Adak heykeli “Kybele” derlemesi yazım şöyle oluştu.
1960 yılında Afyonkarahisar'ın merkeze bağlı Çavdarlı köyünde yapılan bir yol çalışması sırasında bulunan Kybele Heykeli’nin yasa dışı yollarla İsrail'e ulaştığı ve bir İsrail vatandaşı tarafından satın alındığı tespit edilmiştir.
Eser, 2016 yılında ABD’ye götürülmek istenmiştir. Kendilerinden izin talep edilen İsrail makamları da durumdan şüphelenerek konuyu ve eser fotoğraflarını İnterpol aracılığıyla ülkemize iletmiştir. Bakanlığımızca, Roma Dönemi'ne ait bir Kybele heykelini Amerika Birleşik Devletleri, yapılan incelemelerde, söz konusu heykelin tipolojik özelliği, kullanılan mermerin cinsi, işçiliği ve yazıtından edinilen bilgiler ışığında Anadolu kökenli olduğu anlaşılmış ve uzmanlarca MS 3. yüzyıla tarihlendirilmiştir.
Eser sahibinin heykeli bir müzayede evi aracılığıyla satmak istemesi üzerine Bakanlığımız ABD makamlarından bu satışın durdurulmasını talep etmiştir.
Eseri elinde bulunduran kişi, bu takibin ardından kendi malı olduğunu beyan ettiği heykele iyi niyetli bir alıcı olarak sahip olduğunu belirterek ABD'de dava açmıştır.
Bilimsel kanıtlar ve eserin ortaya çıkarıldığı yıllarda bölgede yaşayan görgü tanıklarının ifadeleri ile Afyonkarahisar'daki kaçakçılık olaylarına ilişkin belgeler Kybele heykelinin Türkiye’ye ait olduğunu doğrulamıştır.
ABD'de dava görülmeye başlamadan eser sahibi Kybele heykelini uzlaşmacı bir tavır göstererek Türkiye'ye iade etmeyi kabul etmiş ve süreç sulh yoluyla tamamlanmıştır.
Eser, 12 Aralık 2020'de Türkiye’ye, bulunduğu topraklara getirilmiş ve İstanbul Arkeoloji Müzelerinde gerçekleştirilen bir törenle kamuoyuna sunulmuştur.
Kybele Heykeli şu an Afyonkarahisar'daki yeni müzesinde sergilenmektedir.
Kybele (ya da “Magna Mater” = Büyük Ana), Anadolu kökenli çok eski bir tanrıçadır ve genellikle doğanın, bereketin, dağların ve tüm canlıların koruyucu anası olarak kabul edilir. Onun heykelleri ve betimlemeleri hem Anadolu’da hem de Roma’ya kadar uzanan geniş bir coğrafyada karşımıza çıkar.
Kybele heykellerinde tanrıça genellikle tahtta oturur, başında türban ya da şehir surlarını andıran taç (polos) vardır. Yanında ya da dizlerinin yanında aslanlar bulunur; bu, onun doğa ve vahşi hayvanlar üzerindeki hâkimiyetini simgeler.
Elinde bazen def (tef) veya anahtar taşır. Dağlık bölgelerin tanrıçası olduğu için kimi betimlemelerde dağ biçiminde bir başlık giyer.
Küçük ev içi kült heykelciklerinden (idoller) devasa tapınak heykellerine kadar farklı boyutlarda yapılmıştır.
Kybele’nin kökeni MÖ 6000’lere kadar giden Ana Tanrıça kültüne dayanır. Çatalhöyük’teki ünlü “Doğuran Ana Tanrıça” heykelciği, bu inancın erken izlerindendir.
Mitolojide Kybele, doğanın ve bereketin kaynağıdır.
En bilinen hikâyesi, Attis ile ilişkisidir. Attis, Kybele’nin sevgilisi ya da kutsal genci olarak geçer. Bir rivayete göre, Attis başka biriyle evlenmek üzereyken Kybele kıskançlıkla onu delirtir. Attis kendini hadım eder ve ölür. Ancak Kybele, onu diriltir ya da doğa döngüsünde her baharda yeniden can bulmasını sağlar. Bu mit, doğanın ölümü ve yeniden doğuşunu simgeler.
Roma İmparatorluğu, Kybele’yi Magna Mater (Büyük Ana) olarak benimsedi. MÖ 204’te Roma’ya getirilen kutsal taş (meteor) onun varlığını simgeledi. Özellikle bahar festivalleri (Megalesia) onun adına kutlanırdı.
Kybele heykeli, Anadolu’dan dünyaya yayılan ana tanrıça inancının en güçlü simgesidir. Aslanlarla birlikte tahtta oturan heybetli figürü, doğaya, berekete ve yaşam döngüsüne dair insanlığın en eski inançlarını yansıtır.
Bereket ve bolluğun sembolü olan Kybele, Prehistorik dönemlerden itibaren Akdeniz havzasında özellikle Anadolu'da bereket ve bolluğun sembolü ve koruyucusu "ana tanrıça" olarak tapınılan Kybele, iki yanındaki aslanlar, doğa ve hayvanlar üzerindeki hakimiyetini sembolize ediyor.
Antik dönem sosyal ve dini yaşamında kişilerin olmuş ya da olmasını diledikleri istekleriyle ilgili ya da inandıkları tanrısal varlığı onurlandırmak üzere tanrı ya da tanrıçalara adak sunarken tanrıyı onurlandırmak üzere tapınaklar ya da kutsal alanlara sunulan materyaller "adak objesi" olarak değerlendirilirdi. Kişinin sosyal ve ekonomik statüsüne göre adak objeleri, basit bir taş parçasından gösterişli bir heykele kadar farklılık gösterebiliyordu.
Sideropolisli Asklepiades'in On iki Tanrı Ana'ya sunduğu, bir adak heykeli olarak tarihte bilinen Kybele'nin yazıt bölümünde, "Hermeios’un oğlu Sideropolis'li Asklepiades adağı Oniki Tanrı Ana'ya dikti" ifadesi yer alıyor.
Türkiye'den 1970'li yıllarda İsrail'e kaçırılan Kybele heykeli, uzmanlarca milattan sonra 3. yüzyıla tarihlendiriliyor. İncelemelerde, söz konusu heykelin tipolojik özelliği, kullanılan mermerin cinsi, işçiliği ve yazıtından edinilen bilgiler ışığında kuvvetle Anadolu kökenli olduğu anlaşılıyor.
Türkiye'den kaçak yollarla İsrail'e ulaşan Roma dönemi eseri Kybele, burada bir İsrail vatandaşı tarafından satın alındıktan sonra yurt dışına çıkarmak üzere 2016'da İsrail makamlarına başvuruda bulunan eseri elinde bulunduran kişi, heykelin Anadolu kökenli olduğunu beyan etti.
İsrail makamlarının eser fotoğraflarını Türkiye’ye iletmesiyle takibe başlayan Kültür ve Turizm Bakanlığı, eser ABD'ye ulaşmak üzereyken Anadolu kökenli olduğunu bildirdi. Ancak eser sahibinin heykeli bir müzayede evi aracılığıyla satmak istemesi üzerine Bakanlık ABD makamlarından bu satışın durdurulmasını talep etti.
Eseri elinde bulunduran kişi, bu takibin ardından kendi malı olduğunu beyan ettiği heykele iyi niyetli bir alıcı olarak sahip olduğunu belirterek ABD'de dava açtı.
Kültür ve Turizm Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı ve Türkiye’nin New York Başkonsolosluğu Kybele'nin iadesi konusundaki karşı iddialarını mahkemeye taşıdı.
Heykelin, 1964'te Afyonkarahisar’da yapılan bir yol çalışmasında bulunan ve ilin müzesinde sergilenen Kovalık eserlerine tipolojik benzerliğinin İstanbul Arkeoloji Müzesi Müdürlüğü uzmanlarınca bilimsel raporla vurgulanması üzerine, kolluk kuvvetleri koordinasyonunda, Afyonkarahisar Müzesi Müdürlüğünce eserlerin çıktığı düşünülen bölgede 1960-1970’li yıllarda yaşayan şahısların bilgisine başvuruldu.
İfadesine başvurulan kişilerden birinin heykeli, fotoğrafını görmeden tarif ederek, kaçırılan Kybele heykelini diğer benzer heykel fotoğraflar arasından seçmesi, eserin Türkiye'de bulunduğunun destekleyici bir kanıtını oluşturdu.
İfadeler ve elde edilen belgeler sonucu, Konya'da yaşayan bir şahsın o dönem tarihi eser kaçakçılığı yaptığı belirlenirken Konya Müzesi Müdürlüğünce bulunan savcılık belgeleriyle Afyonkarahisar’da anılan bölgede kaçakçılık eylemleri ve benzer eserlerin yasa dışı edinimine ilişkin ek deliller sağlandı.
Bilimsel kanıtlar ve eserin ortaya çıkarıldığı yıllarda bölgede yaşayan görgü tanıklarının ifadeleri ile Afyonkarahisar’daki kaçakçılık olaylarına ilişkin belgeler Kybele heykelinin Türkiye’ye ait olduğunu doğruladı.
Türkiye’nin hızlı ve titiz takibi sonucu, ABD'de dava görülmeye başlamadan eser sahibi Kyble heykelini uzlaşmacı bir tavır göstererek Türkiye’ye iade etmeyi kabul etti.
Şimdi sıra Suudi Arabistan'ın, Kibele'nin kara taşını (Hacer-ü'l Esved) iade etmesinde.
Ancak o zaman Ana Tanrıça sevgisini Anadolu'ya yeniden bahşeder.
Ne dersiniz?
Yorumlar