Öncelikle şunu ifade etmek isterim ki, ben Türk Hava Yolları’nın reklam / tanıtım faaliyetlerini beğenen biriyim. Çok çok iyi bir ajansla çalıştıklarından şüphe yok. Ajansı hangi ünite kim / kimler yönlendiriyorsa bu önemli görevinde üst seviyede ve doğru bir şekilde yapıldığı mutlak. Yürekten kutluyorum. Üzerinde durmak istediğim konu ne Türk Hava Yolları’nın sponsoru olmayı uygun gördüğü filmin ne seçimi, ne de çoğunluğun merak ettiği bu sponsorluk için ödenen bedel. Uygun görmüşler ki, sözleşme imzalamışlar ve Türk Hava Yolları’nın bu konudaki bütçesini sarsmayacak bir meblağda da anlaşmışlar. Zira senenin ilk üç ayında bütçenin bu faslını Batman vs Superman’e vermeyecekleri de kabulü zorunlu olan bir gerçek. Dolayısı ile havalarda dedikodu şeklinde uçuşan sponsorluk bedellerine inanmamak gerek. Kişisel olarak ben inanmıyorum. Filmin yapımcı şirketinin Türkiye’deki bağlantılarını anlatanların amaçları ise belli.
Bu arada THY’nın geçirdiği bir rahatsızlık nedeni ile görme ve duyma yeteneğini yitireceği belirtilen minik Lizzy’nin isteğini yerine getirerek onun Hıristiyan âleminin ruhani, dini lideri Papa ile buluşturması tanıtım açısından çok güzel bir uygulama. Ümit ediyordum ki THY bu haber için masraftan kaçınmayıp yabancı basın ve televizyonlarda bu haberin yer almasını sağlasın ( Ülkemizde bu haberi yalnız muhalif olarak lanse edilen bir televizyonda görebilmiş olmam üzücü ) Hangi Bölge Müdürü bu haberi yakalayıp uygulamaya koymak üzere merkezi uyardı ise ona da tebriklerimi sunuyorum. Maliyeti çok az olan bir tanıtım fırsatı olarak değerlendirilmesi gereken bu konuda kayıtsız kalınması bana yanlış geldi.
Cumhurbaşkanımızın Amerika uçuşunda davetli olarak bulunan .Vahap Munyar’ın 31 Mart 2016 günü Hürriyet gazetesinde yer alan “ BATMAN V SUPERMAN’ İN TÜRK HAVA YOLLARINA NE KAZANDIRDIĞINI YILIN SONUNDA GÖRECEĞİZ “ başlıklı bir yazısını okudum. Cumhurbaşkanımızın uçuşu esnasındaki bazı konuşmaların bir bölümünü kapsıyordu yazı. Ve de Sn. Munyar’ın yazısının ilgilendiğim bölümü salt Batman V Superman ve yazıda bu konuda yer alan konuşmalar.
Vatani görevimi yapıyordum. Yedek Subay Okulunda tuttuğum ilk nöbet mutfaktaydı. O gün birliğe Ordumuzun en tepelerinden bir komutan geldi. Ve de mutfakta omuzu bu denli kalabalık birini ve peşinde bir çok subay ile birlikte görünce şaşırdım. Okul Komutanımız Tümgeneral Fethi Erten ‘ de misafirimizin yanındaydı. Bu yetmezmiş gibi hepsi en öndeki komutanın arkasında bana doğru yürüyorlardı. Önümde durdular. Misafir komutan o günkü karavanada kişi başına düşen tuz miktarını sordu. Hemen cevapladım “ 20 gr Komutanım “ Elindeki asasıyla omuzuma dokundu.. Okul komutanımızda sırtıma hafifçe vurdu yanımdan geçerken. Bu herhalde aferin demek oluyordu. Misafir Orgeneral döndü ve maiyeti ile birlikte mutfaktan çıktı. Kendi kendime “ nasıl da tutturdum, hayret” diyordum içimden. Öğleden sonra Paşa birlikten ayrılmıştı. Binbaşı ve Üsteğmen mutfağa geldiler. Ben bu başarılı teftişden sonra hafta sonu İstanbul’a gitmek için herhalde izin alabilirim veya en azından bir aferin de Tabur Komutanı olan Binbaşımızdan alacağımı düşünüyordum. Başarıyı izne çevirmeyi önümüzdeki hafta da yapsam olurdu tabii ki. Ben bunları düşünürken Binbaşı “ Üsteğmen bu öğrenciyi 3 gün için hapse götürün, yine de duraklamadan cevap vermesi iyiydi “ dedi. Nezarethaneye giderken Üsteğmen söyledi. Ve de öğrendim ki, Kişi başı günlük tuz istihkakı 3 gr. İlk hapse girişimdi bu.
Evet, Türk Hava Yolları Yönetim Kurulu Başkanının ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanının Cumhurbaşkanımızın uçuş esnasında “ BATMAN V SUPERMAN SPONSORLUĞU TÜRK HAVA YOLLARINA NE KAZANDIRACAK “ sualine verdikleri cevaplar neden bilmem aklıma bu askerlik anısını getirdi. Belki de net olarak bilmediğim bir konuda konuşmuş olmam ve bunun hiç sempatik olmayan sonucunu yaşamamdan ötürü. Ancak bir miktar anladığım iş olan reklam / tanıtım / İletişim konuları ile ilgili olarak kendimi bu konuda bir kaç söz söylemeğe yetkili görürüm. Bu Promosyon THY yolcu profili ve yolcudaki gelişme trendi göz önüne alındığı takdirde doğru bir seçimdir. Ve de Türk Hava Yolları bu tanıtımdan azami faydayı sağlayacaktır. Ancak bunu bu gün Dolar veya Euro bazında ifade edebilmek mümkün değil. İnşallah ileride reklamcılar bunun da net bir hesaplama yolunu bulabilirler. Sizce bulurlar mı? Eğer evet bu budur derlerse yaptıkları reklam ile ilgili sonuç tartışması başlar.
Sn. Berat Albayrak, gazetede de belirtildiği üzere salt Sn. Aycıya destek vermek amacı ile sponsorluğun tanıtım açısından etkisi harcanan paraya göre oldukça yüksek demişler. Sn. Cumhurbaşkanımıza. İlker beyin soruya verdiği cevap ise en azından daha temkinli. Tüm dünya reklamcıları yapılan tanıtımın geri dönüşümü konusundaki çalışmalarda elde edilen bulgularda ve sonuçlarında kesin bir şekilde anlaşmış değiller. Daha basit bir deyişle reklamın geri dönüşümünün hesaplaması açık ve net bir şekilde yapılamıyor. Orta vadedeki geri dönüşüm, uzun vadedeki etkiler vb. sözcüklerle bir şeyler anlatılmaya çalışılıyor ama net değil. Bildiğim kadarı ile Uluslararası reklamcılar derneği 2011 veya 2012 yılında bu konuda ilk toplantısını Türkiye’de yapmıştı. Halen de bunun hesaplanma yöntemi net olarak belli değil. Bu hesabı yapıp konuyu sonuçlandırabilmek de o kadar kolay değil.
Sn. Aycı’nın; yolcularımıza verdiğimiz çantalara menü kartlarına ve filmden amblemler koymaya başladık, onlarda çok ilgi çekiyor sözünü ise nasıl anlamam gerektiğini bilemiyorum. Eğer firma artacak seyirci ve bu paralelde çoğalacak olan gişe geliri karşılığında Türk Hava Yolları’na ödemiş olduğu sponsorluk bedeli üzerinden iade yapacaksa o başka. Veya sponsorluk sözleşmesinin içerisinde “ Filmin vizyona girmesini takiben THY medyalarında filmin şu veya bu şekilde reklamını yapacaktır “ not’u ile bu mükellefiyet üstlenilmiş ise o daha başka. Olabilir zira sponsorluk mantığı içinde bunlar iç içe geçen etkileşimler. Tabii ki bu olabilirliği de düşünmek gerekir. Ancak bana sözleşmede böyle bir madde olmadığı ifade edildi. Umarım doğru değildir. Eğer verilen bilgi doğru değilse yapılan anlaşmada bu tür dolaylı tanıtımların yapılmasının THY’ na yansıyacak maddi bir karşılığı da vardır. Yoksa da bundan sonraki tanıtımlarda bu hususunda dikkate alınması gerekir. Taşıdığı yolcu adedi ve uçulan noktalara bakılması halinde Türk Hava Yolları medyalarının çok kıymetli olduğunu düşünmek zor değil.
Hepimizin bildiği üzere, havayolu şirketlerinin faaliyet başarısı uçuş noktası sayısı ve taşınan yolcu adedi temel alınarak değerlendiriliyor. Bu başarının veya başarısızlığın tek parametresinin tek bir sponsorluğun / bir veya bir kaç reklamın getirisi olarak düşünmek doğru bir yaklaşım olmayacağı kabulü zorunlu olan bir gerçektir. Bu gibi büyük sponsorlukların, farkındalık yaratmak, mevcut sadakatİ artırmak ve / veya pekiştirmek, misyonlarını dolaylı yolla ifade etmek adına yapıldığı açık. Dünyanın en çok noktaya uçan havayolu olan Türk Hava Yolları filmde birer kurmaca şehri olan Gotham ve Metropolis’i uçuş ağına katarak bir anlamda har yerde ben varım demektedir ki bu tabii ki doğru bir yaklaşım ve verilmesi gereken bir mesajdır.. Business Class Türk Hava Yolları’nın çok önemli bir ürünü olup bu hizmetini filmde lanse ederken izleyiciler üzerinde bir farkındalık ve bu ürüne yönelik bir özenme yaratılması hedeflenmiştir mutlak. Bu açıdan Türk Hava Yolları’nın marka değerini ortaya koyan bu unsurlardan kaynaklanan finansal geri dönüşü özellikte kısa vadede beklemek yukarıda da ifade edildiği üzere doğru bir yaklaşım değildir. Somut verilerden öte, bunun cevabını tüketici algı araştırmaları orta vadede verecektir ki Türk Hava Yollarımızın bu güne kadar yaptığı uluslararası reklamların sonuçları ile ilgili olarak böyle bir değerlendirme yapıldığını duymuş değiliz. Bu araştırmanının ulusal ve uluslararası platformda yapılmasının küçümsenmeyecek bir gideri olacaktır. Hoş bu defada birileri çıkar “ bu parayı boş yere neden harcadınız diye sorardı ya. O da ayrı bir konu.
Ben İlker Aycı beyin yerinde olsam ve de reklamcılık konusunda hiç bir bilgim olmasa, Sn. Cumhurbaşkanınca bana yöneltilen suale, böyle büyük bir sponsorluk faaliyetini onaylayan bir üst yetkili olarak bilmem gereken hususları kullanarak desteğe ihtiyaç kalmayacak bir cevap verirdim. . Peki, Sn Cumhurbaşkanımızı ben olsam nasıl cevaplardım?
“Türk Hava Yolları tanıtım faaliyetleri, sürekliliği olan bir çalışmadır. Tarafınızca da takip edildiğine inandığımız üzere şirketimiz son yıllarda ulusal ve uluslararası sözlü ve yazılı medyada yayınlanan ve her biri büyük ilgi çeken reklam ve tanıtım faaliyetleri ile uluslararası dikkati üzerinde toplama başarısını göstermiştir. Bir tanıtım faaliyetinin hedef kitlesinin titiz bir çalışma ile belirlenmesi, uzman bir kuruluşça tasarlanması / planlanması ve doğru bir medya seçimi ile yayının / faaliyetin şekillendirilmesinin tanıtımı yapan kuruluşa gerek ticari ve gerekse finansal fayda sağlayacağı kuşkusuzdur. Yeter ki sunulan hizmet veya ürün kaliteli olsun. Hem halkımıza hem de uçtuğumuz yabancı ülke insanlarına hatta daha geniş bir perspektife hitap eden uluslararası reklamlarımızdan alınan finansal sonuçlarda şirketimizin diğer faaliyetleri ile birlikte yılsonu bilançolarına yansımaktadır. Karlılık şirketimizin tüm çalışmalarının bir bileşkesi olup, sürekliliği olan reklam ve tanıtımda bu bileşenlerin önemli halkalarından biridir. Şayet ülkemizde olağanüstü bir durum yaşanmaz ise, karlılığın artması o dönemde yapılan reklam ve tanıtım dahil tüm çalışmaların başarı ile ifa edildiğinin bir göstergesi olacaktır. Vb...”
Suale verilmesi gereken cevap budur ve de cevabın içerisinden, bana yöneltilecek başka bir soru kolay kolay çıkartılamaz. Ve de üstlerle yapılan ikili görüşmede bu husus çok önemli olduğu açıktır.
Evet, sizler bilmeyebilirsiniz ama ben gelmiş geçmiş en iyi danışmanım. Sorularına verdiğim cevaplarla üstlerimi hiç yanıltmadım. . Başka bir deyişle 4x4 bir danışmanlık geçmişim var. Türk Hava Yollarında bu unvanı kısa bir süre için de olsa taşıdım. Tam hatırlamıyorum ama Çelebi geçmişimde de yanılmıyorsam bu unvanı taşıdığım bir süreç yaşamıştım.
Evet; bir danışman benim gibi sıfır hata ile nasıl çalışır? Ancak üstleri akıllıysa bu mümkün olabilir. Benimkiler akıllıydı. Akıllıydılar ki görevim süresince bana hiç bir şey danışmadılar. Dolayısı ile bende hiç hata yapmamış oldum. Sonuç olarak üst seviyede ve sıfır hatalı danışmanlık hizmeti isteyenler bana başvurabilir.
Mart ayının başlarında bir toplulukta, sohbet ediyorduk arkadaşlarımla. Laf lafı açtı ve Türk Hava Yolları konusu açıldı. Sanki fikrimi söylemem şartmış gibi sazı ele aldım. , “Eğer Hamdi ve Temel beylerin istihdam politikası bu denli bozuk olmasaydı, siyaseti şirkete bu kadar bulaştırmasalar ve çalışanlara eşit davranırken Türk Hava Yollarının tüm çalışanları bizimdir diyebilselerdi, elde ettikleri sonuçlarla Türk Hava Yolları Genel Yönetim Binasının bahçesine heykelleri dikilir ve üstelik ben de açılış törenine gider onları alkışlardım” dedim. Demesine dedim de, demez olaydım. 70 yaşımı aştığım bu günlerde bir dayak yemediğim kaldı. Şaşrdım.Sonra hatırladım. Doğru her yerde söylenmezmiş ya. Yanlış yerde konuşmuşum yine. Herhalde neyin nerede söylenebileceğini yaşlanınca öğreneceğim.
Keşke, bu aralar Kızılderililerin Büyücüsü gibi biri çıksa ortaya. İnsanların içinden ayrıştırma yöntemi ile şekillendirilen gruplar arasında mevcut kin ve nefreti ortadan kaldırabilse ve insanlara bunun sonunun olmadığını, kuvvet dengeleri değişince alttakinin üste, üstekinin de alta düşeceğini ve böylelikle tüm yaşam boyu bu çirkin nefret ve kinin sürekli içimizde kalacağına ve zaman içerisinde bizi yiyerek bitireceğine hepimizi inandırabilse. Keşke bu aralar bir sihirbaz çıksa ortaya, önce hepimizin, insani hasletleri yerine getirmemizi sağlasa.
Neden mi Kızılderililerin büyücüsü gibi biri çıksa ortaya diyorum? Bu da nereden çıktı diyeceksiniz?. Bunların hepsi ile ilgili ayetler, Kuran-ı Kerim de var. Hem dindar olup, hem “Elhamdülillah Müslüman’ım” derken Kutsal Kitabımızın bu mealdeki emirlerini dikkate almayanlar o kadar çok ki.
Belki bizleri bu değerlere büyü ile inandırır diye düşündüm? Denize düşen yılana sarılır misali.
Ne demiş Kızılderililer. Sular yükselince balıklar karıncaları yer; sular çekilince karıncalar balıkları... Kimin kimi yiyeceğine, suyun akışı karar verir.” Biz insanız. Kimin kimi nasıl yiyeceğine değil, birlikte nasıl yaşayacağımız karar verebiliriz. Bu niyete bir girilse suyun akışına yön vermek zor olmasa gerek. Ben önce görürsem Kızılderili büyücüyü önce tepedekilere göndereceğim. Bir şeylere inandırmaya ve bir şeyler öğretmeğe yükseklerden başlasın.
Yorumlar Tüm Yorumlar (56)