31 Mart 2025, Pazartesi
Çetin ÖZBEY
Çetin ÖZBEY [email protected]

BAKIŞ ZAVİYENİZİ DEĞİŞTİRİRSENİZ BAKTIĞINIZ ŞEYLERİN GÖRÜNÜMÜ DE DEĞİŞECEKTİR





Aynı Olay, Farklı Algılar: Neden Farklı Düşünürüz?
Görünüşe bakarsak hepimiz aynı dünyada yaşıyoruz gibi görünsek de aslında her birimizin bu dünyayı, yaşananları algılayışı farklı. Bir tabloya bakan iki insanın aynı nesneleri, renkleri görmesine rağmen tamamen farklı yorumlar yapabilmesi, beynimizin işleyişine dair önemli ipuçları verir. Algı, sadece dışarıdan gelen uyarıcıların değil, kişinin geçmiş deneyimlerinin, inançlarının ve beklentilerinin bir süzgecinden geçer. Bu süzgeç, aynı görüntüye bakan iki bireyin neden farklı şeyler gördüğünü açıklayan anahtardır

Algılarımız, dış dünyadan gelen uyarıcıları yorumlayışımızla şekillenir ve bu yorumlar kişisel deneyimler, değerler, geçmiş travmalar veya zaferlerle doğrudan ilişkilidir. Aynı olaya maruz kalan iki kişi, bambaşka sonuçlara varabilir; çünkü olayları yalnızca görebildikleri kadar değil, hissettikleri ve düşündükleri kadar da anlamlandırırlar. Algı, insan beyninin karmaşık işleyişinin bir ürünüdür ve insanların olayları farklı şekilde yorumlaması son derece doğaldır.

Algı Farklılıklarının Kaynağı: Psikolojik ve Sosyolojik Faktörler: Algı farklılıklarının nedenlerine baktığımızda, psikolojik ve sosyolojik birçok faktör öne çıkar. İnsanlar, sosyal çevreleri, yetiştikleri kültür, aldıkları eğitim ve maruz kaldıkları (medya aracılığıyla) olayları belirli bir bakış açısıyla görmeye başlarlar. Aile yapısı, ekonomik durum, dini veya ideolojik inançlar, bireyin olaylara nasıl yaklaştığını derinden etkileyen unsurlardır. Bir toplumda geçerli olan normlar ve değerler, bireylerin algılarını şekillendirir. Bu yüzden aynı olay, farklı toplumlarda veya sosyal gruplarda bambaşka sonuçlara ve yorumlara yol açabilir.

Bu sosyolojik faktörlerin yanı sıra, psikolojik süreçler de algı farklılıklarında büyük rol oynar. İnsanlar, kendi korkuları, umutları, travmaları ve arzuları doğrultusunda olayları anlamlandırırlar. Bir olayda tehlike gören kişi, o olayın altında yatan gerçeklerden çok, kendi korkularının gölgesinde bir yorum yapar. Aynı durum, başka bir kişi için fırsat ya da umut kaynağı olabilir.

Aynı Deneyimler, Zıt Yorumlar: Tehlikeli Bir Bölünme: Bu konuda tehlikeli olarak yorumlayabileceğimiz durum, aynı olay veya deneyimin birbirini etkileyebilecek şahıs veya kurumlarca birbirine ters şekillerde yorumlanmasıdır. Bu durumun, özellikle sanal medya, yazılı ve sözlü medya ile siyasiler tarafından kasıtlı olarak manipüle edilmesi mümkündür. Gerçeklerin çarpıtılarak sunulması toplumsal ilişkilerde derin yaralara yol açabilir. Bir grup insanın hakikati bir yalan olarak görmesi, diğer grubun ise bunu bir gerçeğin savunusu olarak algılaması, toplumda anlaşmazlıkların ve kutuplaşmaların kökleşmesine neden olur.

En tehlikeli durum, aynı olayın veya deneyimin bireyler, kurum ve kuruluşlar tarafından zıt şekillerde yorumlanmasıdır. Özellikle politik, dini ya da toplumsal meselelerde bu tür bölünmeler, toplumdaki kırılganlıkların daha da derinleştireceği mutlaktır. Medya ve siyasiler çoğu zaman bu algı farklılıklarını kendi görüşleri doğrultusunda manipüle ettiklerine tüm ülkelerde rastlanılmaktadır. Olayların çarpıtılarak sunulması, bir grubun hakikati başka bir grup tarafından yanlış, hatalı ve hatta yalan olarak görülmesine neden olabilir. Bu tür bölünmelerin, toplumu kutuplaştıracağı ve sağlıklı bir diyalog ortamının oluşmasını zorlaştıracağı kabulü zorunlu olan bir gerçektir.

Algılarımız, dış dünyadan gelen uyarıcıları nasıl yorumladığımızla şekillenir ve bu yorumlar, kişisel deneyimlerden, değerlerden, geçmiş travmalardan, yenilgi veya başarılarımızdan beslenir. Dolayısı ile aynı olayla karşılaşan iki kişi, aynı nesnel gerçeklikten bambaşka sonuçlar çıkarabilir; çünkü olayları sadece gördükleri kadar değil, hissettikleri ve düşündükleri paralelinde anlamlandırırlar.

 Algı, insan beyninin karmaşık işleyişinin bir ürünüdür ve insanların olayları farklı biçimlerde yorumlaması doğaldır. Ancak bu farklılıkların, toplum içinde gerginliklere yol açabileceğini de düşünmek gerekir.

Toplumun belirli kesimlerinin gerçekleri çarpıtılmış şekilde algılaması, bu kesimlerin diğer gruplara karşı güvensizlik ve düşmanlık beslemesine yol açabilecektir. Bir grubun savunduğu bir fikir veya olay, başka bir grup tarafından tehdit olarak algılanabilmesi mümkündür. Bu zıt algılar, toplumun ortak bir zeminde buluşmasını engelleyecek ve toplum içinde derin yarıklar açacaktır. Sosyal medyanın bu kadar etkili olduğu günümüzde, her türlü bilgi yanlış veya doğruluğunun teyidi alınmadan, hatta araştırılmadan hızla yayılabilmekte ve bu durum zıt kutupların daha da keskinleşmesine neden olmaktadır. Dolayısı ile toplumun sosyal medyanın rolünü dikkatle değerlendirmeleri gerekir.

Algı Farklılıklarının Toplumsal Zehirlenmeye Yol Açma Riski: Kişilerdeki algı farklılıklarının en büyük tehlikesi, toplumda yanlış bilgi ve manipülasyonun artması nedeni ile oluşması kaçınılmaz olan zehirleyici etkidir. Bu zehirlenme, bireylerin birbirine karşı hoşgörüsünü azaltır, diyalog ortamını yok eder ve kutuplaşmayı körükler. Cahil topluluklarda bu tür davranışların düşmanlığa yol açtığını ifade etmenin yanlış olmadığını ifade etmek isterim. Özellikle siyasi arenalarda, toplumun farklı kesimleri arasında gerilim ve tepki yaratmak için algı farklılıklarının bilinçli olarak kullanıldığına rastlanmıştır. Gerçekler çarpıtılarak sunulur ve bireyler, kendi görüşlerini tek doğru kabul etmeye başlar. Tüm dünyada örneklerine rastlanıldığı üzere bu durumun, hoşgörüsüzlüğü ve ötekileştirmeyi artırdığı görülmüş ve yaşanmıştır.

Bunun bir başka boyutu da sosyal medyanın yarattığı yankı odalarıdır. İnsanlar, yalnızca kendi görüşlerini destekleyen içeriklerle karşılaştıklarında bunu farklı bakış açılarına kapalı hale getirirler. Bu tür bir zihinsel kapanmanın, toplumsal uyumu tehlikeye atacağı mutlaktır. Sonunda insanlar, karşıt görüşlere sahip bireyleri düşman olarak görmeye başlar ve bu da hali ile toplumsal çatışmaları körükler. Yukarıda da belirtmiş olduğum   üzere özellikle sanal medyadaki zihinsel çatışmaları körükleyecek olan paylaşımların çok dikkatle değerlendirilmesinde fayda vardır.

Sonuç: Farklı Algıları Anlamak ve Hoşgörü Geliştirmek: Algı farklılıkları, insan doğasının bir parçasıdır ve kaçınılmazdır. Ancak bu farklılıkların toplum üzerinde zehirleyici bir etkisi olmaması için, bireylerin farklı bakış açılarını anlamaya çalışması ve hoşgörü geliştirmesi gerekir. Toplumun çeşitli kesimlerinin birbirini anlaması, empati kurması ve diyalog yoluyla ortak bir zemin bulmaya çalışması, bu tür kutuplaşmaların önüne geçebilecektir.

Diliyorum ki: Farklı algılar, toplumun zenginliğinin bir yansıması olarak kabul edebilecek olgunluğa erişelim. Bu çeşitliliğin toplumumuzun daha da güçlenmesine katkı sağlayacaktır. Bunun için bireylerimizin sadece kendi gerçekliklerine değil, başkalarının da kendilerine özgü bir gerçekliğe sahip olabileceğini kabul edebilecek olgunluk düzeyine erişmesi şarttır.  Toplumumuzda farklılıkların bir tehdit değil, bir fırsat olarak görülmesi, sağlıklı bir toplumsal yapımızın temelini oluşturacaktır.

BAKIŞ ZAVİYENİZİ DEĞİŞTİRİRSENİZ BAKTIĞINIZ ŞEYLERİN GÖRÜNÜMÜ DE DEĞİŞECEKTİR

Yorumlar

CVP YAZAR BEYE ~ 2 gün önce
SIK YAŞANAN BİR KONU OLDUĞU AÇIK.ANLAŞMAZLIKLARDAKİ ROLÜ MALUM DA GRUPLAŞMADAKİ ETKİSİNİ DÜŞÜNEMEDİM. BEĞENİNİZ İÇİN TEŞEKKÜR EDİYOR,İYİ BAYRAMLAR DİLİYORUM.SAĞLIKLA KALIN.

Yanıtla

Kalan karakter 1000
Yazar bey, ~ 2 gün önce
Anlattığınız konuya hemen hemen yaşamın her kesitinde rastlıyoruz. Özellikle iş yerlerimizde başımızı ağrıtan bir konudur. Anlaşmazlıklardaki ve gruplaşmalardaki etkisini düşünürüm hep. Yazınız güzel anlatıyor da inşallah okur ve anlarlar. Bayramınız mübarek olsun.

Yanıtla

Kalan karakter 1000

Yorum Gönder

Kalan karakter 1000