1918 yılında Osaka Japonya’da 3 çalışanı ile birlikte evinde ampul üretmeye ve satmaya başlayan Konosuke Matsushita’nın 1935 yılında 3500, 1969 senesinde ise 28.000 çalışanı vardı Bu gün dünyanın elektronik konusunda önde gelen birçok şirketlerinin üretimleri Matsushita çatısı altında yapılıyor.
K. Matsushita’ ya Göre Yönetim ve Çalışan İlişkisi;
Yönetim Ve Çalışan Sayısı İlişkisini şöyle şekillendirmiş Konosuke Matsushita: “ Eğer 100 çalışanınız varsa en önde yer alırsınız. Onlara bağırsanız ve çağırsanız bile sizi takip ederler. Eğer grup 1000 kişiye çıkarsa önde değil, ortada bir yerde olmalısınız. Organizasyon 10.000 kişiye ulaşınca huşu içinde arkada kalır ve onlara teşekkürlerinizi sunarsınız” diyor. Japon nezaketi huşu içinde arkada kalıp çalışanlara teşekkürlerini sunuyor. Tıpkı bizimkiler gibi.
K. Matsushita’nın İnsana Ve Çalışana Verdiği Önem:
Konosuke Matsushita yalnız bir firma yöneticisi değil inanılmaz bir PR uzmanıydı. 1930’lu yıllarda şirketini kurumsallaştırıp stratejik yönetim dönemini başlattı. Şirketinin misyonunu “ su gibi üretim yapmak “ olarak tanımladı. “ Mütevazı bir kalp ve açık bir zihinle insan her deneyimden, her yaşta bir şeyler öğrenebilir” diyen Matsushita, ülkesinde yönetimin tanrısı diye nitelenen büyük bir kanaat önderi oldu.
“ 1975 yılında beş Genel Müdürü ile Osaka’da bir lokantada yemekte bir araya gelmişler. Selamlaşmalar ve hal hatır sormanın ardından herkes biftek ısmarlamış. Yemek sonunda Matsushita Müdürlerinden biri olan Ogawa’ya eğilerek bifteği pişiren aşçıbaşını bulmasını istedi. O sırada müdür Ogawa, Matsushita’nın bifteğin yarısını yemiş olduğunu gördü. Ogawa son derece tatsız bir manzaraya kendini hazırlayarak, aşçıbaşını buldu ve masaya getirdi. Aşçıbaşı üzgün bir ifade ile gelmişti; zira kendisini çağıran müşterinin Time dergisine kapak olmuş ve Japonya’da herkesten fazla gelir vergisi ödemesi sıradan bir haber olmuş çok önemli birisi olduğunu biliyordu. Aşçıbaşı endişe içinde, “Bir terslik mi var efendim?” diye sordu. Matsushita; “Bu bifteği pişirmek için hiçbir zahmetten kaçınmamışsın, fakat sadece yarısını yiyebildim. Güzel olmadığından değil, fakat görüyorsun, seksen yaşındayım ve iştahım artık eskisi gibi değil. Sizinle konuşmak istedim çünkü yarısı yenmemiş bifteğin mutfağa geri geldiğini görünce kendinizi kötü hissedebileceğinizden korktum.”
Sahiden Balık Kokmaya Baştan mı Başlıyor?
Bizim iş yönetimi konularımızla ilişkilendirirsek bu söz “Bir şirkette veya daha büyük topluluklarda sistemi yönetenlerin, tarz ve tutumlarının bozuk olması halinde o yerde işe ilişkin ve işi etkileyen tüm konuların düzensiz olacağının ve de sonuçta şirket ortamında değerini koruyan hiç bir mefhumun kalmayacağının “ en kısa bir şekilde ifadesidir.
Yukarıda ifade ettiğimiz mecazi anlamı bir tarafa gerçekte de balık baştan kokmaya başlar.( İnternette bu bilgi var ve balık satıcıları böyle söylüyor. Bir arkadaşıma hocası balığın böbrek ve bağırsak bölgesinden kokmaya başladığını söylemiş. Ben yazıyı kendi bilgimin doğruluğu noktasından devam ediyorum.) Denizden çıktıktan sonra zaman geçtikçe, anatomik olarak önce solungaçları bozulmaya başlar balığın. Solungaçlarından yayılan koku, pek de uzun olmayan bir sürede balığın vücudunun alt kısmına da yayılır. Fiziki durum sözün mecazi anlamını desteliyor..
Konuya ilişkin güzel bir anlatım okumuştum. Balık satıcısı, tezgâhındaki balıklara hem su serpmekte hem de “taze balık bunlar, denizden yeni yakalandı” diye bağırmaktadır. Balıkçı tezgâhına yaşlı bir adam yaklaşır. Balıklara şöyle bir baktıktan sonra, iri bir balık alır eline ve balığın kuyruğunu koklar. Bunu gören balıkçı “Ne yapıyorsun amca, balık koksa başından kokar sen neden kuyruğundan kokluyorsun?” diye bağırarak sorar. Balığı kuyruğundan koklayan adamın cevabı hazırdır: “Bu balığın baştan koktuğu belli. Ben kokuşma kuyruğa kadar gelmiş mi diye ona bakıyorum.”
Evet; şirketteki yöneticilerin kişiliği, tutum ve davranışları, topluluğumuzun en küçük bireyini etkilediği iş yerlerinde yaşanan birçok örnekten açık ve net olarak görülmektedir. Bu şahısların yönetimde uygulayacakları tarz ve tutum şirkette yapılan her işe mutlak yansıyacaktır. İnsanlar anne ve babasını ve yöneticilerini kendisi seçmiyor. Dolayısı ile toplulukta çalışanların bu işe bir katkısı olmayacaktır haliyle. O halde, bizi yönetecekleri veya yönetim görevi verecekleri insanları seçerken etkili ve yetkililer, başka bir deyişle tepedekiler dikkatli olmalıdırlar. Çünkü onların yanlış ve hatta kötü seçimlerinin tüm zararını şirketle birlikte çalışanlar bir şekilde ödeme durumunda kalmaktadır.
Tepede, Tarife Uygun Bir Yönetici Olduğumu Düşünün.
Evet; şimdi farz edin ki ben Çetin Özbey çalıştığınız şirketin patronu tarafından hepiniz için verilecek olan tüm kararlarda ve hatta bir adım öte şirketin her konusunda söz sahibi olacak tepe bir noktaya atanmış olayım. Can sıkıntısından kendimi terfi ettirdim Türkçesi.Allah sizi benden ve benim gibilerden korusun.
“ Ve de yaptığım uygulamalar sonucunda, insan kayırma, patrondan torpilli, patronun arkadaşı, eşi, dostu, yakıştırmaları yaptığım icraatlar sonrası çalışanlarca en çok kullanılan deyişler olsun. Bu kişiler el üstünde tutulsunlar her zaman. Adalet duygusundan tamamı ile yoksun biri olduğumu olaylar belgelesin sizlere. Yalakalarım sürekli gece, gündüz etrafımda olsunlar. Bu kişilerin düşük performansları sürekli örtbas edilsin. İnsanların yasal haklarına karşı duyarsızlığım tüm çalışanlarca görülsün ve bilinsin. Tüm başarıları benim olsun, Başarısızlıkları ise bir şekilde diğer ünite çalışanlarına fatura ettiğime ilişkin olarak çalışanların dağarcıklarda birçok yaşanmış örnek bulunsun. Çok ağır karar vermemden ve sık sık karar değiştirme özelliğimden ötürü çalışanlarım ne yapacağını bilemez olsun. . Övgüyü personel ile yalnızken yapan ben, eleştiriyi herkesin içinde yapmak gibi bir erdem’e sahip olayım. Eleştiriye asla tahammülüm olmasın. Karşı fikirlere de tahammül edemeyeceğim herkes tarafından bilinsin, Astım olan yöneticiler bana çalışanların hakkını savunamasınlar. Mobbing uygulama konusunda uzman olduğumu düşünün. Bu arada, kötü bir yönetici özelliği olan ‘mikro yönetim hastalığına da yakalanmış olayım. ( Mikro-yöneticiler herkesi kontrol etmekten bir türlü vazgeçemezler. Aşırı detaycı, meraklı ve her konuda uç noktada olup çalışanlarca kendisine sorulmadan yapılan her türlü işlem üzerinde sürekli menfi fikir yürütüp, sorumluluk kabul etmezken, hesap vermeye yanaşmazlar ve kendi hatalarımı yükleyecek günah keçileri bulamazlarsa da onu mutlak bir şekilde yaratırlar.) Kişilerin geliştirilmesine yönelik hiç bir faaliyetim olmasın. Yaratıcılıklarını teşvik etmek yerine insanları kıt aklımla kullanma alışkanlığım herkes tarafından bilinsin, ama yüzüme söylenemesin. İşe personel alımı sırasında bana ve üstlerine karşıt fikir üretebilecek görünümde olan yetenekli, deneyimli ve en önemlisi birikimli kişileri işe alma konusunda ki menfi tutumum tüm çalışanlarca bilinir olsun. Ve de yönetim tarz ve şeklimi şirketin her ünitesine yerleştirdiğim veya bu davranışa yatkın olduğunu görüp kendime yakınlaştırdığım espiyonlardan akan bilgiye göre ayarlarken, “ bu şirkette benden habersiz hiç bir şey olmaz “ diyerek bu özelliğimi de fütursuzca ortaya koyacak kadar akıllı ( ? ) bir yaratık olayım anlayacağınız?”
Kötülük Bana Uygun da, Sizin Yöneticilere Uymaz Mı?
Bu arada benim sıraladığım özelliklerimi şirketinizde tepelerde görev yapan falana benzetip “ onu yazmış” dememeniz için bu özellikleri internetteki “ kötü yönetici “ tarifinden çıkarttım. Küçük değişikliklerle. ( İki, üç satır yukarıda yatık karakterle belirttiğim özelliğim dışında ) İnternete bu kötü yönetici imajını hazırlayan Linkedin - Kötü Yöneticinin Karakteristik Özellikleri: Kayırmacı, Otoriter, Adaletsiz ) kimse benim bu kadar da kötü olabileceğimi düşünememiş. Beni kendisi tanımaz ama eğer sizin yöneticiniz bunu kaleme alan hanımefendi tarafından da tanınıyorsa işte onu bilemem.
Aslında bu türe iş yaşamının değişik noktalarında rastlanması mümkün. İllaki sektörümüzde bulunması şart değil ya. Yukarıdaki linke girerseniz değişik şahıslar tarafından aynı konunun işlendiğini göreceksiniz. Kötü yöneticilerin tarifinde müşterek noktaların çoğunlukta olduğu dikkatinizi çekecektir. Eh bu durumda yazanların sizin yöneticinizi tariflemiş olmasını da pek yadırgamamak gerekir. Ne dersiniz?
Beni Bu tepelere Kim Koyar ki?
Şimdi gelelim balığın baştan kokmasına. Benim bu engin özelliklerimi bilen bir patron beni oraya oturtur mu? Oturtmaz. Oturttuysa bile orada tutar mı? Tutmaz.. Ama bu özelliklerimden bir kısmına kendisi de sahipse belki. Sizce bu üstün özelliklerim tercih nedeni de olabilir mi? Ne dersiniz? Peki; ben kuvvetli ve kudretli yönetici Çetin Özbey organizasyonun alt noktasındaki yöneticileri benim bu önemli özelliklerimi yadırgamayacak en azından tüm bunlara kendi çıkarını düşünüp sessiz kalacak insanlar arasından seçmem, kişisel konforum açısından daha uygun gibi görünüyor. Peki; buna ne dersiniz?
Balıkçıya İhtiyar Adam Ne demişti?
Yukarıda balıkçıya ihtiyar adamın ne söylediğini nakletmiştim. “ Bu balığın baştan koktuğu belli de ben kokuşma kuyruğa kadar gelmiş mi diye ona bakıyorum.” Evet, baştaki kokuşma işte yönetimin son halkasına kadar böyle iniyor. Konumuzun örneklemesine uygun deyişle “Balık kokmaya benden başlıyor.”
Bizim Yöneticiler Harika ( ? )
Reggie Jackson’ a göre; “ Harika bir yönetici oyuncularına, olduklarından daha iyi olduklarını düşündürme marifetine sahiptir. Sizleri kendinizi iyi görmeğe zorlar. Size inandığını söyler. Kendisinden daha fazla faydalanmanızı sağlar. Ve gerçekten de ne kadar iyi olduğunuzu öğrendikten sonra elinizden gelen en iyinin azını yapmaya asla razı olmayacağınızı göreceksiniz.”
Reggie Jackson’ ünlü bir basketbolcu. Kendi takımının çalıştırıcısının özelliklerini sıralamış olmalı.
Ha basketbol takımının çalıştırıcısı, ha sivil havacılık sektörünün (x) şirketinin tepelerinde oturan bir yönetici. Branş ne olursa olsun yönetimin mantığı aynı. Evet; bu tarif aynen bizim yöneticilerden bazılarının tarzlarını anlatıyor (?)
Kokmayanlara ve Onları Kokutmayan Başlara Saygılar Sunuyorum.
Bu halkalarda tabii ki bu pis kokunun üzerlerine bulaşmasına müsaade etmeyen sessiz yöneticiler de var. Bu konu onların üzerine sinmez. Yine de mevcut şartlarda elden geldiğince yöneticilik yaparken hafiften akrobasi de yapıyor gibiler. Allah kuvvet ve tahammül gücü versin. Onlara ve görev yaptıkları şirketlere saygılar sunuyorum.
Yorumlar Tüm Yorumlar (25)