur muydu?

Bugün durum farklı mı?
Stratejik planlama yapılmadan kurum ayakta kalabilir mi?
Veriye dayanmadan, performans ölçümü yapılmadan doğru karar alınabilir mi?
Küresel rekabet ortamında bilimsel yöntemlere sırtını dönen bir şirketin geleceği olabilir mi?

Şimdi asıl soruyu soralım:
Yönetim, yalnızca emir vermek midir, yoksa bilimsel bilgiyle yön vermek midir?

Cevap belli: Yönetim artık bir bilim dalıdır. Ve toplumların ilerlemesi de kurumların başarısı da bu bilimin ışığıyla mümkündür.

Liderlik: Doğuştan mı, Sonradan Öğrenilen mi?

Rahmetli annem matematikçiydi, gençliğinde keman çalardı.  Keman çalmakla, yöneticiliği hep bir tutardı. İkisinin de insanda doğuştan mevcut olan bir olgu olduğunu ve sonradan öğrenilmesinin mümkün olmadığını, YÖNETİCİLİĞİN HEM BİLİM HEM DE BİR SANAT OLDUĞUNU SÖYLERDİ.

Bir kurumun yöneticisi olabilir ama lideri var mı?
Yönetici, talimat veren midir; yoksa yol gösteren midir?
Peki liderlik doğuştan gelen bir özellik midir, yoksa öğrenilip geliştirilebilir mi?

İyi bir lider, sadece kriz anında mı ortaya çıkar? Yoksa her günkü işleyişte, küçük kararların bütününde mi liderlik sınavını verir?
Takımı peşinden sürükleyen, insanlara güven aşılayan, geleceği görebilen biri olmadan kurumlar nereye kadar ayakta kalabilir?

Unutmayalım: Yönetim bilimi kurumları ayakta tutar, liderlik ise onları ileriye taşır.

Örgütsel Davranış: İnsan Unsurunun Bilimi

Kurum dediğimiz nedir? Beton binalar, makineler, bilgisayarlar mı?
Yoksa asıl değer, içindeki insan mıdır?

İnsan davranışlarını anlamadan, motivasyonu çözüp yönetmeden, ekip ruhunu geliştirmeden bir kurumun sürdürülebilir başarısı olabilir mi?
Çalışanların memnuniyeti, iş verimliliğiyle doğru orantılı değil midir?
Çatışmaların doğru yönetilmediği, iletişimin sağlıklı olmadığı bir örgüt nasıl ayakta kalabilir?

Örgütsel davranış, işte tam bu noktada devreye girer:
Çalışanları anlamak, motivasyon kaynaklarını keşfetmek, iş yerinde güven ve aidiyet duygusunu inşa etmek…

Çünkü unutmayalım:

Kaynağı insan olan yerde bilimin adı örgütsel davranıştır.

SONUÇ

Yönetim, kurumların aklıdır.
Liderlik, kurumların yol göstericisidir.
Örgütsel davranış ise, kurumların ruhudur.

Aklı, yolu ve ruhu olmayan bir kurum ayakta kalabilir mi?
Kimi zaman en büyük yatırımlar yapılır, en modern sistemler kurulur; fakat doğru yönetim, güçlü liderlik ve sağlıklı insan ilişkileri yoksa bütün çabalar boşa gider.

Bugün artık biliyoruz ki: Yönetim bir bilimdir, liderlik bu bilimin ışığıdır, örgütsel davranış ise insanı merkeze alan kalbidir.
Ve kurumların başarısı, işte bu üçlünün uyumuyla mümkündür.

GÖREV YAPTIĞINIZ KURUMDA BU ÜÇLÜ UYUM İÇİN DE ÇALIŞIYOR MU? Evet, Bir gün atomun enerjisini serbest bırakacağız. Gezegenler arası yolculuklar yapacağız. Ömrü uzatıp kanseri ve tüberkülozu tedavi edeceğiz. Ama en düşük seviyeli kişiler tarafından yönetilmiş olmanın sırrını asla çözemeyeceğiz.

YAŞAM KOŞUSU

Her ne kadar yaşamın duygulu olanlar için bir trajedi, düşünebilenler için ise bir komedi olduğu La Bruyer gibi büyük bir düşünür / şair tarafından ifade edilmekteyse de, hayatın mutlulukla bitirilmesi gereken uzun bir yolculuk olduğu açık. Bu noktadan hareketle hayatı “uzun yaşamaktan ziyade, iyi yaşamanın hedeflendiği, tatlı ile acının karıştığı, tüm düşünen canlıların mutlulukla sonlandırılmasını arzu ettikleri bir süreç “olarak tariflemek mümkün.

Evet, bazen hayatı bir üzüntü olarak kabul eder ve onu nasıl yeneceğimizi düşünürüz. Bir yarışma olarak kabul edenlerimizde var yaşamı. Katılmaya karar vermenin irademizle olmadığı ,ancak başarı ile sonlandırmayı hepimizin istediği, engelli bir koşu gibi. Kimilerimiz ise; hayatı bir bisiklete benzetir, pedalı çevirmeyi sürdürdüğümüz sürece düşmeyeceğimiz ve varış noktasını doğru seçtikse bizi ona ulaştıracak bir bisiklet.

Herkesin yaşantısı kendine özgü bir hikâye. Bu hikâyenin ne kadar uzun olduğu değil ne kadar güzel olduğu ve güzel yaşandığı önemli.



İskambil oyununda insanın eline her zaman kuvvetli kâğıt gelmez, önemli olan; tıpkı yaşamda olduğu üzere kötü bir eli, her türlü şatta iyi oynamak.

Evet; yaşamımızdan mutlu olmayabiliriz. Hiç hatırdan çıkarmamamız gerekir ki, direksiyonda olan biziz. Hayatı ve şartlarını cesurca kabullendiğimiz ve tercihlerimizi doğru yapmamız halinde başarıya ulaşmamız daha kolay olmaz mı?

Hani bazen örnekleri de görüldüğü üzere yaşamda bazen şanslı olmak, akıllı olmaktan iyidir derler ya, Hayat arenasında onur ve ödüllerin, yaptıkları ile kendisini gösterenlerin elinde olduğu görülünce bu sözlerin doğruluğunu kabul etmemek mümkün değil.

Yaşamı nasıl kabullenirseniz öyle kabul edin. Nasıl oynamak isterseniz öyle oynayın ama unutmayınız ki, yaşam yaptığımız tercihlerin bir toplamı. Sonuçta bu yolda yürürken, komik olmak veya saygı değer görünmek sizin elinizde. Evet bazılarımız hayatı bir komedi olarak görürler. Bu türlerin komedi oyunundaki son espriyi hatırdan çıkartmamaları iyi olacaktır.

Etraftakiler sizi nasıl gördükleri önemli değil, siz kendinizi nasıl görüyorsunuz? Önemli olan bu.

NOT: Bu metin; M. Longsdon- Montaigne-Terence -La Bruyere- H. A. Shmitt- C. Papper-Seneca- hayata ilişkin görüşlerinden derlenmiştir.

YÖNETİM BİR BİLİM DALI MI?

Yorumlar

Bu haber için henüz yorum gönderilmedi.

Yorum Gönder

Kalan karakter 1000