Türkiye, 10 Aralık 1948'de kabul edilen İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'ne taraf bir ülke. Türkiye, bu bildiride belirtilen insan haklarının evrensel olarak tanınması ve gözetilmesi için çeşitli ulusal ve uluslararası taahhütlerde bulunmuştur. Bu konuda atılmış olan en önemli ve ilk adımdır bu.
ÜLKEMİZDE İNSAN AYRIMCILIĞI
Türkiye’nin insan ayrımcılığına karşı tutumu ve bu konuda attığı adımları incelersek hem tarihi sürecinde hem de günümüzde insan hakları ve ayrımcılık konularında çeşitli aşamalardan geçmiş bir ülke olduğu görülmektedir.
Evet, Türkiye, insan ayrımcılığına karşı hukuki ve kurumsal önlemler almış bir ülkedir. Anayasa ve çeşitli yasal düzenlemelerle ayrımcılığı yasaklayan, uluslararası sözleşmelere de taraf olarak bu konudaki taahhütlerini de pekiştirmiş olduğu açıktır. Ancak, uygulamada zaman zaman büyük sorunlar yaşanmakta olduğu görülmektedir. Hükumetlerin bu alandaki uygulamaları izleyerek ayrımcılığın uygulamasının siyaseten hangi taraf mensuplarının menfaatine yönelik olduğuna bakmaksızın bu tür davranışların minimize edilmesi çabalarını artırması şarttır. Türkiye, bu konuda daha kapsamlı ve kararlı adımlar atarak, tüm bireylerin eşit haklara sahip olduğu toplumu muhafaza etme kararlığı ile bu yolda ilerlemeyi titizlikle sürdürmelidir.
ŞİKÂYETE TABİ OLMAYAN ÖNEMLİ BİR SUÇ.
Türk Ceza Kanunu'nun 'Nefret ve Ayırımcılık' başlıklı 122'nci maddesinde ayrımcılık bir suç olarak düzenlemiş ve bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası yaptırımı öngörülmüştür. Söz konusu suç şikâyete tabi olmayan suçlar kapsamında olup savcılık tarafından resen soruşturulur ise de bugüne kadar bu konuda resen yapılan bir uygulama mevcutsa da bu konuya ilişkin bir bilgimiz bulunmamaktadır. Bu konuda ayrımcılığa muhatap olup kendisini mağdur gören kişilerin şikâyet hakları da tabii ki mevcuttur.
BU SUÇUN ZAMAN AŞIMI SÜRESİ.
Söz konusu kanunun ilgili maddesinde zikredilen suçların “zaman aşımı” süresi, genel olarak 8 yıl olarak belirlenmiş ise de bu süre suçun, hangi koşullarda ve hangi şartlar altında işlendiğine göre değişkenlik arz edebilmektedir Dolayısı ile kendisinin ayrımcılık uygulamasına muhatap olduğunu düşünmelerinden ötürü mağdur görenlerin uygun şart ve zeminin avdeti halinde konuyu hukuka taşıma imkanlarının mevcut olabileceğini söyleyebilmek mümkündür. Sekiz sene az bir süre değildir. İnsanoğlunun yaşadıklarını unutmaması ve hukuka müracaat etmesi ilerideki dönemlerde çalışanlar üzerinde söz sahibi olacak yöneticilerin bu konuda daha temkinli hareket etmelerini sağlayacağı kuşkusuz.
ULUSLARARASI PLATFORMDA İNSAN AYRIMCILIĞI,
Uluslararası platformda insan ayrımcılığı, yani ırk, cinsiyet, din, siyasi görüş, etnik köken gibi sebeplerle bir grup insanı diğerlerinden ayırmak ve kötü muameleye maruz bırakmak, suç olarak kabul edilmektedir. Bu suç, insan hakları ihlallerinin en ciddi biçimlerinden biri olarak değerlendirilir ve çeşitli uluslararası belgeler ve anlaşmalarla yasaklanmıştır. Uluslararası hukukta insan ayrımcılığı, ciddi bir suç olarak kabul edilir ve bu tür uygulamalar çeşitli sözleşmelerle yasaklanmıştır. Büyük devletler, tarihsel olarak farklı aşamalarda ayrımcılıkla mücadele etmiş ve bu konuda önemli yasal ve kurumsal düzenlemeler yapmıştır. Amerika Birleşik Devletleri, Almanya ve Güney Afrika, bu konuda örnek teşkil eden devletler arasında yer almaktadır. Bu ülkeler, ayrımcılıkla mücadelede hem ulusal hem de uluslararası düzeyde önemli adımlar atmıştır. Bu çabalar, insan haklarının korunması ve eşitliğin sağlanması adına büyük önem taşımaktadır.
İŞ YERLERİNDE ÇALIŞANLARA UYGULANAN AYRIMCILIK
İş yerlerinde ayrımcılık, bir üst paragrafta da belirtildiği üzere bireylerin cinsiyet, ırk, etnik köken, din, siyasi görüş, engellilik durumu, cinsel yönelim, medeni durum veya diğer kişisel özelliklerinden ötürü farklı muamele görmelerini ifade eder. Ayrıca, bu suçu işleyenler için hukuki yaptırımlarla karşı karşıya kalma riskini de beraberinde getirir. Bu konuda istatistiki bir çalışma bulunmamasına rağmen kurum bazında yapılan gözlemlerde siyasi tercih ve dini nedenler bu konuda yapılan uygulamaların nedenleri içerisinde ilk sırayı aldıkları ifade edilmektedir.
İş yerlerinde ayrımcılık, özellikle devlet kurumlarında ve devlet hissesi bulunan kuruluşlarda sıklıkla görülmekte olup hem bireysel ve kurumsal düzeyde ciddi sonuçlar doğurmaktadır. Bu bile siyasi tercihlerin ayrımcılık uygulamalarındaki müstesna yerinin önemli bir göstergesidir. Kurumda çalışanlar arasında bulunması şart olan iş barışının bozulması ve de çalışanlarca yöneticilere duyulması gereken güven duygusunun sıfırlanması bu uygulamanın mevcudiyetinin en önemli menfi sonuçlardandır. Her ne kadar kurum çalışanları işlerini kaybetme korkusu ile bu konudaki serzenişlerini açık ve net olarak ifade etmeye ve hukuka başvurmaya çekinseler de yazılı şikayetlerini kimliklerinin tespitine imkân vermeyen sistem kullanışları ile kamuoyuna duyurma yöntemine başvurmakta olup bu yöntemin hiçbir fayda sağlamadığı açıktır.
Evet, MÖ bile düşünürler bu konuda bazı sözler sarfetmişler. Detaylı bilgi sınırlı olmasına rağmen Kim bilir neler yaşadılar ki bugüne kadar gelmiş söylemleri. Antik Yunan filozofları, adalet ve eşitlik konuları üzerinde durmuşlardır. Örneğin, Sokrates ve Platon, toplumda bireylerin eşit muamele görmesi gerektiği fikrini savunmuşlardır. Antik çağda toplumsal normlar ve hiyerarşiler farklılık gösterse de bu dönemdeki düşünürlerin felsefeleri modern ayrımcılıkla ilgili tartışmalara halen temel teşkil etmektedir. Ve de bu deyişlere bakınca o dönemde de adalet ve insan ayırımı konusunda yoğun sorun yaşadıkları belli oluyor. Eh bu eskiden de varmış diyerek, şimdilerde binlerce yıl sonra bu konuda çirkinlikleri mazur göstermesi mümkün değil. Ben buna çirkinlik diyorum. Bu sanatı icra edenler ise yaptıklarının bir görev olduğunu ve vazifeyi sadakatle yerine getirdiklerini düşünüyorlar herhalde ki bu konudaki çalışmalarını ısrarla sürdürüyorlar.
Ülkemizde iş barışının kesin olarak sağlanması için devleti yönetenlerin / yöneteceklerin siyasi görüşlerini destekleyen kişilerin tutum ve ısrarlı lehlerine ayırım yapılması yönündeki taleplerini dikkate almaksızın hareket etmeleri ve bu çirkinliği, ayrımcılığı noktalamaları şarttır. Bize de yakışan budur.
İSTANBUL BÜYÜKÇEKMECE MİMARSİNAN DEVLET HASTANESİ
Sağlık hizmetlerimiz ile ilgili o kadar menfi şeyler işittim ki, aşağıda yer alan anlatımı dinlerken duygulandım. Öncelikle anlatımıma girizgahı içinde bulunduğumuz sürece uygun bir şekilde yapayım. Bunu bana nakleden aile AKP’li değil. Dolayısı ile kimseyi, hiçbir kuruluşu cilalamak gibi bir yaklaşım için de değiller. Evet söz konusu hastanede anneleri yattı ise de maalesef canları, aile büyüğünü o hastanede kaybettiler. Üzüntülüler tabii ki. Toplumumuza, hasta vatandaşlarımıza en iyi olarak bilinen ve ismi en çok duyulan özel hastanelerde rastlamadığımız üst seviyede bir sağlık hizmeti sunan kurumun tüm çalışanlarına şükranlarını her vesile duyuruyorlar. Bana anlatmalarının da amacı buydu.
Benim açıldığı günden beri dikkatimi çekerdi. 2019 ve takip eden senelerde Hastanenin önün de her zaman aracınızı park edebilmeniz için yer bulabilirdiniz. Evet, hastanenin önündeki park sahası gün be gün doldu. Şimdilerde 2024’ de otoparkta yer bulabilmek için hayli zorlanıyor insanlar.
Hastanenin yönetim kadrosu sordum. Görevden ayrılmış olan Başhekim Dr. Fatih VELİBEYOĞLU’ dan sonra bu göreve atana Dr Mehmet KÖSEOĞLU döneminde de hastanenin çalışmalarına aynı çizgide devam etmesi her türlü takdire şayan. Tabii ki Genel Koordinatör Dr. Anıl DALYANCı ve Hastane Müdürü Aydın BAŞOĞLU beyefendi de bu güzellikte çok büyük rol oynuyorlar. Tabii ki hastanede görevli tüm doktorlarımızda.
İfade edilen minnet ve şükran duyguları tabii ki salt onlara değil. O çatı altında görev yapan tüm çalışanlar ı kapsıyor, Başhekiminden, hemşiresine, Hastane Müdüründen hastabakıcısına, mutfak personelinden, temizlik çalışanlarına kadar bu uğraşta emeği geçen herkes için aynı duyguları hissediyor ve teşekkürlerimizi sunuyoruz. Ve de bu başarılı çalışmanın bir takım işi olduğunun herkes bilincinde.
Hastalara sundukları hizmet bir tarafa refakatçi hasta yakınları için de bir etkinlik yapıyorlar ki buna zaman ayırmalarını hayretle karşıladığımı söylemeliyim. Evet, her katta yatan hastaların refakatçilerine o kattan sorumlu doktorun, hastabakıcı ve hemşirelerin de iştirak ettiği bu “Psikolojik Moral Etkinliği” her türlü takdirin üzerinde bir organizasyon.
Hastanede yatan hastaların refakatçilerine yönelik yapılan psikolojik danışmanlık, dolaylı olarak hastaların psikolojik, duygusal ve hatta fiziksel iyilik hallerine olumlu şekilde yansıyacağı mutlaktır. Refakatçilerin psikolojik durumu, hastaların moral ve genel iyilik hallerini etkileyebilecek önemli bir faktör olduğu da açık olup bu destek hastaların bakımına ve iyileşme sürecine yansıyacaktır. Refakatçilerin hastaların ruh hali, motivasyonu ve tedaviye uyumu üzerinde doğrudan etkili olabileceği en azından olumlu olarak yansıyacağı kabulü zorunlu olan bir gerçektir.
Allah hiçbirimizi muhtaç etmesin, hastalara bu tür hizmet sunan başta İstanbul Büyükçekmece MİMARSİNAN Devlet Hastanesi olmak üzere yaptıkları işe bu açıdan bakan tüm diğer hastanelerin de eksikliğini göstermesin
ÇAKMA PİLOT: DUA ET DE HADES (*) SENİ KARŞIYA GEÇİREBİLSİN.
Malum Airporthaber’ in yayını durduruldu. Ondan önceki arşiv yazılarımın resimleri görünürde yok. 203 yorum aldığı belirtilen yazıda bu nedenle 20-30 yorum görülebiliyor. Esasen okurlar birlikte haliyle yorum sayıları da azaldı. Pilot isimli bir yorumcu var malum. Kendisine yakıştırdığı ismi laçka edene kadar çok kullanan bir garip kişi. Arada bir ismin değiştirip. (XXXX -xxx-. Vb) vede daha başka isimle denemeler de yapabiliyor. Hepsini fark edebilmem tabii ki mümkün değil. Bir yazıya 40 -50 arası yorum gönderdiğini ve okurlardan bazılarının artık yeter, sansürletin, bizi okumaya mecbur etmeyin dediklerini hatırlıyorum. Maalesef bu yazıyı ve sansürlenmiş yorumları bulamıyorum. Aslında kendisi bunu inkâr ediyor ama eski linkimizle çalışmaya başladığımı zaman tüm yazıların, resimlerin ve yorumların sisteme döneceğinden eminim. Ve de bulup okurlarla paylaşacağım. O zaman da inkâr edecektir. Özellikle bu zatın 40’ın üzerinde yorum gönderdiği bu yazıyı ve bu Çakma Pilot’un sansürlenmiş yorumlarını hatırlayan okurlarım beni bilgilendirirlerse memnun olurum.
Bu arada Çakma Pilot kendisine yakıştırdığı pilot ismi dışında başka isimlerle de bir şeyler karalamaya devam ediyor. Bulabildiklerim aşağıda. Bunlar sansürlenenler. Bir de yayınlananlar var haliyle. Aşağıda belirtilen tarihlerde Pilot rumuzu ile yazılarıma gönderilen ve tarafımca sansürlenen yorumlardan bulabildiklerin şimdilik bunlar. Toplamda 40 adet kadar. Hepsi istisnasız kişiye yönelik, tuhaf deyişler. Belli ki bu pilot’ un deyişleri yazıların konusu ile ilgili değil. Hepsi çalışma yaşamındaki kuyruk acısının tezahürü gibi duruyor. Acayip, yusyuvarlak suçlamalar. Merak eden olursa aşağıda tarihleri belirtilen tüm yorumları Sansür kutucuğundan çıkartıp metinlerini kaydederek hepsini gönderebilirim.
Bulabildiklerimin yayımlanmama tekrarlıyorum yayımlanmama tarihleri yanda. 2024 yılı 8.ay- 03 adet / 2024 yılı 6.ay- 05 adet / 2024 yılı 5 ay- 05 adet / 2024 yılı 4 ay- 01 adet / 2024 yılı 3 ay- 04 adet / 2023 yılı 12 ay – 03 adet/ 2023 yılı 10 ay-06 adet/ 2023 yılı 9 ay 11 adet toplamda 40 adet Pilot rumuzlu yorumu sansürledim ve yayımlamadım. Takip eden bu iki sözde yorum bu beyefendinin klavyesinden çıkanların içerisinde en anlamlıları pilot İsmi altındaki (-ÇET-IN / ÇE-T-IN / ÇETO / ÇET-O / ÇE-TO / Ç-ETO / Ç-E-T-O / Ç-E-T-İ-N ve de Çe-To / Çet-O / Ç-e-t-o / Çet-İn) kelimelerinin kısaltılmışlarından oluşan bu iki şaheser anlamlı yorum. Kim bilir neler anlatıyor. Bu saçmalığı ve benzerlerini yayımlamayınca da adınızı “Sansürcü Çetin’ e çıkartıyorlar.
En son gelen ve bu yazıma neden olan ve geçtiğimiz hafta yorumlarının arasında bulunan “hadese kalmış” isimli yorum da bu “çakma pilotu” hatırlattı bana. Kelime kullanımları benziyor. Hitabı da. İsteyenler tekrar okuyabilir. Yorum yerinde duruyor. Yanılmamışım. Meğer Hadese ‘yi de hazret göndermiş. Bu yazıda yayınlanan yayınlanmayan 5 adet yorumu var Pilotun. Toplam 44/45 oldu. Siz değerlendirin artık.
Bu zihniyeti cevaplayan bir okur, kendisine “amma da kuyruk acın varmış diye seslenmişti. Beni de o notaya getirdin namı diğer aciz “çakma pilot.” Nedendir acaba? Mutlak itilmişliğinin bir nedeni vardır. Şirketin veya iş ilişkili kurumların davetlerinde çok mu alkol alırdın? Yoksa başka nedenler mi itilmelerinde rol oymadı? Bilemem? Ama şayet sen buysan doğru yapmışlar. İsminin ne olduğu önemi değil. Sana istesen bizde “çakma pilot” diyelim, istersen ismin Nejat olsun veya seni Necdet, Ergin, Mutlu, Vb. bir isimle çağırsınlar. Şimdi senden daha büyük ve ciddi (?) saldırılar bekliyorum. Bunları öyle bir organize et ki bu yazının altıda hakiki adını yazıp imzalamış gibi ol. En iyisi bu yazımda sana yakışıksız sıfatlar yükleyerek hakaret etmiş olduğum gerekçesi ile beni hukuka şikâyet et ve mahkemeye ver. Bu sayede kimin Pilot kelimesinin arkasına saklandığını anlamış ve kimliğinizi öğrenmiş oluruz. Kuyruk acınızı da.
Pilot efendi yetinmedi. Geçen haftaki yazıya yine bir not göndermiş. Herkes görsün diye yayımladım. Notu şöyle.” Pilot: Hakarete varan, saldırgan tutumlu saçma karikatürler kullanmamışsınız. Aferin size.” İnanamadım, yazıya ir daha baktım. Metinde bir tek karikatür bile yer almıyor. Bu kez de resim ile karikatürü karıştırmış çakma pilot efendi. Acınası bir durum. Zavallı bir konum. Sahi yaşlarımız aynıya yakın değil miydi?
Beni boş ver. Belki Hades beni köprünün yarsında aşağı iter. Ben layığımı bulurum. Dua et de Hades seni karşıya geçirebilsin.
Bu yazıdan sonra bu beyefendinin göndereceği notları sansürlemeyeceğim. Tabii yayımlamayacağım da. Bu kutulara ne yazdığını görmeden bu notları layık olduğu yere çöpe göndereceğim,
(*) Hades, Yunan mitolojisinde ölülerin ve yer altı dünyasının tanrısıdır. Ölümden sonraki yaşamı yönetir ve ölüleri kontrol eder. Hades amansız, insafsız, yürekleri hiçbir yakarış, hiçbir sunu ya da kurbanla yumuşamayan korkunç tanrı olarak bilinir.
Yorumlar Tüm Yorumlar (13)