Değerli Okurlar.
Airporthaber ailesine katıldığım günden bu yana siz değerli arkadaşlarımın yazdıkları yorumları cevaplama gibi bir yöntem belirledim. Ve de hiç istisna yapmadan tüm okurların yorumlarını cevapladım. Ancak bu arada yazı konusu ile yakından ve uzaktan ilgisi olmayan konularda not yazma gibi anlaşılmaz bir tutum içindeki okurların yorumlarını cevaplamanın amaca hiç bir şekilde hizmet etmediğini fark ettim. Kaldı ki, bu cevaplamayı işlenen konunun daha açık daha net hale gelebileceği noktasından hareketle usul haline getirmiştim. Bu durumda yazı konusu ile ilgisi olmayan yorumların sitede yayınlanmamasını Airporthaber yönetiminden rica edeceğim. Kabul ederler mi bilemiyorum? Ancak yazıda belirtilen konu ile ilgisi olmayan, işlenen konuya katkı sağlamayacak yorumları hiç bir şekilde cevaplamayacağım. Anlayışınızı istirham ediyorum. Saygılarımla.
BALIK BAŞTAN KOKARMIŞ
El ayağın çalışmasından memnun değilse sorumlu baştır derler ya. Ne kadar doğru bir söz..
Herkesten daha başarılı olma ve işinde yükselmek isteği İnsanın yapısında var. Herkesin arzu ettiği ancak çok az kimsenin tırmanabildiği bu olgulara ulaşabilmek için kişinin azimli ve sebatkâr olması şart. Tabii ki işin dozunu kaçırıp bu duyguları ihtiras haline de getirmemek de önemli bir vasıf. Eğer İnsanda başarıya ulaşmak için nelerden vazgeçtiğini sorgulama ve kendisini yargılama alışkanlığı varsa bu tehlikeli doz aşımının söz konusu olmayacağı da bir gerçek.
İş yerlerinde merdivenin hep yukarı çıkış basamaklarında duran mutlu azınlığın yanında yer alan ve yalnız kuvvetli olanların hareket tarzını benimseyip onların yükselişlerine özenen birçok insan var.Bu mutlu azınlığı takip ederek aynı yoldan kazanılan sanal bir başarı sonrası zorunlu olarak merdivenden yalnız başına inerken, basamaklarda bulunan ve çıkışta fark edilmeyen irili ufaklı çakıl taşları bu kişilerin ayağını kaydıracak ve onları tökezletecektir.
İşte o zaman bunları merdivenlere kim döktü diye haykırmamak gerek. Hepsi olmasa bile bir kısmı mutlak sizin çıkışınız esnasında arkanızdan gelenleri tökezletmek için merdivenlere saçtığınız döküntülerdir. Bu ne zaman mı anlaşılır? Kayıp, bu basamaklardan yere düşerken tabii ki. Ve de işte o zaman hak yenerek, insan ezerek yakalanan başarınızın size yönelik kötü duyguları o merdivenlerin iniş basamaklarında yeşerttiğini fark edeceksiniz. Bu noktadan sonra ise geri dönmek mümkün değil tabii ki. Hani giysilerden bazı lekeler çıkmaz ya. Yağlı kara gibi yapışır kalır üzerine insanın. İşte o misal.
Kurumun diğer İnsanları bu tür hareket eden çalışanları hep zemmeder. Haklılardır tabii ki. Bu türlerin hakka ve hukuka saygıları yoktur. Ancak tırmanma merdiveninin daha başındayken etkili bir yönetici onu arkasından ite ite yukarılara çıkartırsa, bu türler hakkı, hukuku ve insanlığı unuturlar. Zira yapılan usulsüzlüklerden nemalanan kendileridir. Bu arada tabii ki inançları da akıllarına gelmez. Hani kul hakkı yemek en büyük günahtır ve. hani ahret de hesap verilecektir ya.
Konfüçüs’ e sorarlar.”Yönetim ( İdare ) ile ilgili ne düşünüyorsunuz?” Cevap; “İdare etmek dürüstlüktür. Yönetici dürüst olursa kimse eğri olmaya cesaret edemez.”
Bu konuda başka sözler de var tabii ki. “ Balık baştan kokar “ misali.
Yaşlı bir yönetici her sabah kalkınca bahçesinde beslediği iki köpeğini boğuştururmuş. Her sabah, işe gitmeden yapılan bu iş komşu bir gencin dikkatini çeker. Yöneticiye her sabah bu köpekleri neden kapıştırdığını sormuş. Cevap dikkat çekicidir. “ Bu köpekler içimdeki iyiliği ve kötülüğü temsil ederler, beyaz olan iyilik, siyah olan ise kötülük tarafımdır. “ Genç dayanamaz ve özele girer. “ Peki, hangisi galip geliyor.” Yönetici “ hangisini daha iyi beslersem o galip gelir. Yani bu boğuşmanın sonucunu iradem belirler.”
Evet, sayın yöneticiler, sizin iradeniz çok önemli.
Ona egemen, vicdanınıza ise tutsak olun.
Evet, gelin her zaman iyiliği, dürüstlüğü temsil eden köpeğinizi iyi besleyin.
Ve de hiç bir zaman unutmayınız ki; el ayağın çalışmasından mutlu değilse sorumlusu mutlak baştır.
YAŞAMDA NELER KAÇIRDIĞIMIZIN FARKINDAMIYIZ?
Bir dostumdan gelen (ppt) maili sizin için metne çevirdim. Fon müziği ile takip edilince daha da etkileyici olduğu mutlak. Bu yalnız bir örnek, bilmem yaşamda kaçırdıklarımızın farkında mıyız?
Washington DC'de Bir metro istasyonunda soğuk bir ocak sabahı...
Bir adam, metroya binmek üzere giden insanların geçtiği yerde müthiş bir hünerle çaldığı kemanıyla 45 dakika boyunca çok ünlü ve zor eserleri yorumlar...
Çoğu memur, bürokrat işine yetişme telaşındaki yaklaşık bin kişi de kemancının önünden geçip, gider. Kemancı çalmaya başladıktan ancak üç dakika kadar sonra, ilk kez orta yaşlı bir adam onu fark edip, yavaşlar ve birkaç saniye durakladıktan sonra da gideceği yere gecikme endişesiyle hızla yoluna devam eder. Bir dakika kadar sonra kemancı ilk bir dolar bahşişini alır.
Genç kadın, yürümesine ara vermeksizin parayı kemancının önüne koyduğu kaba atar ve geçip, gider. Az sonra da, bir başka adam duraklayıp, dinlemeye başlar. Ancak saatine göz attığında işine geç kaldığını anlar ve telaşla koşarak yoluna devam eder. Kemancıyla en fazla ilgilenen ise, üç yaşlarında bir erkek çocuğu olur. Annesinin çekiştirmelerine rağmen, çocuk önünde durur ve onu dikkatle izler.
En sonunda annesi çocuğu yürümeye zorlar. Oğlan arkasına dönüp dönüp kemancıya bakarak, çaresizce annesinin peşinden gider. Buna benzer şekilde birkaç çocuk daha kemancıyla ilgilenir,
Ama hepsi de anne babaları tarafından yürümeye devam için zorlanarak, uzaklaştırılırlar.
Kemancının çaldığı 45 dakika boyunca önünde sadece 6 kişi, çok kısa bir süre durur. 20 kişi ise
duraklamadan para verip, yürümeye devam eder.
Kemancı çaldığı süre içinde 32 dolar toplar.
Çalmayı bitirdiğinde ise ortama sessizlik hâkim olur.
Kimse onun müziğini sonlandırdığını fark etmez, alkışlamaz.
Hiç kimse onun, dünyanın en büyük keman virtüözlerinden, Joshua Bell olduğunu ve 3,5 milyon dolarlık Stradivarius kemanıyla, en karmaşık, zor eserleri çaldığını fark etmez.
Oysa ki Joshua Bell'in metrodaki bu mini konserinden iki gün önce, Boston Symphony Hall'da verdiği konserin biletleri ortalama 150 - 200 dolara satılmıştı. Ve de o gün gazeteler bu sanatçının resimleri ile doluydu.
Bu yaşanmış, gerçek bir olaydır.
Joshua Bell'in sıradan bir giysi ile yeraltı treni istasyonunda keman çalması, Washington Post Gazetesi tarafından algılama, keyif alma ve öncelikler üzerine yapılan bir sosyal araştırma gereği kurgulanmıştı.
Sorgulanan hususlar ise;
· Uygunsuz bir saatte, sıradan bir yerde önümüze çıkan güzelliği algılayabiliyor muyuz?
· Beklenmedik bir ortamda, bir yeteneği tanıyabiliyor muyuz?
· Yaşam maratonuna kısa bir ara verip, ondan keyif alabiliyor muyuz?
Bu deneyden çıkarılacak ders ise,
Dünyanın en iyi müzisyenlerinden biri, dünyadaki en iyi müzik parçalarını çalarken önünde durup, dinleyecek bir dakikamız dahi yoksa bu telaş yüzünden yaşamda başka daha neler neler kaçırıyoruz acaba? Evet; yaşamla savaşırken, iş yerindeki mücadelelerin siniri ve telaşı yüzünden ne sevgiler ne dostluklar ne güzellikleri yitiriyoruz da farkında değiliz.
Yorumlar