Prof. Dr. Mehmet Fatih Köksal diyor ki; “Yeni bir Üniversite, fakülte, bölüm açmayın. Küçük illerde 2006 sonrası açılan Üniversiteleri merkezi bir ilde birleştirerek üniversite sayısını azaltın. Öğrencisi olmayan bölümleri kapatın. İstihdam imkanı olmayan bölümleri peyderpey kapatın. Bütün ikinci öğretimleri kapatın. Açık öğretim fakültelerinin kontenjanlarını kısıtlayın. Sınavla en iyi öğrencilerin girdikleri üniversitelere hocaları da sınavla alın.”
Burada aranan çare Akademik Gelecek için. Halbuki ki konu yüksek öğretim ile ilgili değil. Şu an meslek öğreten MYO’lar, Fakülteler ve Üniversiteler var. Hiçbiri de belli bir gereksinime yönelik değil. Eğitim verdikleri meslek ile ilk defa orada tanışıyor çoğu öğrenciler. Meslek, orta okul bitirenlerin yeteneklerine göre meslek okullarına yönlendirilmesi ile değer kazanır. Meslek Okulu mezunları da isterlerse meslekleri ile ilgili Yüksek Öğretime devam edebilirler. Bu bir yere kadar zaten uygulanmakta idi (yetenek yönlendirmesi hariç) bazı mesleklerde. Devlet bu yolu bazı telkin ve yönlendirme ile seçmedi. Şimdilerde ise tarikat destekli meslek ve üniversiteler imam hatip mezunlarını eğitmeye çalışıyorlar.
Halihazırda 61 başlık altında 225 bölümde öğrenci yetiştirilmekte. Buna karşı 225 çeşit 2 senelik yüksek okul ve 4+ senelik 364 lisans programı bulunmakta. Hangi mesleği hangi üniversite hangi orta eğitimden gelenleri alacak ve yetiştirecek bir kurala bağlanmamış. Hali hazırda 204 Üniversitemiz, 1805 Fakültemiz, 343 Yüksek Okulumuz, 988 Meslek Yüksek Okulumuz ve 559 Enstitümüz 2021-22 yılı için 7.791.280 öğrencimize eğitim verecektir. Her sene yaklaşık bu civarda öğrenciye eğitim verdiğimize göre eğitimde çağ atlamış olmalıyız. Bir yarışmada yarışmacı, uzman olan bir arkadaşından cevabı öğrenmek ister;
-Hangisi beyindeki bir bölgeye verilen addır?
a) Omurilik sarımsağı,
b) Omurilik turpu,
c) Omurilik soğanı,
d) Omurilik brokolisi.
Doktorun verdiği cevap doğrudan -Omurilik sarımsağı- olur.
Dördüncü sanayi devriminde hayatta kalmak için hangi beceriler kazanılmalıdır? Bunu daha düşünmedik bile. Gelişimi hedefleyenler, teknik becerileri ve güzelliği geliştirmek için Endüstri 4.0'ın fırsatlarından yararlanmak için kursları, sertifikaları ve sürekli öğrenmeyi güncellemeye başvururlar. Henüz ülkenizde bu tür bir eğitim yok ise, sizin de dünyadan haberiniz yok demektir, siz de ‘bana ne’ der geçersiniz.
Eskilerin bir deyişi vardır. Çalışıyor görünen ama hiçbir şey üretmeyen için kullanılır; “Kendi kendini eğlendiriyor” diye, şu an eskiden dünya sıralamasında ilk 200, 300 de olan üniversitelerimiz, ilk 1000 içerisine girmeye çalışmakta. Sık sık yinelediğim bir araştırma sonucuna yine yer vereceğim;
“Şimdi bakın, normal koşullarda, çocuklar doğduğunda %5'i, “üstün nitelikli” doğarlar.
Sizin burada hiçbir şey yapmanıza gerek yok. Onlar “üstün niteliklidirler”.
Biz o %5'i alıyoruz, 12 yıl eğitiyoruz ve bu oranı %2,2'lere kadar düşürüyoruz.”
Bu konudaki başarımız, eğitimde tek övünebileceğimiz gerçek olarak karşımızda durmakta.
Batılı birine küfür ederseniz, “ben senin… vs.” diye o kişi sana bakar ve seni anlamaya çalışır. Onun eğitildiği ortam, tartışarak anlaşmaktır. Tartışmak ise tartı sözcüğünden türemiştir. Tartının iki kefesi vardır, birine siz fikrinizi, düşüncenizi koyarsınız, öteki kefeye de karşınızdaki. Böylece bakarsınız hangisi ağır geliyor. Bu tartışma açık ve koşulsuzdur. Bizim deyişimizle “görünen köy kılavuz istemez”. Sorun ise bizim bazı gerçekleri kabul edemeyişimizden kaynaklansa de asıl sorun duygularımızın aklımızın ötesine geçecek şekilde eğitiyor, eğitiliyor olmamızdan olsa gerektir.
İşle ilgili olmayan şeyleri tartışın. Bir kontrol mühendisi, genellikle geliştiricilerle çalışmakta ise, onlarla konu dışı, ilgisiz sahalarda tartışmalı. Örneğin haberler, ilginç gerçekler, aile hakkında konuşabilmelisiniz. Bu, karşılıklı anlayış derecesini güçlendirebilir. Birçok istatistik bunun yapıla bilineceğini gösteriyor. Hedef yazılım çalışmalarının kalitesini daha da artırmak. Elbet bu da kişinin kalitesini arttırmaktan geçer.
“Beyinlerimiz savaşsın isterdim, ama görüyorum ki silahsızsınız bayım.” Franz Kafka
Bu durumda biz şiddete başvurmaya yatkın iken onlar size şunu diyebilirler;
Benimle kavga edilmez,
Çünkü tat vermez ...
Mesela,
Biri seni yenerim dediğinde
Yenersin derim, çünkü burası dünya.
Bu dünyada sahiler kadar adiler de var bilirim...
Biri seni geçerim dediğinde mümkün değil demem,
Geçersin derim
Çünkü bu dünya her türlü hile hurda yeri bilirim...
Biri ben senden zekiyim dediğinde
Niye ben aptal mıyım demem
Doğrudur derim,
Çünkü bu dünyada her zeka farklı çalışır
Kimi çakallığı zeka sanır kimi insan kalmayı ...
Biri beni küçümsediğinde
Gocunup neden niye diye sormam,
Çünkü gerçekte cacık olamamış insanların
Bir tas yoğurt görünce
Kendini hıyar sandığı bir dünyada küçümseyen büyümez
Benden ise biri küçümsedi diye bir şey eksilmez...
Biri bana hakaret ettiğinde sinirlenmem,
çünkü kapasitesi ona yeten insanlara,
çocukken alamadığı terbiyeyi iki kelamla ben öğretemem ...
O yüzden benimle kavga edilmez
Dedim ya benimle kavga,
tat vermez ...
AHRÂZ SNR
Gelenek, görenek, görgü, terbiye ve ahlak, çevrenin sizi yonttuğu bir olgudur. Bulunduğunuz çevrenin sizi siz yapacağı doğru değildir. İçinde yetiştiğiniz çevre sizi “siz” yapmaz, “onlardan biri” yapar. Reyna ile unzurna’ yı hatırlayın. “Ey iman edenler, bizi güt demeyin bizi gözet deyin”. Sürü olmayın, birey olun.!
Birey olmak ise kişilik sahibi olmayı, dik durmayı ve kendine güvenmeyi gerektirir. Bunun için dik durup ileriye, ufkun ötesine bakmak gerekebilir. Ufkun ötesinde ne olduğunu görmek için kıyıdan ayrılmalısın.!
İncelik denildiğinde,
Akla İlk gelen
Bel değil beyin olsaydı keşke,
Top atsalar yıkılmaz bir toplum
Olurduk herhalde…
AHRÂZ SNR
Allah pisliği, aklını kullanmayanlar üzerine bırakır.!
Science is organized knowledge. Wisdom is organized life. Immanuel Kant
Bilim düzenli bilgidir. Bilgelik düzenli yaşamdır.
Yorumlar