BATIRACAK CEZAİ HÜKÜMLER
Boşuna söylememişler “Havacılıkta milyoner olmak istiyorsan milyarder girmek zorundasın” diye. Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü’nün hazırladığı son yolcu hakları yönetmeliği değişikliğinden malumatınız olmuştur. Çok ama çok zor hale geliyor havayolu işletmeciliği. DHMİ’den, SHGM’den, yakıttan, slottan düşen her taş havayolu şirketlerinin başına düşüyor.
Minumum 100 Avro maksimum 600 Avro… Bu rakamlar Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü tarafından havayolu firmalarının yolcuları zamanında uçacakları yere ulaştıramaması halinde uygulanması için yayınlanan yönetmelikte belirtiliyor.
Yolcu hakları açısından bakarsanız keyfi davranışlarda doğru bir karar. Uluslararası taşımacılıkta da buna benzer cezai müeyyideler mevcut. Hatta yolcuyu küstürmemek için tatil hediye eden şirketler bile var.
Türkiye şartlarında cezalar ne kadar caydırıcı olabilir? Bunu hep beraber yaşayıp ve göreceğiz.
Aslın bu yazının dayanağı hava şartlarından kaynaklanan rötarlardan kaynaklanan durumların sorgulanması olacak.
Cezai müeyyideler baktım sadece olağanüstü durumlardan bahsedilmiş. Ama bu olağanüstü durumlara açıklık getirilmemiş.
Deprem, sel, hava durumu bunların hangisi olağanüstü durumdur.
Hadi bunlardan deprem ve sel felaketini olağanüstü durum olarak adlandıralım. Peki, kar yağışı, sis, fırtına bunları nasıl ayırt edeceğiz.
Atatürk Havalimanı’nı ele alalım.
Geçen haftadan bir anımsatma ile örnekleyelim. Atatürk Havalimanı’nda rüzgar yön değiştirdiği anda iniş kalkışlar resmen felç oluyor. Pist değiştirme sırasında saatlerce rötar yaşanıyor. Bu rötarlar sırasında uçakların yaktığı yakıttan tutun da yolcuların vakit kaybına kadar bir dolu sorun yaşanıyor.
Havayolu şirketleri, yakıt zamlanır cezalanır. Çünkü biletleri satmıştır bu biletlere ek para talep edemez. Slotlar kaçırılır DHMİ tokmağı tepelerine iner, en küçük bir hatada SHGM cezaları çarşaf çarşaf faturalandırılır.
Benim anlamadığım yukarıda da bahsettiğim gibi DHMİ’den kaynaklanan rötarlarda neden DHMİ sorumluluk almaz buna aklım ermiyor. DHMİ “yemek yerken biriz hesap öderken siz ödeyin” mantığı güdüyor.
Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü’nün yolcuları düşünerek yeniden düzenlediği cezai müeyyideler yolcular açısından değerlendirdiğinde güzel ama havayolu şirketleri açısından oldukça kötü.
59 TL’ye bilet satıldığını düşünürseniz, 59 TL’lik bilete 100 Avro ceza biraz insafsızca görünüyor. SHGM’nin olağanüstü dediği duruma açıklık getirmesi gerekecektir. Ayrıca havayolu şirketlerinin DHMİ kaynaklı rötarları ve bu rötarlardan dolayı zararlarını karşılayacak bir formül bulunmalı.
DHMİ kaynaklı yakıt sarfiyatı, ekip sarfiyatı, karşı slot kaçırma, ikram harcamaları ve bir dolu kalemde zararı oluyor. İşte bu zararı telafi edici çözüm yolları bulunmalı diye düşünüyorum.
Belki ütopik gelecek ama Atatürk Havalimanı’nı uçuracak asıl proje sumen altında duruyor. DHMİ her milyarlarca dolar para kazanıyor. İşte o paraların bir kısmı Atatürk Havalimanı’na harcandığı taktirde çözüm çok basit. Kaldırın THY binasını, CNR’ı, Dünya Ticaret Merkezi’ni yapın oraya gerçek anlamda paralel pisti. Bakın görün rötar oluyor mu, sıkışıklık oluyor mu?
O zaman belki de uzun süre gündemde kalacak olan hatta benim olasılığını çok uzak gördüğüm üçüncü havalimanına da ihtiyaç olmayacağını göreceksiniz.
Havayolu şirketlerini yaşatmak ve en az maliyetle uçmalarını sağlamak biraz da devletin elinde. Her ne kadar ucuz maliyet üretmek şirket yönetimlerinin maharetlerine bağlı olsa bile devleti kolaylaştırıcı hükümleri her zaman saklıdır.
Bu düşüncelerle herkese hayırlı haftalar diliyorum.
Yorumlar Tüm Yorumlar (17)